Atatürk Üniversitesi Kampüsü'nde BiyoçeÅŸitlilik Uygulama AraÅŸtırma Merkezi'nde yaklaşık 5 bin metrekare kapalı alana sahip 'BiyoçeÅŸitlilik Bilim Müzesi'nin kurulumu çalışmaları devam ediyor. Bünyesinde yaklaşık 10 bin tür ve 250 bin örnekten (bitki, böcek, kuÅŸ, balık, memeli hayvan ve fosil) oluÅŸan koleksiyon bulunan müzede lantae (bitki) biyoçeÅŸitlilik ve animalia (hayvan) biyoçeÅŸitlilik laboratuvarlarında binlerce örnek yer alıyor. Bu laboratuvarlara araÅŸtırmacılar, yönetimin belirlediÄŸi ÅŸifre ile girip çalışma yapabiliyor. 65 milyon yıl önce yaÅŸamış dinozor replika koleksiyonların yanı sıra milimetrenin 4'te 1'inden küçük, sadece mikroskopla görülebilen türler de bulunan müzede çalışmalar 'Korumak için tanımak gerekir' mottosuyla tür ve örnek açısından Türkiye'nin en zengin müzesi olma konumundaki 'BiyoçeÅŸitlilik Bilim Müzesi'nin tamamlanmasına yönelik çalışmalar hızla sürdürülüyor.
MODERN PROJE
Uluslararası standartlarda bir müze hazırladıklarını belirten BiyoçeÅŸitlilik Uygulama AraÅŸtırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Gültekin, ÅŸunları kaydetti:
"Atatürk Üniversitesi'nin bilimsel birikimini, bilimsel koleksiyonlarını bir araya getirerek araÅŸtırma merkezi ve müzenin birlikte iÅŸletileceÄŸi modern bir proje gerçekleÅŸtirip, bilimin toplumla paylaşıldığı bir platform oluÅŸturmak ana hedefimiz. Müze bünyesinde Atatürk Üniversitesi'nin 65 yıllık geçmiÅŸine dayalı, bizim de özel çalışma ve gayretlerimizle bir araya getirdiÄŸimiz 10 bin tür ve 250 bin örnekten oluÅŸan biyoçeÅŸitlilik koleksiyonu mevcut. Türkiye'deki ulusal biyoçeÅŸitlilik raporlarına baktığımızda yaklaşık 31 bin türe tekabül etmekte. Biz ÅŸu anda Türkiye'nin ulusal biyoçeÅŸitlilik koleksiyonunun üçte birine sahip durumdayız. Ana hedefimiz ülkemizin bu anlamdaki biyolojik varlıklarını ortaya çıkarıp, topluma tanıtıp ve korunması gerekliliÄŸini göstermek. Müzemizin bir mottosu var, 'Korumak için tanımak gerekir' diye. Buradan yola çıkarak türlerin tanımlanması, isimlendirilmesi, bilime ve topluma kazandırılarak korunması esas hedefimiz."
DÄ°NAZOR Ä°SKELET KOLEKSÄ°YONLARI
Dinozor replika iskelet koleksiyonlarının da müzede yer almasıyla ilgili bilgi veren Gültekin, "Bu hayvanlar Anadolu coÄŸrafyasında yaÅŸamamış dolayısıyla baÅŸka kıtalara ait örnekler, bunlar majör hayvanlar. 65 milyon yıl önce nesilleri tükenmiÅŸ. 1 milimetrenin 4'te 1'inden küçük canlılar da var koleksiyonumuzda. Bunları elbette ki topluma, genç nesillere doÄŸa ve türleri tanıtma anlamında etkileyici olması açısından hazırlatmış durumdayız. Sergimizde ağırlıklı olarak böcek koleksiyonları yer almakta. Biyolojik bilimlerde atasözü gibi bir ÅŸey var; 'Biyolojik bilimler hayal edilerek öÄŸrenilmez'. Bunun görülmesi gerekir, siz bir ÅŸey yazarsınız, okursunuz baÅŸka bir ÅŸey hayal edersiniz, ama gerçek numune baÅŸkadır. Proje konseptimiz 'DoÄŸa Tarihi Müzesi'. Projemizin ismi 'BiyoçeÅŸitlilik Bilim Müzesi' ama konsept olarak 'DoÄŸa Tarihi Müzesi'dir. Temel hedefimiz, ana sınıfından baÅŸlayarak toplumun her yaÅŸ seviyelerine kadar doÄŸa koruma bilinci oluÅŸturma, bilgi aktarma ve genç nesillere araÅŸtırmacılık ruhunu aşılamak. Bunu batılı kullanmış biz neden yapmayalım. Bizim daha etkin projeler üretiyor olmamız gerekir" dedi.
'GENÇ TAKSONOMÄ°STLERÄ° YETÄ°ÅžTÄ°RMEK Ä°STÄ°YORUZ'
Canlıları sınıflandırmanın teori ve uygulamaları olarak ifade edilebilen türlerin sahip olduÄŸu özelliklere baÄŸlı incelenip gruplandırılmasını içeren taksonomi bilimi konusunda da çalıştıklarını kaydeden Gültekin, kendisinin de taksonomist olduÄŸunu söyledi. Gültekin, ÅŸöyle devam etti:
"Bir grup canlının, böcek familyasının 'curculionidae' Türkiye'de biyoçeÅŸitliliÄŸini ortaya çıkarmaya çalışıyorum. Bunların gerek Türkiye'de gerek dünyada kaç tane türü var ekosistemdeki rolleri neler, bunların koruma statüleri neler? Bunu yapabilmek için dünyadaki, Türkiye'deki durumunu ortaya çıkarmak gerekir. Dünyada tanılanmamış türlerle de karşılaşıyoruz. Ülkemiz bu anlamda çok zengin. Sadece ben 50'den fazla bilim için yeni tür isimlendirmiÅŸ, literatüre kazandırmış durumdayım. Birçok hocamız var bu ÅŸekilde bu konuda araÅŸtırma yapan. Bunu daha da geliÅŸtirilerek bilim kültürü oluÅŸturulması bu müzenin en önemli misyonlarından biri. Aslında genç taksonomistleri yetiÅŸtirmek için oluÅŸturduÄŸumuz bir araÅŸtırma merkezi. Nihai hedefimiz bu anlamda Türkiye'nin biyoçeÅŸitlilik unsurlarını, türlerini belirleyip koruma altına alıp genetik materyale sahip çıkmak. Çünkü bunlar çok hızlı bir ÅŸekilde yok olmakta. Günümüzde ÅŸu unda belki de insanlık tarihinin en korkunç seviyede türlerin kaybı söz konusu. Åžu ana kadar dünyada tanımlanmış 2 milyon tür var. 8 milyon türün daha var olabileceÄŸi tahmin edilmekte. Biz daha insanlık olarak bu iÅŸin başındayız. Türkiye'de bu konular biraz ihmal edilmiÅŸ, ulusal bir projeye ihtiyaç var. Rektörümüz Prof. Dr. Ömer Çomaklı'nın desteÄŸi bu projenin gerçekleÅŸmesinde kilit rol oynamış durumda. Yaptığımız tüm çalışmalar Atatürk Üniversitesi'nin öz kaynaklarıyla geliÅŸtirilmiÅŸ. Tabi bunun ulusal boyuta taşınıp daha da geniÅŸ çerçevede geliÅŸtirilmesi önem arz etmektedir."
Türleri araÅŸtırıp ne olduÄŸuna karar vermenin uzun soluklu araÅŸtırma olduÄŸunu kaydeden Gültekin, "Türkiye'de bir 'Taksonomi Okulu', 'Taksonomi Enstitüsü' kurma yolundayız. Son zamanlarda Sayın CumhurbaÅŸkanı'mızın da bu konuda biyoçeÅŸitliliÄŸin korunması ve sürdürülebilirliÄŸi konularına özen gösterdiÄŸini takip ediyoruz. Bizim projemizi de kendisine tanıtmayı, arz etmeyi, desteklerini almayı çok arzu ederiz" dedi.