Tarih 2 Haziran 2008’di. Hepimiz dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun kuruyan topraklarda çekilen fotoğrafıyla irkilmiştik. Bahar aylarında da beklediği yağışı alamayan İzmir’de, Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesi, son 11 yılın en düşük seviyesine ulaşmıştı. 25 milyon metreküp yani İzmir’in sadece 20-30 günlük suyunun kaldığı barajda kuruyan topraklar suya hasretti. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’deki susuzluk tehlikesinin boyutlarına dikkat çekmek için, Tahtalı Baraj Gölü’nün kuruyan bölümü üzerinde, belediye başkanları ve meclis üyelerine yönelik bir bilgilendirme toplantısı düzenledi.
1996 yılında barajla birlikte sular altında kalan, 1998-1999’lu yıllarda minaresinin sadece bir bölümü görülebilen Bulgurca Camisi’nin kurak toprak üstündeki görüntüsünün de yer aldığı mekanda “Kuraklıkla Başa Çıkma Stratejisi”ni açıklayan Başkan Aziz Kocaoğlu, toplantının neden burada yapıldığı sorusunu ise “İşitince unuturum, görünce hatırlarım, yapınca anlarım” şeklindeki bir Çin atasözü ile özetlemişti.
Bulgurca Camisi’nin bu görüntüsünün zihinlere yerleşeceğini vurgulayan Kocaoğlu, Tahtalı Barajı’ndaki su seviyesinin 2007 yılına göre yüzde 40 düştüğünü vurgulamıştı. Gerçekten de o görüntü zihinlerimize yerleşti. Kocaoğlu’nun çağrısı ve belediyenin politikaları olumlu sonuç verdi.
İki yılda görüntü değişti
2008 yılı Aralık ayında Tahtalı Barajı’ndaki aktif doluluk oranı yüzde 1.90’a kadar gerilemiş ve İzmir’in sadece 25 günlük suyu kalmışken, yeni yılın ilk günleri ile birlikte gelen yağışlar ve tedbirler İzmir’de yüz güldürmeye başladı. Ocak sonunda Tahtalı Barajı’ndaki su hacmi 2 kat artarken, Şubat’ta ise seviye giderek yükseldi.
Bir yandan İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu arsenik arıtma tesisleriyle kentin içme suyundaki arsenik oranı standart değerlerin altına inen, diğer taraftan aylardır hasret kaldığı yağmurlara kavuşan İzmir, Şubat ayında çifte sevinç yaşadı. İzmir susuzluğu atlatmıştı.
Avrupa Birliği (AB) İstatistik Kurumu (Eurostat) tarafından 2008 yılında “Avrupa’nın en kurak ikinci kenti” seçilen İzmir, aradan geçen süre içinde uygulanan başarılı bir politikayla su sıkıntısını aştı. Aynı zamanda, Türkiye’de küresel ısınma tehlikesini gören ve önlemlerini alan ilk kent oldu.
Neler yapıldı?
Büyükşehir Belediyesi ve İZSU Genel Müdürlüğü tarafından ortaklaşa yürütülen tasarruf kampanyası ‘Su hayattır’ sloganıyla kısa sürede tüm kente yayıldı. Belediye, bir yandan halkla ilişkiler çalışması yürütürken, diğer yandan da “kuraklıkla başa çıkma stratejisi” hazırladı. Bu doğrultuda uzun, orta ve kısa vadede yapılacak çalışmalar belirlenerek aynı hedef doğrultusunda hızla ilerlendi.
Kentte yeni su kaynakları oluşturuldu. Manisa Göksu-Sarıkız, Halkapınar ve Menemen kuyularında küresel ısınmayla birlikte ortaya çıkan arsenik sorununun çözümü için 15 milyon Euro yatırımla 3 arsenik arıtma tesisi inşa edildi. Böylece Büyükşehir Belediyesi, yüksek arsenik oranları nedeniyle verimli olarak kullanamadığı bu kuyuları da sisteme yeniden entegre etti. Bu arada İZSU Genel Müdürlüğü, 80’e yakın kuyu açtı.
Ayrancılar beldesinde mesire alanındaki kaynaktan kış aylarında Kuşadası- Pamucak sahilinden denize akan saniyede 100 litre su ile Menderes Oğlananası beldesindeki kışın kullanılmayan saniyede 250-300 litrelik 4 kuyunun suyu, 8.5 kilometrelik hatla Tahtalı Barajı’na aktarıldı. Gördes Barajı’ndan kente yılda 60 milyon metreküp ilave su sağlanması için İzmir Büyükşehir Belediyesi ile DSİ örnek bir işbirliği yaptı.
Bu arada park ve bahçe sulamaları akşam geç saatlerden itibaren yapılıyor, araç yıkama sırasında kullanılan sular yeniden değerlendiriliyordu. Öyle ki, Büyükşehir Belediyesi, metro kazıları sırasında ortaya çıkan kaynak sularını bile park ve bahçe sulamalarında kullanmaya başlamıştı. Bunların hepsini arşivlerden bulup yazma nedenim; mücadelenin, toplum ve kurumlarla ortak hareket ederek doğru politikalar izleyerek başarılı olacağının göstergesi oldukları içindir.
Soyer'den de fotoğraflı çağrı
O fotoğrafın üzerinden tam 12 yıl geçti. Geçen hafta Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in içme suyunun yarısını karşılayan Tahtalı Barajı havzasından İzmirlilere tasarruf çağrısında bulunup fotoğraf paylaştığında Aziz Kocaoğlu’nun yıllar önceki fotoğrafına gittim. Kuraklık nedeniyle doluluk oranı yüzde 35’e düşen barajı inceleyen Soyer, “Bu bir alarm. Çok ciddi bir tehdit kapımızda” diyordu.
Anlaşılan o ki İzmir; pandemi, deprem kadar önemli bir tehditle karşı karşıyaydı: Susuzluk! Bir an önce Soyer’in çağrısına kulak vermeli önce vatandaş olarak üzerimize düşeni yapmalıyız. Ama Büyükşehir Belediyesi de su ve kuraklık politikalarını bir an önce hayata geçirmek zorunda.
Kaç orman küle döndü
Elbette aradan geçen 12 yılda neden aynı fotoğraf karesine döndüğümüz sorusunun yanıtlarından biri de yok ettiğimiz ormanlarımız. Bu kuraklığı yaşamamıza en büyük sebep yakıp kül ettiğimiz ormanlarımız değil mi? O yıldan bugüne Menderes’ten Seferihisar’a, Urla’dan Kemalpaşa’ya binlerce hektar orman yok olmadı mı? Susuzluk ve kuraklıkla mücadelede, ormanları ve ağaçlandırma politikalarını da unutmayalım!