Geçen hafta bir toplantı nedeniyle bir aradaydık. Masanın etrafındaki birkaç kişi, onun eğitimle ve ülkenin gençleriyle ilgili hayallerini dinliyorduk. Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanı Enver Yücel anlatıyordu... Pandeminin zor koşullarına rağmen, yakaladıkları başarı ivmesinin devam ettiğini söylüyordu. Uzun ve keyifli sohbetten sonra söz Bahçeşehir Koleji’nin Diyarbakır’daki Fen ve Teknoloji Lisesi’ne geldi. Öğrencilerin oradaki başarılarını anlattı. Ülkenin her noktasında bilimle, teknolojiyle, sanatla uğraşan gençlerin aydınlık geleceklerini konuştuk.
Anlatırkenki heyecanına biz de ortak olduk. Aradan birkaç gün geçmeden o sohbette de bulunan Bahçeşehir Kolejleri’nin Ege Bölgesi Kurumsal İletişim Koordinatörü Turaç Top’tan bir haber bülteni geldi. Türkiye’nin gururlanacağı bu mesajı, zaman zaman hem okulun kurucusu Enver Yücel hem de Bahçeşehir Koleji Genel Müdürü Özlem Dağ’ın çalışmalarına, emeklerine birebir tanıklık eden bir gazeteci olarak ben de gurur duyarak okudum.
Haberde; bu yıl ilk mezunlarını veren Bahçeşehir Koleji Diyarbakır Fen ve Teknoloji Lisesi’sinde eğitim gören iki öğrencinin Harvard’a, birinin de Brown Üniversitesi’ne tam burslu olarak kabul edildiği duyuruluyordu. Öğrencilerden Nehir Toklu Harvard Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Matematik Bölümü, Dicle Ezgi Ekinci yine Harvard Üniversitesi Biyomühendislik Bölümü’nü tam burslu kazanmıştı. Seyit Metin Barut ise ABD’deki Brown Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Bölümü’ne tam kabul almıştı.
Birkaç gün önce Diyarbakır kampüslerini konuştuğumuz Enver Yücel ise mutluluğunu şu sözlerle dile getiriyordu: “Hayatımda en mutlu olduğum günlerden bir tanesini de bugün yaşıyorum. Bu sabah Diyarbakır’dan gelen habere çok sevindim. 3 öğrencimizden 2’si Nehir ve Ezgi Harvard, Seyit Brown Üniversitesi’nden tam burslu olarak kabul aldılar.” Dezavantajlı görülen bir şehirden başarı hikayesi yazıp, diğer gençlere de örnek olan bu gençlerle ne kadar gurur duysak az!
İZMİR’İN MARATONU
Dizimdeki sakatlık olmasa; İzmir tarihinin ilk uluslararası maratonu olan ve ikincisi dün koşulan Maratonİzmir’de ben de start hattında olacaktım. Maratonlar, kent tanıtımı için çok önemli spor faaliyetleri arasında. Dünyada ilgi çeken; Paris Maratonu, New York Maratonu, Londra, Roma, Boston maratonları, İstanbul Maratonu en güzel örnekler.
Hatta tüm dünyada eş zamanlı olarak koşulan ve ev sahipliği yaptığımız Wings for life Word Run da bunların arasında yer alıyor. Maratonİzmir de çok kısa süre sonra kentin en önemli markaları arasında girecektir. Maratonİzmir, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çatısı altında maraton olgusunu halka indirgemek ve uluslararası platformda İzmir markasını tanıtmak amacıyla oluşturuldu.
Geçen yıl birincisi pandemi koşullarında gerçekleştirildi. Bu yıl da pandemi koşullarında koşulan maraton tarihe geçti. Erkekler 42 kilometrede yarışan Etiyopyalı Tsegaye Getachew’in 2.09.35’lik derecesi, ülkemizde bugüne kadar koşulan en iyi süre olarak kayıtlara girdi.
“SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜNYA İÇİN KOŞUYORUZ”
Maratonun mottosu ise şöyleydi: Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Programı’nın 17 kalkınma hedefinden yola çıkarak “Sürdürülebilir bir Dünya için koşuyoruz!” Koşulan her kilometrede sürdürülebilir bir dünyanın temellerini oluşturan 17 maddenin farkındalığı oluşturulmuş oldu.
Maratonİzmir gibi uluslararası organizasyonların artması pandemi ve sonrasında İzmir’de motivasyon olacak; ayrıca kentin tanınırlığına, daha büyük organizasyonlara ev sahipliği yapabileceği imajına katkı koyacak.