Hepimiz onu, Atatürk’ün hayatını ilk öğrenmeye başladığımızda, birlikte karga kovaladıkları kız kardeşi diye biliyoruz sadece. Oysa o, Türk siyasi tarihinin önemli figürlerinden biri... Makbule Hanım…. Makbule Hanım hakkında ilk kez bir kitap yazıldı. Büyük bir uğraş gerektiren bu çalışmayı, gazeteci arkadaşım Nüket Aşkın kaleme aldı. Bir gecede soluksuz okudum. Makbule Hanım, karşımda ete kemiğe büründü, bütün gece oturup benimle dertleşti. Kimi zaman gözlerim yaşardı, kimi zaman şaşırdım, kimi zaman da kızdım. Tasvirler, öykü tadındaki diyaloglar akıp gidiyor ve kendinizi o günlerde buluyorsunuz… Son zamanlarda en çok etkilendiğim kitap diyebileceğim “Sırlarıyla Atatürk’ün Kız Kardeşi Makbule Hanım”ı Nüket Aşkın’la konuştuk:
* Makbule Hanım’ın sırrı tam olarak nedir?
Sırrı kendisi. Başlıktaki sır kelimesine çok fazla anlam yüklememek gerekiyor aslında. Bilinmeyen her şey bilinene kadar sır. Biz de Makbule Hanım’la ilgili şu ana kadar hiçbir şey bilmiyorduk. Artık sır perdesi aralandı.
* Makbule Hanım neden araştırmacıların çok fazla ilgisini çekmedi?
Makbule Hanım’ın basına verdiği bir iki röportaj dışında pek bir görünürlüğü yok. O röportajlarında da zaten kendisinden çok ağabeyini anlatıyor. “Demek ki hakkında pek bir şey yok” kanaati hâkim olmuş bence. Oysa ki Atatürk’le ilgili hemen her kitabın
satır aralarına gizlenmiş o kadar çok bilgi ve bir o kadar belge var ki…
* 165 kaynak ve belge, çok ciddi bir araştırma olduğunu gösteriyor zaten...
Evet. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı’nda ve Başkanlık bünyesinde bulunan Osmanlı Arşivi, Cumhuriyet Dönemi Arşivi, Millî Savunma Bakanlığı Askeri Tarih Arşivi ve Dış İşleri Türk Diplomatik Arşivi’nin yanı sıra Türk Tarih Kurumu ve Milli Kütüphane’de belge taramaları yaptım.
* Kitabının ithafından çok etkilendim. “Bu ülke var oldukça, var olacak Büyük Kurtarıcı’ya” demişsin…
Bu ithaf bir vefa borcu. Eğer bu topraklar üzerinde huzurla nefes alıp veriyor, dilimize, dinimize, bayrağımıza sahip çıkabiliyorsak, o büyük kurtarıcı sayesinde değil mi?
* Çok güçlü bir ağabeyin gölgesinde kalmak Makbule Hanım’ı nasıl etkilemiş?
Çocukluğundan itibaren hep ağabeyinin gölgesinde. Makbule Hanım’ın annesinin, oğlunun çalışmaktan yorulan mavi gözlerini korumak için lambasını mavi kağıtla kapladığını anlatması, aslında bir iç geçirme. Daha evvel üç evladını toprağa veren Zübeyde Hanım’ın Mustafa’ya çok ayrı bir düşkünlüğü var. Makbule, okumayı çok istediği halde evde özel hocalarla okur yazar olmuş bir kadın. İçinde hep okuma arzusu kalmış. Çok iyi eğitim almış bir dünya liderinin kardeşi olurken de bu hızlı sürece uyum sağlamak onu hayli yoruyor. Çaba harcıyor evet ama kimi zaman yetemediği oluyor.
* O yüzden mi Atatürk kendisine adabı muaşeret dersleri aldırıyor?
Evet. Devleti ilgilendiren toplantılarda, yemeklerde çok fazla yanında olmasına müsaade etmiyor. Ancak son zamanlarında sağlığının iyi olmaması nedeniyle Makbule Hanım daha fazla yanında yer alıyor.
* Peki bu kadar araştırma sonrası senin tanıdığın Makbule Atadan nasıl birisi?
Makbule Hanım’ın hayatını dört bölümde ele aldım. Çocuk Makbuş, savaş yıllarındaki genç kız Makbule, Cumhuriyet dönemindeki Makbule Hanım ve Atatürk’ün vefatı sonrasındaki Makbule Atadan. Her dört Makbule de benim için makbul bir karakter. Onun da her insan gibi güçlü ve zayıf yanları var. Küçük yaşta babasını kaybetmiş, kendisine her an kol kanat geren ağabeyini baba yerine koymuş bir kız çocuğu düşünün. Hayran olduğu ağabeyini yıllarca göremiyor. Annesiyle kaygı ve gözyaşı içinde yolunu gözlüyor. Ağabeyi ile kavuştuktan sonra da yine hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Ağabeyine şımaran, onun tarafından sevilen Makbuş, artık bir adım geride. Fikriye ile çatışmaların başladığı günlerde de yine başka bir kadının ağabeyine kendisinden daha yakın olması fikrine dayanamıyor. Doğrusu her Türk ailesinde görülen rol çatışması, Mustafa Kemal’in evinde de görülüyor. Sonra ağabeyi kudretli bir lider ve devlet adamı olunca, yine bu kez etrafı ülkeyi birlikte yönettiği geniş bir kadro ile çevreleniyor. Makbule Hanım ise o çocukluk günlerinde kalakalıyor. Yeni döneme uyum sağlamakta güçlük çekiyor. Zaten devamlı bir yakın çevreye karşı serzeniş, şikâyet var. Vefatı sonrasında Atatürk’ün mirasına itirazı aslında bambaşka bir isyan, bambaşka bir hayal kırıklığı var. O mirasta kendisinin ağabeyinin biricik Makbuş’u olarak görme hayali suya düşüyor. Makbule istiyor ki orada kendisine ayrı bir yer verildiğini hem kendisi hem herkes hissetsin. Ama öyle değil. Sabiha Gökçen’den Ülkü’ye kadar birçok isim arasında kendisinin ismine de yer verilmiş olduğunu görünce isyan ediyor. Atatürk’ün kendisine ‘Hemşire’ ya da ‘Hanımefendi’ diye hitap ettiğini, vasiyette Makbule diye yazıldığını söyleyerek itirazda bulunması “Çok kızdığı İnönü’nün çocuklarına mirasta yer veremez” diye isyan etmesi, aslında hep gönül kırgınlığından.
* Makbule Hanım’ın Fikriye Hanım’la alıp veremediği nedir? Araları bayağı kötüymüş.
Evet ikisinin yıldızı hiç barışmıyor. Başlangıçta Zübeyde Hanım ile Fikriye Hanım’ın iyi olan ilişkisi de Makbule Hanım’ın etkisiyle bozuluyor. Anne kız ikisi de Mustafa Kemal’i ‘sultanlara layık’ gördüklerini söylüyor. Nitekim bir ara Sultan Vahdettin’in küçük kızı Sabiha Sultan’la evliliği de gündeme geliyor. Makbule Hanım da Zübeyde Hanım da bu evliliği çok istiyor ama olmuyor.
* Ağabeyinden neden özellikle uzak tutulmaya çalışılmış?
Makbule Hanım’ın Atatürk’ün yakın çevresine duyduğu serzenişler, kızgınlıklar, kırgınlar çok fazla. Sık sık dile getirmekten de çekinmiyor. Ağabeyi ile istediği kadar yakın olamamaktan, onu doya doya görememekten hep şikayetçi. Doktorların izin verdiği ölçüde görüyor ama o bununla yetinmek istemiyor. Uzak tutulmasıyla ilgili özel bir çaba olup olmadığı konusunda net bir şey söyleyemem. Kendi iddiası bu şekilde sadece onu söyleyebilirim.
* Yazarken en çok etkilendiğin bölüm hangisi oldu?
Makbule Hanım’ın son nefesini verirken “Ağabeyime haber verin. Gelsin beni aldırsın” sözlerinden çok etkilendim.