Pirinç, bakliyat ve işlenmiş gıda sektöründe faaliyet gösteren Yayla Agro Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş, 25 yılda şirketi dünyada önemli bir oyuncu haline getirdi. Bugün 6 kıtada 65 ülkeye Türkiye’nin geleneksel lezzetleri dahil yüzlerce çeşit gıda ürününü ihraç ettiklerini belirten Gümüş, “Ankara ve Mersin’deki tesislere ek Niğde’de fabrika yatırımına başlıyoruz. Kapasitemiz ve ürün çeşidimiz de artacak” dedi.
25 YILDA YAKALANAN BAŞARI
Bu ülkenin topraklarında filizlenen birçok girişim dünya çapında organizasyonlara dönüşmüş durumda. Sınırları aşıp farklı coğrafyalarda kendini kabul ettiren ve faaliyet gösterdiği ülke sayısına her gün yenilerini ekleyen bu başarı hikayesinin mimarlarından biri de Yayla Agro Gıda. 25 yıl gibi kısa bir sürede 6 kıtaya yayılan ve ürünleri 65 ülkede tanınan Yayla Agro Gıda’nın Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Gümüş’le şirketin hikayesini, hedeflerini ve gıdada son dönemde yaşanan gelişmeleri konuştuk.
ANKARA’DAN DÜNYA YOLCULUĞU
Üniversite yıllarından itibaren tarım alanında yatırım fırsatları kollayan Hasan Gümüş, 25 yaşında yani 1998’de Ankara’daki Gimat Gıda Toptancılar Sitesi’nde satışa çıkan ‘Durukan Gıda ve İhtiyaç Maddeleri AŞ’yi sadece 2 saat süren pazarlıkla ikinci el iki kamyon parasına satın almış. Böylece 144 metrekare alanda, bir paketleme makinesi ve 8-10 personelle hayata geçen üretimle Yayla Agro Gıda’nın bugün 6 kıtaya yayılan marka yolculuğu da başlamış. Gelin hikayenin geri kalanını Hasan Gümüş’ün ağzından dinleyelim...
BİTKİSEL BAZLI ÜRÜNLERDE MARKALAŞMA SORUNU VARDI
Üniversiteden hemen sonra iki yıl gıda toptancılığı yaparak sektöre adım attığını belirten Gümüş, “Daha sonra Türkiye’de 2-2.5 milyon ton tüketim potansiyeli olan bitkisel bazlı ürünlerde (bakliyat, pirinç, bulgur gibi) markalaşma sorunu olduğunu gördüm. Yaptığım araştırmalar sonucunda burada boşluk olduğunu görünce bu kategoriye odaklandım” dedi.
KIRIK NOHUT, PİRİNÇ CİPSE DÖNÜŞECEK
Şu anda Ankara ve Mersin tesislerinde üretim yaptıklarını ifade eden Gümüş, üçüncü fabrikayı Niğde’de 127 bin metrekare arazi üzerine kuracaklarını söyledi. Ürünler işlenirken yan mamullerin (kırık mercimek, pirinç veya buruşmuş fasulye, nohut gibi) ortaya çıktığını ifade eden Gümüş, “Besin değeri paketli ürünlerle aynı olan bu yan ürünleri hayvan yemi olarak değerlendirmek yerine katma değeri yüksek ürünler haline getirmeyi planlıyoruz. Yeni fabrikada bu ürünler atıştırmalığa (cips) dönüşecek. Yeni yatırımla ayrıca ‘yemek hazır’ kategorisinde kapasitemiz artacak” diye konuştu.
HAZIR YEMEK İHTİYACI ARTTI
Dünyadaki ve tüketim alışkanlıklarındaki hızlı değişime dikkat çeken Hasan Gümüş, ürünlerin tarladan zahmetsizce nasıl sofraya geldiğini şu sözlerle özetledi: “Dünyadaki hızlı değişime entegre planlar ve yatırımlar yapabilmek için 2015’te araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) merkezi kurduk.
Bu, sektörün ilk ve tek Ar-Ge merkezi. Dünyada, Batı tarzı fastfood kültürü hızla yayılıyor. Bizim elimizde ise bitkisel protein bazlı ürünler gibi bir değer var. Ama sofraya gelinceye kadar zahmet gerektiriyor. Bu nedenle geleneksel 40 farklı ürünü Ar-Ge merkezimizde geliştirdik ve pratik hazır yemek (çorba, makarna, bulgur ve pirinç pilavları, etli yemek gibi) haline getirdik.”
ÜRETİMDE SORUN YOK ÜLKELER STOK YAPIYOR
Dünyada gıda üretim miktarında geçen yıla göre bir azalma olmadığını yani gıda arzında sorun olmadığını vurgulayan Hasan Gümüş, pandemi sonrası devam eden fiyat artışında Rusya-Ukrayna savaşının etkili olduğunu söyledi. Gümüş, “Dünyada temel gıda ürünleri (buğday, arap, mısır gibi) ihracatının yüzde 30’u bu iki ülke tarafından yapılıyor.
İthalata bağımlı yaşayan ülkelerin panikle arz sorunu yaşanabileceği endişesiyle daha fazla gıda stoğu tutma eğilimine girmesi fiyatların artmasında etkili oldu. Fiyat artışlarının ne zaman son bulacağını kestirmek şu anda zor. Ancak gıda fiyatlarının bu şekilde artmasıyla dünya çapında yaklaşık 700 milyon insanın günlük ulaşması gereken protein miktarına ulaşamayacağı ve açlık sorununun derinleşeceğiyle ilgili tespitler var” dedi.
YURTDIŞINDA ‘LEGURME’ MARKASIYLA FAALİYETTE
İlk ihracata 2008’de başladıklarını söyleyen Gümüş, şöyle devam etti: “Bugün 100’den fazla ülkeyle beşeri münasebetimiz (ithalatihracat) var. İhracat yaptığımız ülke sayısı 65. Bu ülkelerden 34’üne katma değeri yüksek hazır gıda ihraç ediyoruz. Yurtdışı pazarlarda ağırlıklı olarak Legurme markasıyla aktif şekilde faaliyet yürütüyoruz. Legurme markası, devletimizin de destek verdiği Turquality marka destek programı kapsamında.”
RAF ÖMRÜ 2 YILI BULUYOR
İki dakikada ısıtılıp yenilebilen hazır yemek ürünlerinin -40 ve +40 dereceye kadar dayanabildiğini ve raf ömürlerinin 2 yılı bulduğunu vurgulayan Gümüş, “Bu ürünlere karşı ‘katkılı’, ‘koruyuculu’ tarzında bir önyargı var. Asla katkı maddesi kullanmıyoruz. Bu ürünlerin raf ömrünün uzun olmasında iki faktör etkili.
- Birincisi ambalaj. Özel filmlerden oluşan dört katlı bu ambalajların en büyük özelliği oksijen geçirgenliğinin sıfır olması.
- İkincisi ise kullanılan teknoloji. Tamamen kapalı devrede el değmeden hijyenik üretim ve paketleme yapılıyor. Yani hayatı donduruyoruz” diye konuştu.
FABRİKA ÇATISINDA TOPRAKSIZ TARIM
Organik ürünlere Avrupa, ABD, Japonya ve Güney Kore gibi birçok ülkeden büyük talep olduğuna dikkat çeken Hasan Gümüş, “Niğde fabrikası ilk etapta 40 bin metre kapalı alana sahip olacak. 40 bin metrekarelik bu alanın çatısına topraksız tarımla organik üretim yapabileceğimiz tesis kuracağız. Burada domatesinden biberine, sarımsağından soğanına ve maydanozuna kadar birçok ürünü kendi bünyemizde organik olarak yetiştirip, fabrikamızda paketleyip ihraç edeceğiz” dedi.
HALKA ARZDA 3 MOTİVASYON ETKİLİ OLDU
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Yayla Agro Gıda’nın halka arzını 22 Nisan’da onayladı. Talep toplama tarihleri 11-12-13 Mayıs 2022, halka arz pay fiyatı ise 12.50 lira olarak belirlendi. Halka arza 6 ay önce karar verdikleri belirten Gümüş, bunun nedenlerini 3 başlıkta anlattı:
1- STRATEJİK ORTAKLIK
“Son 2-3 yıldır farklı ülkelerden yatırımcılarla yapılan stratejik ortaklık görüşmeleri neticesinde daha kurumsal ve şeffaf bir yapıya sahip olmak istedik. Bu tür yapıların oluşması stratejik ortaklıklar için çok önem arz ediyor. Birinci motivasyonumuz buydu.
2- SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
İkincisi ise işin sürdürülebilirliği. 25 yıldır şükürler olsun bu şirketi belli bir yere getirebildik. Türkiye’de aile şirketlerinin yüzde 95’i ikinci kuşağa devrolmadan kayboluyor. Bunun önüne geçebilmek ve şirketi daha kurumsal hale getirebilmek için halka arza yöneldik.
3- YENİ YATIRIMLAR
Daha uygun finansmanla yatırım yapmaya imkan tanıması da halka arzda üçüncü motivasyonumuz oldu. Halka arz gelirlerinin yüzde 60’ını Niğde yatırımlarına ayıracağız, kalanını da işletme sermayesine ekleyeceğiz. Böylece daha sağlam bir finansal yapıya kavuşacağız.”