Çalışma hayatında işi iyi bilen ve konusunda uzman kişiler artık ‘altın yakalı’ olarak tanımlanıyor. Yarının istihdam modelini de bu işi iyi bilenler oluşturacak. İK departmanları da personel alımında artık ‘Senin uzmanlığın ne?’, ‘Neyi paraya dönüştürebilirsin?’, ‘Neyi kökten bilirsin?’ diye soruyor... Pandemi, teknolojik dönüşüm, savaş... Son 2-3 yılda yaşananlar hayatı yeniden şekillendiriyor. Özellikle de iş yapış biçimi bu anlamda dikkat çekiyor. Pandemide kaybedilen insan gücü ve yetenekler yerine koyulamıyor. Bu nedenle iş dünyasında yaşanan kalifiye eleman sorunu iyice derinleşmiş durumda. Yetenek açığı da bir o kadar fazla. Bu, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın ciddi sorunu. Global şirketlerin çoğu yetenekli iş gücü bulmakta zorlanıyor. Artık diploma da tek başına yeterli değil. İşe alım süreçlerinde ‘fark yaratan yetenekler’ öne çıkıyor. İnsan kaynakları (İK) yöneticileri ise yetenek avcısına dönüşüyor.
BUGÜNÜN İSTİHDAM ANLAYIŞI BİTECEK
Peugeot, Citroën, DS Automobiles, Opel gibi markaları ülkemizde çatısı altında temsil eden Stellantis Türkiye’nin Kurumsal Fonksiyonlardan Sorumlu Direktörü (CCO-Chief Corporate Officer) Ayça Furth’la firmaların çalışanda aradıkları özellikleri konuştuk. İnsan Kaynakları (İK) yönetimi konusunda da deneyimli bir isim olan Furth’un gençlere de çok önemli tavsiyeleri var. “Yarın, öbür gün anladığımız anlamda istihdam bitecek” diyen Ayça Furth, “Çünkü beyaz yakalı çalışan ‘Ben özgürlüğün derdindeyim, özgür seçimlerimi yapmak istiyorum’ diyor. Bu yüzden Amerika’da büyük istifa dalgası var. Aynısı Türkiye için de geçerli” şeklinde konuştu.
YETENEK PAZARLARI KURULACAK
Çalışanlara ve işe alım süreçlerinde ‘Sen neyin iyi bilenisin?’ diye sorduklarına dikkat çeken Ayça Furth, “Yarının artık istihdam modelinin, işi bilenlerin elinde olacağını öngörüyoruz. Bunun için de şu anda çalışana ‘Senin uzmanlığın ne?’, ‘Neyi paraya dönüştürebilirsin?’, ‘Neyi kökten bilirsin?’ diye soruyoruz ve bunları düşünmelerini sağlıyoruz. Ben de bu ‘neyi iyi bildiğini bilen’ çalışana ‘altın yakalı’ çalışan diyorum. Onlar beyaz yakalı da değil, altın yakalı. Önümüzdeki dönemde büyük yetenek pazar yerleri kurulacak. Ben de gidip bir bireyi 5 gün 8 saat istihdam etmeyeceğim. Onun özgürlük tutkusunu da gözeteceğim” diye konuştu.
ODAĞINDA İNSAN OLAN DEĞİŞİM
“Otomobil üretirken kullandığınız hammaddeye gösterdiğiniz malzeme ilgisini insana göstermiyorsanız bu iş yürümez” diyen Furth, şöyle devam etti: “Çünkü bir aracın kaportasını yapmak için kullanacağız metaller kaç derecede erir, kaç derecede kırılır, mukavemeti nedir, bunu nasıl boyarım bilirsiniz ama insanın hiç böyle bir bilimselliği yok. Şu anda insanın bilimsellikle işin merkezine yerleştirildiği yepyeni bir dünya oluşuyor. Bu, bizden de bağımsız oluşuyor. Biraz bunun ilklerinden olma gibi bir ajanda tutuyoruz aslında. Stellantis Türkiye’yi birçok otomotiv şirketinden ayıran ve başarılı kılan şey insanı merkeze koyup oluşturduğumuz bu bakış açısı.”
ŞİMDİ HAYAL KURULMASI İSTENİYOR
Mevcut anlamıyla ‘İnsan Kaynakları’nın öldüğünü savunan Ayça Furth, “Artık insan mühendisliği konuşmamız gerekiyor” dedi. Artık insan kaynağının yönetim için bir perspektif olarak sunulması ve İK’nın da burada koçluk rolünü üstlenmesi gerektiğini vurgulayan Furth, “İK departmanları bilimsel bir iş yapmalı. Bütün dünya insanı anlamaya çalışıyor. Çünkü insanı anladığınızda sistemi anlamaya çalışıyorsunuz ve artık yaratıcı düşünen bireye ihtiyaç var, hayal kuran insana ihtiyaç var. Halbuki bugüne kadar tüm sistemler insanın hayal kurmasından korktu ama şimdi hayal kursun istiyoruz” diye konuştu.
SATIŞ VE PAZARLAMA MESLEĞİ ÖLDÜ
Geleceğin meslekleri konusunda bilgi veren Furth, şöyle devam etti: “Şu an dijital pazarlama ve CRM öne çıkıyor. Yani datayı okuyabilme işi. Müşteri datası, ticari data... Satış mesleğinin öldüğünü düşünüyorum. Pazarlamayla satışın birleştiği yeni bir pozisyon çıktı ortaya. Biz de önümüzdeki dönem zaten yoğun bir şekilde şirkette de bu melezi oluşturmaya çalışacağız. Onun dışında inovasyon, inovatif düşünen zihne ihtiyacımız var. Şu anda çoğu şeyi yapay zekaya yaptırabiliyorum ama yapay zeka hayal edemiyor. ‘Hayal eden insanı nasıl buluruz?’ diye baktık. Hayalin de tek bir şartı var, özgür birey. Özgür hisseden zihin hayal kuruyor ve aslında tam da bu bizim özgürlük manifestosu, geleceğin iş yapışı, inovasyon, dijital tranformasyon hepsi bir noktada kesişerek hem birey adına hem de kurum adına faydaya dönüştü.”
YENİ MEZUN OLANLARA İŞ ARAYANLARA TAVSİYELER
Kendimiz hakkında kaliteli bir düşünsel enerjimiz olması gerektiğine işaret eden Ayça Furth, şunları anlattı:
“Ben neyim, hayallerim ne, sınırlarım ne, ben nasıl bir bireyim, benim hayatta varoluş manifestom ne, ben sınırlarımı nerede görüyorum, neden vazgeçebilirim, neden vazgeçemem? Bunun gibi soruları kendimize sormalıyız. Herkes oturup kendi hakkında mesai harcamalı. Öte yandan keşfettiği sınırlarda neyi yaparken eğleniyor onu keşfetmesi gerekiyor. Neyi severek yapıyor? Severek yaptığı, heyecan duyarak yaptığı şey aslında ‘altın yakalı’ olmak için bir fırsat. Ayrıca hayatta biraz da cesur olmak lazım. Herkes doktor, mühendis olacak diye bir dünya yok.”