Burak AkkulBulgaristan'ın batan güneşi: Varna

HABERİ PAYLAŞ

Bulgaristan'ın batan güneşi: Varna

Dereköy’den çıktık yola, selam verdik sağa sola… Takvimler 2019’du. Varna gerçekten de neredeyse, Plovdiv kadar tat aldığım bir Bulgaristan şehri oldu. Rahattı. Ucuzdu. Denizi, güneşi, sahil kulüpleri, restoranları, otelleri; neresine gittiysem neyini kullandıysam, beni memnun etti. Yolu da kıyıdan kıyıdan, bize çok uzak olmadığından dolayı “yine gelirim, yine gezerim” dedirtti. Gelin bu haftanın yazısında, Bulgaristan’ın güneşi Varna’yı detaylarıyla tanıyalım.

Bulgaristanın batan güneşi: Varna

VARNA VAR YA…

Seyahatinize karayoluyla, aracınızla çıkmanızın avantajları elbette çoktur. Öncelikle “hop orada duralım, hop buraya girelim bir göz atalım” lüksünüz olur… İşte Dereköy sınırından hemen 15-20 dakika sonra uğradığımız; Bulgar kültürüne ait özel günlerin düzenlendiği- tarihi evlerini korumuş olan Brashliani Köyü, tam da bu duraklara bir örnek… Envayi çeşit Balkan bitkisi ve hayvanlarıyla keşfedilmeyi bekleyen şirin bir alan; tabela adıyla “Brashlyan”.

Haberin Devamı

Bu noktada küçük bir not verelim. Aracınızın karayolu ile yurtdışına çıkış belgesi, sigortası tamamsa, Edirne’den Varna’ya gidişi, dur kalk bile yapsanız 6-7 saatte tamamlarsınız. Burgaz’da biraz uzun durabilirsiniz ya da bir gece bu güzel küçük şehirde konaklayıp, ertesi sabah Varna yoluna çıkarsınız. Yol üzerindeki hem karakteristik köylerle hem de modern sahil otelleri ve eğlence salonlarıyla, 3-4 gün sonunda bu küçük komşu ülkesinden beklemediğiniz kadar hoş bir tatla dönebilirsiniz evinize.

Nüfusu henüz 500 bini bulmayan Varna’nın nüfusunun 500 bini bulacağı da pek düşünülmüyor... Zira gençlerin çoğu, otobüslere atlayıp çalışmaya ve hayat kurmaya ekonomisi daha güçlü olan Avrupa şehirlerine gidiyor… Oysa Varna limanı Karadeniz’in en büyük ve en işlek ticaret limanı, ayrıca yoğun turist akınına uğrayan şehirde bu sektörde yapılacak çok şey olduğu belirtiliyor… Girişimcilerimize duyurmuş olalım.

Bulgaristanın batan güneşi: Varna

RAHAT GEZİLECEK BÜYÜK BİR ŞEHİR

En eski adı Odessos olan Varna ismiyle ilgili bir iki farklı teori bulunmakta. En kuvvetlisi, buranın, Vikinglerin bir türevi olan Varegler’in “varn (güçlendirilmiş yer)” dedikleri şehir olması. Denizin avantajlarından yararlanmayı bilen bir şehir… Hotel Cherno More, şehrin tam kalbinde; hem denize yakın, hem çarşıya pazara… 13. kattaki odamızdan şehre şöyle bir bakınca; bir gezgin ve bir televizyoncu olarak burayı seçmekle doğru kararı verdiğimizi düşünüyoruz.

Haberin Devamı

Önümüzdeki yol trafiğe kapalı Slivnitsa Bulvarı ve iki adım ötesi Primorski şehir parkı… Turistik “Varna” yazısının da bulunduğu sütunlu Anton Novak Meydanı’ndan büyük basamaklarla indiğimiz bu park alanı, Sea Garden adıyla da geçiyor ve şehrin önemli turistik eğlence noktalarını içinde barındırıyor. (Önünde hatıra poz çektireceğiniz şehir yazısı önemlidir. O büyük, formika renkli yazılarla o fotoğraf çektirilecek arkadaş!)

Yeşille mavinin buluştuğu deniz parkına geldiğinizde; buranın tee Osmanlı zamanında düzenlendiği bilgisini aldık. Karadeniz kıyısındaki kumsal mekanlarını, barları, restoranları; akvaryumları ve olimpik havuzları göreceksiniz. Yüzünüz denizde, sağa doğru iki üç kilometre durmadan yürüyün. Yolunuz üzerinde bir Deniz Müzesi ve Gemi sergisi bulacaksınız. Mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Haberin Devamı

Bu kadar çok çeşitli gemiyi ve gemiciği, bir yol kenarında bir arada görmek her yerde mümkün olmaz. Bir Bulgar Kaptan’ın 1976 yılında, 200 günde Atlas Okyanusunu kat ettiği küçük yatından, Osmanlı gemilerine karşı durmak için torpidolar yollayıp Balkan harbini sonlandıran Drazki botuna kadar; pek çok önemli deniz taşıtı açık bir alanda sergileniyor. Gemi demişken; yolun sonunda da, yine karaya oturmuş olarak, klasik bir korsan kadırgası çıkacak karşınıza.

Burası da, şehrin en ünlü balık restoranı Mr.Baba. Geminin içini bir gezin, menüye bakın, fiyatları makul bulursanız güvertede oturur, deniz manzaralı yemeğinizi yersiniz. Etler 15 leva, balıklar 25 leva civarıdır. Şehir içi lokantalarının menülerinde ise bol bol sebzeli çorbalar, kuzu etli kebaplar, güveçler, sarmalar, elbette Şopska salatası ve minik minik simitler şeklinde “poniçka” tatlıları göreceksiniz. Kifla ve Baliçka da, yine şehrin özel tatlı hamur işleri. Bir de küçük plastik şişelerde sarı boza gibi bir içecekleri var ki, görürseniz sakın içmeyin.

TARİHLE İÇ İÇE

Varna’nın şehir içi gezmesi için, hani Trakya’nın bir aşağı bir yukarı yürünen “gör beni- al beni caddeleri gibi- Slivnitsa Bulvarı ve onu dik kesen 1.Boris Caddelerini merkez alabilirsiniz. Açıkçası Avrupa’nın hiçbir ülkesinde bu kadar çok trafiğe kapalı yaya yolu olan bir şehir görmedim.

Nezavisimost Meydanı yani Bağımsızlık Meydanı’na giderken önemli iki dini yapıyı kaçırmamalısınız. Hele biri; keşfedilmemiş bir efsane bence. Ortodoks inanışa sahip olan Bulgar çoğunluğun kiliseleri, genellikle zeminden tavana kadar çıkan katlama kapılar üzerine yapılmış altın kaplama ikonaları ile göz kamaştırır. 1.Boris üzerindeki St.Nicholas, 1865’te yapımı tamamlanmış, yine böyle ihtişamlı döşenmiş bir kilise.

Ama şehrin asıl dini devi, Tanrının Annesi Katedrali. Varna Katedrali olarak da bilinen yapı şehrin tam merkezinde bulunan tipik Bizans mimarisi örneği ve Bulgaristan’ın üçüncü büyük dini yapısı. Katedral 1880 yılında yapılmış. Yani Osmanlı ordusunun şehirden ayrılışından 2 yıl sonra. Az önce bahsettiğim efsane yapı ise, üst katında tamamen ahşaptan bir dua alanı bulunan; zamanında – mezhep çatışmaları sırasında bir evin ikinci katının kiliseye çevrilmesiyle oluşturulmuş olan, adresi de “Mi-Noemvri 8” olan yer.

Paraskeva Kilisesi şehrin en eski dini yapısı. Binanın üst katı tarihten yaşayan bir yaprak sanki. Din adamlarının duvar diplerinde oturdukları ahşap sandalyelerle çevrelenmiş o salon, uzun süren hayretime şahit olmuştur. Nezavizimost Meydanı’na geri dönersek; civarda göreceğimiz diğer önemli yerler arasında 1932 yapımı zarif Varna Drama Tiyatrosu ve Opera Binası ile Roma Termal Hamam bölgesini sayabiliriz. Hamam MS 2. yüzyılda 7 bin metrekare alanı kaplayacak şekilde yapılmış. Balkan coğrafyasının en büyük hamamı, aynı zamanda Bulgaristan’da keşfedilen çok büyük arkeolojik alanlardan biri olma özelliğini taşıyor.

Bulgaristanın batan güneşi: Varna

BİZİM MESUT TESADÜFÜMÜZ

Varna Arkeoloji Müzesi Balkanların en önemli arkeoloji müzesi olarak tanınıyor. 1900’lerin başında bir lise binası olarak yapılmış burası; trafiğin ana arteri Primorski Bulvarı üzerinde yer alıyor. 1970’lerin başında yörede yapılan bir kazıda rekor sayıda Roma dönemi eseri bulunuyor ve buranın katlarını dolduruveriyor. Gezmesi son derece keyifli bir müze.

1969 yılında tarih müzesine tahsis edilmiş olan bir diğer 3 katlı bina ise; Roma Hamamları 2.kazı bölgesindeki Varna Tarih Müzesi. Zemin katında Varna yöresine ait el sanatı örnekleri; zanaatkarların aletleri, ve liman bölgesine ait eski fotoğraflarla gemi modelleri bulunuyor. Son tavsiye edeceğim müze ise; evet Varna bu konuda oldukça ileri, Retro Müzesi efendim.

Berlin’deki DDR Müzesini hatırlatan sergileme tekniğiyle, burada, Komünizm Dönemi’nden otomobiller, motosikletler, daktilolar ve diğer objeler ile önemli kişilerin gerçek boyutlu balmumu heykelleri var. Şaşırtıcıydı. Ve sonra neye şaşırdık; müzeden çıkıp otelimize döndüğümüz gün, önümüzdeki kafenin bir masasında, ünlü seyahat programcısı, bizden eski- bizden usta- sayın Gülhan Şen hanım ve ailesini görünce…

Aslen Varna’nın batısında yer alan Şumnu kenti doğumlu olan tatlı insan ile uzun uzun seyahat ve medyamızın bugünü üzerine sohbet etmiştik. O bize, biz ona; birbirimizi ne kadar sevip takip ettiğimizi söyleyip durduk, saatler nasıl geçti anlamadık… Ertesi gün ise Varna’daki son durağımız olan Altın Kum yolundaydık… Yazlık sitelere ve lüks otellere baka baka, bu güzel Balkan şehri ile Altın Kum bölgesi arasındaki 10 kilometrelik yolun nasıl geçtiğini anlamadık.

Geldiğimiz küçük sahil meydanında dünya ülkelerinin ünlü yapılarının maketlerini, lunapark alanlarını, şezlonglu – armutlu gün atımı kafelerini, sıra sıra sokak lezzetleri tezgahlarını gördük. Yazın 3-4 ayını çok keyifli geçireceğiniz bir mahalle diyebilirim. Eğlence salonları olan lüks otelleri de cabası… Buradan çıktığınızda tabelalar Balçık kentine bir yarım saat mesafede olduğumuzu söyleyecektir.

Bulgaristanın batan güneşi: Varna

Arboretumlara, peyzaj düzenli bahçelere meraklıysanız; Balçık Botanik Parkı’na gitmeyi tercih edebilirsiniz. Bölgede ünlüdür. Türk turistler de Osmanlı mimarisinden örnekleri sebebiyle, fazlaca tercih eder… Özellikle ilkbaharda rengarenk doğasıyla huzur verir, bilginiz olsun. Bu son iki noktaya ulaşmak için Varna merkezinden hareket eden trenler veya otobüsler de kullanılabiliyor. Bizim özel şoförümüz vardı, çok şey etmedik. İyi tatiller.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder