Bugün dost ve kardeş Makedonya’ya uzanıyoruz efendim. Hem çok da özel bir ziyaret var bu seferki seyahatimizin içinde. Önce başkent Üsküp’te şöyle genel, turistik bir tur atalım; oradan dillere destan Matka Kanyona uzanıp, finalde de Mustafa Kemal’in kendisini başkumandan Atatürk yapan askeri eğitiminin temelini aldığı Manastır Askeri İdadisi’ne heyecan dolu bir ziyaret... Evet, Balkan kültürünüze kültür katmaya hazır mısınız?
BİNLERCE HEYKEL VAR!
Önce başkent Üsküp’ten küçük tatlı bir huzur da Üsküp’ten alalım… 500 bin nüfusu, nüfusu kadar da heykeli olan bir Vardar kıyısı kenti Üsküp. Heykellerin 150 bin kadarı İskender’in… Şaka bir yana, bir önceki ziyaretimizde halktan aldığımız bilgiler de devletin tonla parayı bunlara boşa akıttığı yönündeydi. Hatta üst düzey bir yöneticinin büyük bir yolsuzluk ve kaçış hikayesi de var ama burada konumuz bunlar değil şimdi… Türk kültürüyle pek çok ortak noktası olan Makedon kültürü, Üsküp’ün Eski Çarşı bölgesinde sizleri hayrete düşürecek…
Birbirinden güzel camiler, medreseler, lezzetli kebaplar, börekler, köfteler; özellikle de Müslüman mahallemizde, küçük Murat Paşa Cami’nin hemen önünden çıkan dar sokaktaki o kaşarlı köfteciler… Üsküp merkezde pek çok uygun bütçeli otel olduğu gibi; kalenin arkasında kalan yeni şehirde de konaklama adına her bütçeye göre seçenek var. Şehirde (klasik lezzetlere birazdan geleceğim) bolca modern kafe, restoran, pastane ve casino da bulabilirsiniz. Değişik bir havası var Üsküp’ün, her gittiğimde beni şaşırtan…
Eski ile yeninin bu kadar iç içe olduğu (birbirine çok iyi yedirildiğini söyleyemeyeceğim ama) bir başkent daha az bulunur. Peki, gerçekten de Üsküp’ün tarihi ve turistik yerlerini görmek ne demek? Bu, ilk gününüzde genelde “önünde onlarca heykel olan dev binaları görmek” şeklinde geçecektir. Günün geri kalanında da Osmanlı zamanından kalma Eski Pazar’a doğru gitmeyi düşünebilirsiniz. Dikkat edin; Eski Çarşı başka (Taş Köprü’yü geçince hemen başlar o mahalle) Eski Pazar başkadır…
Eski Pazar’ın karşısında, tarihin ilk Osmanlı Saat Kulesi denilen etkileyici bir yapı vardır ki; Sultan Murad Camii’nin külliyesi içinde dimdik ayaktadır. Kulenin 1560’ların sonunda açıldığı tahmin edilmektedir. Eski Pazar oldukça büyüktür ve Balkanların hemen her yerinden gelen ürünleri; yiyecek ve giyecekleri tezgahlarında barındırır.
TAŞ GİBİ KÖPRÜ
Vardar nehri Makedonya’nın bol bayraklı ve heykelli başkenti Üsküp’ü ortadan ikiye böler. Kabaca buranın kuzeyinin eski mahalleler ve kale, güneyinin de yeni merkez, eğlence alanları ve alışveriş caddeleri olduğunu söyleyebiliriz. Bu arada, Makedonya’nın birçok yerinde, özellikle de Arnavutların yaşadığı bölgelerde, Hayırsever Misyonerler cemaati kurucusu Rahibe Teresa’yla ilgili pek çok şey görürsünüz...
Sebebi Teresa’nın Arnavut olması ve 1910 Üsküp doğumlu olmasıdır. Bunu da bilgi notlarımız arasına ekleyelim. Bütün gün heykellere laf ettik , israf falan dedik ama bir turist olarak, onların gece ışıklandırılmış görüntülerinden de etkilenmedik değil şimdi. Gece gezmelerini sevenler Üsküp’ten oldukça keyif alacaklardır… Fiyatlar da nispeten, Avrupa şehirlerine göre ucuz olduğu için, Makedonya’nın başkentini es geçmeyiniz, mutlaka bir uğrayınız derim…
600 yıla yakın Osmanlı egemenliğinde kalmış olan şehirde bol bol karşınıza çıkacak camiler, hamamlar ve köprüler; tarih zevkinizi de tatmin edecektir. 1451’de yapımına başlanan ve Fatih Köprüsü diye de bilinen Taş Köprü zaten, hem önemli bir Osmanlı mimarisi eseri, hem de şehrin ana ikonu olarak durmaktadır.
Köprünün yapımını Sultan 2.Murat’ın ekibi başlatmış, Fatih Sultan Mehmet’inkiler bitirmiştir. 12 ayaklı 220 metrelik bu köprü, Balkanların en önemli su üzeri yolları arasında sayılır. Vardar Ovası’nı Üsküp Vardar nehriyle karıştırmayalım. Vardar Ovası, Yunanistan sınırına yakın olan güney Makedonya’nın Vardar bölgesindedir.
PEK ÇOĞUMUZUN DEDE TOPRAKLARI
Ben şahsen Yunanistan’ın Makedonya bölgesi illerinden Drama kökenliyim. Rahmetli dedem Drama’nın Libotun köyünden, babaannem de yine Selanik civarındandır. Aynı coğrafyanın Makedonya ülkesi de, muhtemelen bu satırları okuyan pek çok kişinin “Aaa benim dedem oralı”, “Benim anneanne de o taraflardan” dediği topraklar…Osmanlı’dan kalan taş yapı camilerin, köprülerin, hala taş gibi ayakta durduğu, bir yandan Rum-eli’nin Rumlarının ahşap cumbalı evlerinin geçenlere selam durduğu; sokakları biraz derme çatma biraz hüzünlü, ama eminiz ki kendinizden çok şeyler bulacağınız yerler buralar.
Haydi başkentin kalan önemli yerlerini de hızlıca gezip; bol oksijen almaya cennet bir kanyona geçelim… Taş Köprünün oradan da görebileceğiniz , 2012’de açılmış olan Sanat Köprüsü, yine üzerinde onlarca heykel bulunan bir yapı. Ülkenin ünlü sanatçılarının heykelleri bir sergi misali iki tarafa da sıralanmış… Hemen üzerinden geçip kavuşacağınız bakanlık binaları arasında bir meydanda bulunan Makedonya Opera ve Balesi binası da görülmeye değer.
Paris’teki Zafer Takı’nın bir replikası olan 19 metrelik mermer Makedonya Takı 2011 yapımı, ihtişamlı bir yapı yine… Makedonya Meydanı’ndaki dev İskender heykeli ise, hani sanatsal bir değeri olmasa da; altındaki havuzu ve aslan koruyucuları ile oldukça etkileyici duruyor. Meydanın arkasında 1 kilometre yürüme mesafesindeki Aziz Ohrid Kliment Ortodoks Kilisesi de hem koyu renk taştan ilginç yapısı hem de kapasite itibariyle ülkenin en büyük, Balkanların 2.büyük Ortodoks kilisesi olma özelliğiyle, bir diğer turistik nokta olarak duruyor…
Eski şehirdeki Davut Paşa Hamamı ve içindeki Ulusal Sanat Galerisine de ayrı bir iki satır açmak isterim. Kubbelerin altında doğal ışıklandırma ile duran birçoğu Osmanlı dönemine ait eserler görülmeye değer. Hamamın hemen karşısındaki Sulu Han, yine Osmanlı dönemine ait farklı stilde ahşap bir yapı. En iyi Makedon köfteyi yiyebileceğiniz yerlerden biri, en popüler restoran olan Destan da buranın hemen çaprazındadır zaten. Porsiyonda 10 tane uzun iri köfte var; söylerken dikkat edin. Közde acı biber ve soğan da yanında gelecek.
MATKA KANYONU
Merkeze yarım saat mesafedeki dünyaca ünlü Matka Kanyonu sizi ayrı büyüleyecektir. Biz taksi tutup gitmiştik; Euro olarak söyleyeyim, 40 Euro’ya git gel yaptık. Bence siz de tercih edebilirsiniz. Hele hele Müslüman mahallesinden tatlı bir amca bulursanız; sohbeti de yanında güzel oluyor… Matka Kanyonu dev bir alan; içinde dağların arasına birikmiş suyuyla nefis bir kanyon, kafeler, romantik restoranlar, yürüyüş parkurları ve mağaralar var… Tekne turları için minik iskelede sıraya girin ve kendinizi manzaraya bırakın. Böyle yerler kolay kolay anlatılamıyor satırlarda; belki işte, böyle fotoğraflarda… Yarım saat tekne turu 500 dinardı, onun da bilgisini vermiş olayım.
MANASTIR VE O ÜNLÜ ASKERİ İDADİ
Ve Manastır efendim. Hangimiz okulda Atatürk’ün hayatını öğrenirken “Manastır Askeri İdadisi” ismini hafızalarımıza kazımadık ki… Burada bulunuyor olmak gerçekten de büyük ayrıcalıktı bizim için. Daha önce iki kez Makedonya’ya gelmiş olamama rağmen, Manastır için yaptığımız seyahat Beyoğlu Belediyesi sayesinde oldu. Hani, olmayınca olmuyor denir ya; önceki gelişlerimde bir türlü plana uymamıştı Manastır… İşte 2021 Makedonya turu bu konuda çok özel hatırlanacak benim için.
Başkan Haydar Ali Yıldız ve ekibinin “Gençlik haftası” için düşündüğü bu etkinlik, bize 19 Mayıs’a Atatürk’ün gençliğinin (15- 17 yaş arasının) geçtiği okulda girme fırsatı verdi. Selanik’teki okulunda bir hocasından sert bir müdahaleye maruz kalan Mustafa Kemal, oradan ayrılır ve arkadaşlarından da duyduğu bu okula yazdırtır kendini. Bölgenin uzağından yakınından pek çok seçkin, çalışkan, edebiyata- tarihe- sanata- spora meraklı genç de bu okulu tercih etmiştir ki bu da buradaki hocaların başarıları tasdiklenmiş kişilerden seçilmesine sebep olmuştur.
Özetle, Selanik’te karga kovalayan küçük Mustafa Kemal, bu okulda başkumandan Atatürk olmanın bedensel ve fikirsel adımlarını atmıştı. Namık Kemal yazılarına, şiirlerine merak sardı burada… Arkadaşlarıyla vatanseverlik üzerine sohbetler yaptı. Çalışkanlar grubunda yer alan Mustafa Kemal, 2 yılın sonunda Manastır Askeri İdadisi’nden başarılı notlarla mezun oldu ve bu sayede 1899’da İstanbul’da Harp Akademisi’ne girdi.
İşte Gazi’nin askeri fikirlerinin yeşerdiği, gönlüne vatanseverlik ve hürriyet ateşlerini düşüren şehir; Manastır burası. Üsküp’e çok yakın değil; biz servis araçlarımızla 2,5 saatte gittik. Yolu da oldukça virajlı dilebilirim. Ama değmedi mi? Elbette değdi. Bu özel binanın içinde Atatürk’ün eğitim gördüğü, yatıp uyuduğu odaları görmek, arkadaşlarıyla münazaralarda bulunduğu bahçeyi adımlamak; her zorluğa değdi elbette.
Üstelik 100 binlik bu renkli şehrin hareketli caddesi Şirok da, Avrupa şehirlerinin tipik trafiğe kapalı yürüyüş caddelerine taş çıkartır. Bu vesileyle Beyoğlu Belediyesi’ne bir kez daha teşekkür ediyor; kurucumuz ve kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz… Efendim? Makedonya’dan ayrılmadan OHRİD’e gittik tabii… Gitmez olur muyuz? Eh orası da elbette, ayrı bir yazıyı hak ediyor efendim.