Amerika'nın esas derdi ne?

İdlib Suriye iç savaşının en kritik bölgesi. Öyle bir yer ki, hem ABD hem Rusya hem de Esad için ayrı önemi var. Akdeniz’e açılan, Esad rejiminin kalbi olarak bilinen Lazkiye’nin hemen yanında ve Suriye’deki tüm kritik bölgelerin kesişme noktasında. Özellikle muhalifler açısından en önemli kale durumunda.

★

Uzun vadede Amerika ve İsrail’in Kuzey Irak ile Kuzey Suriye’yi birleştirip Akdeniz’e açılan bir “Kürt Koridoru” oluşturma projesinin şah damarı da İdlib.

Çünkü böyle bir koridor açabilmek için terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG İdlib üzerinden bir hat oluşturmak zorunda. Irak sınırından başlayarak Akdeniz’e kadar kesintisiz bir koridor oluşturmanın başka yolu yok.

★

Son bir aydır uluslararası medya kuruluşlarında Esad, Rusya ve Amerika’nın Suriye’deki hakim güç olma adına İdlib’e operasyon yapabileceği konuşuluyordu ki o operasyonu biz yaptık!

Dahası “değerli müttefikimiz” Amerika’yla değil Rusya’yla birlikte yaptık.

Gizli saklı da değil...

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, arkasından Başbakan Binali Yıldırım TSK’nın İdlib operasyonunun gerekçelerini ve detaylarını en üst perdeden dile getirdiler.

★

İşte Amerika’nın esas karın ağrısı budur.

Türkiye’nin Rusya’yla birlikte İdlib’e girmesi Amerika’nın Suriye’deki bütün uzun vadeli planlarını alt üst etmiştir.

Büyükelçilikte çalışan biri tutuklanmış da Büyükelçi’yle ilgili kötü haberler yapılıyormuş da...

Salak mı var karşınızda?

Bir hafta önce Amerikan polisi Rusya’nın San Francisco’daki konsolosluk binasını bastı. Kapıları kırıp içeride arama yaptı. Ayrıca bu ilk değil, beşinci konsolosluk baskını oldu Amerikan devletinin. Amerika “ulusal güvenlik” gereği kapı kırıp konsolosluk binası basabiliyorsa, Türkiye de aynı gerekçeyle konsolosluk çalışanlarını yargı karşısına çıkarabilir.

Amerika savunma bakan yardımcısının Amerika’daki Rusya konsolosluklarına yönelik polis baskınlarıyla ilgili sorulan soruya birkaç gün önce verdiği cevabı hatırlama ve hatırlatma zamanıdır:

“Konsolosluk çalışanlarının suç işleme özgürlüğü ya da yasaların üstünde bir konumu mu var?”