“İstanbul’da bir sel olduğunda, kar yağdığında hiçbir yere gidemezsiniz. Deprem olduğu zaman İstanbul’u nasıl besleyeceksiniz? Yaralılara nasıl hizmet götüreceksiniz, insanlar nereye sığınacak? Hareketli iskelelerimiz hazır mı? Denizden besleyebilir miyiz İstanbul’u? Yapacak fazla bir şey yok, felaketi bekliyoruz. Yardım için Avrupa’ya el açacaksınız! İstanbul’un yıkıldığını düşünebiliyor musunuz? Hangi gelirle ayağa kalkacak?”
“Deprem profesörü” değil, gerçek bir bilim adamı Prof. Celal Şengör’e ait bu sözler... Celal Hoca en acı uyarısını en sonunda yapıyor: “Bu felaket geldiğinde Türkiye bağımsızlığını kaybedecek.”
★
İstisnaları dışında bırakıyorum ama bizim “deprem profesörcükleri” ekranlarda, gazete sayfalarında “iç rahatlatırken” Alman deprem uzmanı Prof. Dr. Marco Bohnhoff konuştu dün: “Marmara Denizi’nin altındaki bölgede oldukça kesin bir biçimde bir deprem olacağını varsayıyoruz. 30 yıl içinde 7 ve daha üzeri büyüklükte bir depremin olma olasılığı yüzde 70 düzeyinde ve bu da çok yüksek bir değer.”
★
17 Ağustos depremi 1999’da oldu.
2017’deyiz.
Üzerinden 18 yıl geçmiş. İstanbul’da 18 yıl önce fark ettiğimiz, beklenen o büyük deprem yarın olsa, 18 yıl önce olmasına göre ne kadar daha az bina yıkılır, ne kadar daha az insan ölür, kayıp ne kadar daha az olur?
18 yıl önce İstanbul Kartal’da gözle görülür derecede eğilmiş bir apartman vardı, hâlâ var.
18 yıl önce İstanbul Suadiye’de kolonlarında yarıklar olan ve birinci derece yıkılma riski taşıyan bir bina vardı, hâlâ var.
18 yıl önce İstanbul’un en büyük üniversite hastanesi için depreme dayanmaz raporu vardı, hâlâ var.
★
17 Ağustos’un yıldönümüydü dün...
Nereyi açsam aynı slogan:
“17 Ağustos’u unutmadık, unutmayacağız.”
17 Ağustos depreminin ardından çürük binaların müteahhitlerine 2100 dava açıldı. Bu davaların 1800’ü Rahşan Affı’ndan yararlanıp kapatıldı.
Geri kalan davalara ne mi oldu?
Tamamı 16 Şubat 2007’de zaman aşımına uğradı!
★
Hani “unutmadınız” ya...
Neyi unutmadığınızı “hatırlayın” istedim!
18 Ağustos 2017, Cuma 05:00
Haberin Devamı