Birkaç sene önceydi...
Gece saat 22’den sonra alkol satışını yasaklayan kanun gündemdeydi.
Ben de o dönem televizyon programı yapıyorum. Aydın Abi’yi (Boysan) davet ettim. Sordum, “Ne diyorsunuz abi bu yasaklara?”
Yapıştırdı cevabı: “Rakı içene yasak, rakıyı içmeye başlayana kadar söker”
★
Muhteşem bir zekaya ve olağanüstü bir mizah anlayışına sahipti Aydın Boysan.
71 yaşında akciğer kanseri olduğunu öğrendi. Ameliyat oldu, kanseri yendi. 5 yıl sonra nüksetti hastalık. Bir daha yendi. Aradan yıllar geçti...
“Cilt kanserisiniz” dediler. “Vız gelir” dedi. Onu da yendi.
70’inden sonra üç kez kansere yakalanıp üç kez de hayata sıkıca tutunup kanseri yenen tek insandı. İki yıl önce Kafa Dergisi’nde yayınlanan yazısında (95 yılı geride bırakırken) şöyle yazmıştı:
“Bir ömrü güzel yapan rakamlar değil yaşanılanlardır, güzel hayat kötülükleri olmayan hayat anlamına gelmez. Acıları da ruhen hazmetmesini bilen hayat demektir.”
ARİF V 216
İnsanların gülmeye bu kadar hasret kaldıkları bir ülkede sinemadan tek beklentinin gülmek olması, bir filmin değerini “Komik mi değil mi?” sorusuyla ölçmek çok da garip değil aslında. Gel gör ki, söz konusu “Arif V 216” ise filmi sadece “Komik mi değil mi?” sorusuyla değerlendirmek en kibar ifadeyle terbiyesizlik.
Arif V 216 komik değil, çok komik! Ama Cem Yılmaz filminde, seyirciye bana göre komik olmasından öte müthiş bir emek ve olağanüstü bir oyunculuk ziyafeti sunuyor.
Zafer Algöz’ün filmdeki performansı konservatuvarlarda oyunculuk dersi diye öğretilir. Ozan Güven’i hiç anlatmaya gerek yok. Ozan çok büyük bir aktör. Çok... Peki, Çağlar Çorumlu... O nasıl bir Zeki Müren oynamaktır?
Mert Fırat, Farah Zeynep Abdullah, Özkan Uğur, Kerem Alışık, Can Yılmaz...
Şahaneler. Hiçbir başarının cezasız kalmadığı ülkemizde, iyi işler yapanları ayaklar altına alma gayretinden kurtulup baş üstüne çıkarmayı öğrenmeliyiz. Arif V 216 iyi değil çok iyi bir iş olmuş! Başta Cem Yılmaz olmak üzere