Dolar aldı başını gidiyor...
1 dolar 2.40 TL’yi geçti, 2,50’ye bayrak açtı...
Tutabilene aşk olsun.
* * *
Peki ne oluyor?
* * *
Tıpkı futbol gibi Türkiye’de ekonomide de bilhassa kur piyasasında skoru biz değil yabancılar belirliyor.
Bunu en kolay mesai saatlerinden anlıyorsunuz. İngiltere’de piyasalar açıldığında Türkiye’de piyasa hareketleniyor, İngilizler dükkanı kapatıp gittiklerinde ise piyasa uykuya dalıyor.
diken.com.tr’den Mert Yıldız bu durumu şöyle tarif etmiş:
“En eğlencelisi de ‘Christmas’ zamanıdır. Londra, New York tatilde olduğu için biz bize kalmışızdır. Patron tatile çıkmış gibi yan gelir yatar piyasalar. Pek işlem geçmez. Yani sonuç itibarıyla TL’nin değeri Türkiye’de değil, Londra’da belirlenir.”
Mert Yıldız’dan okumaya devam edelim:
“...Bu böyledir, çünkü Türkiye’nin yüksek dış borçlanma ihtiyacı var. Ülkemizde büyüme yaratmak için para lazım. Kendi paramız da yok. Dışardan geliyor para. Bu yüzden de dışarda belirleniyor TL’nin değeri...”
[[HAFTAYA]]
* * *
İşte doların yükselip TL’nin değer kaybetmesinin en büyük nedeni de bu:
Yabancı yatırımcı artık Türkiye’ye eskisi gibi rağbet etmiyor.
Aslında sadece Türkiye’ye değil, bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerden vazgeçtiler.
Bunun birçok sebebi var.
Ama en önemli sebep: Gelişmekte olan ülkelerin eskisi gibi ‘gelişmekte’ olamayışı! Bir başka deyişle gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerindeki büyüme rakamları geçmişi mumla aratırken, Amerika gibi ‘kafa’ ülkelerde büyüme ve istihdam verilerinin her geçen gün daha da iyiye gidiyor olması...
* * *
Peki, yabancı yatırımcı kaçarken biz ne yapıyoruz?
Nasıl tedbir alıyoruz?
Tedbir almak bir yana dursun neredeyse adamlara “Bir daha bu ülkeye yatırım yapmayın gelmeyin kardeşim” dedirtecek cinsten işlere imza atıyoruz.
Merkez Bankası’nın faiz kararına müdahale ediyoruz ve yatırımcıya “Haberiniz olsun bizim merkez bankası bağımsız görünüyor ama aslında bağımlı” mesajı veriyoruz.
İçerideki gazeteci sayısı yetmezmiş gibi daha fazla gazeteciyi hapse atıyoruz ve hâlâ Batı’nın “Gazetecilikten alınmadılar” saçmalığına inanmasını bekliyoruz.
Yıllarca “Bir cemaat niye banka sahibi olur?” diye sordum, durdum.
Hâlâ da anlamış değilim.
Ancak benim bunu anlamamamdan daha tehlikeli bir şey var ki o da siyasi riskin sürekli arttığı bu ülkede sırf ‘cemaatin bankası’ diye devletin bir bankaya el koymasının iç ve dış piyasada yaratacağı huzursuzluk.
* * *
Cemal Süreya der ki; “Kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı.”
Demokrasinin de ekonomiyle öyle!
Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz ülkelerin ekonomi ve demokrasi arasında kaldığını söylüyor.
Ve aynı Stiglitz bakın ne diyor?
“Türkiye temel hak ve özgürlükler konusunda kaygıyla izleniyor.
İş dünyası böyle bir yere yatırım yapmak istemez.”
06 Şubat 2015, Cuma 04:00
Haberin Devamı