AK Parti ve MHP’nin kurduğu “cumhur ittifakı” konusunda başından beri aynı şeyi söylüyorum: Her iki parti açısından da siyaseten son derece doğru ve mantıklı bir hamle. Hâlâ da aynı noktadayım...
★
Ancak TBMM’den büyük bir süratle geçirilen kanun teklifine dair iki önemli itirazım var.
★
Birincisi seçim barajı konusu. Yeni düzenlemeyle bir parti ne oy alırsa alsın, ittifak kurduğu takdirde ittifakın toplam oyu barajı geçerse yüzde 10 barajını aşmış sayılacak.
Düşünsenize bir parti tek başına yüzde 9,9 oy alıp baraj altında kalırken diğer parti tek başına yüzde 4 oy almasına rağmen sırf ittifak kurduğu (ve ittifakın toplam oyu yüzde 10’un üzerinde olduğu) için barajı aşmış sayılacak.
Bu her şeyden önce anayasanın “eşitlik ilkesi”ne aykırı.
★
İkincisi ise mühürsüz pusulaların geçerli sayılması konusu.
16 Nisan referandumu sonrasında kamuoyunda çokça tartışılan ve muhalefetin karşı çıktığı “mühürsüz” oy pusulası kullanımı yasallaştı.
Buna göre üzerinde sandık kurulu mührü bulunmamasına rağmen filigran, amblem ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar geçerli sayılacak.
Oy pusulalarının sahteliğinin iddia edilmemesi ve yetkili seçim kurulları tarafından gönderildiği hususunda şüphe bulunmaması halinde, sandık kurullarınca yanlışlıkla mühürlenmemiş pusulalar da geçerli sayılacak.
★
İsteyen istediğiyle ittifak kurabilir, hiçbir itirazımız yok. Ancak ittifakın yasal temelini oluşturan yasal düzenlemedeki bu iki nokta son derece sorunlu...
DEMİR ÇELİK ŞEKERDEN DAHA MI AZ STRATEJİKTİ?
Özelleştirmeye karşısındır, ekonomide tamamen devletçi bir yaklaşımı destekliyorsundur, anlarım. Ya da dersin ki “Özelleştirmeye karşı değilim ama bazı kurumların stratejik önemi vardır, bunlar özelleştirilemez.”
Bunu da anlarım.
Ama Allah aşkına demir-çelikten petrole, silah endüstrisinden telekomünikasyona ülkedeki birçok kurum özelleştirilirken itiraz etmeyip şeker fabrikaları özelleştiriliyor diye feryat figan etmek nedir anlayan var mı?
15 Mart 2018, Perşembe 05:00
Haberin Devamı