Poyrazköy ve amirallere
suikast davasında mahkeme
dün “Bütün tutukluların
tahliyesine...” karar verdi.
1 kişi hariç!
Deniz Yarbay
Ali Tatar.
Yarbay Ali Tatar,
komutanlarına suikast
planlamaktan tutuklanmıştı.
İtiraz etti.
İtirazı ‘haklı’ görüldü, serbest bırakıldı.
2 gün sonra “Vazgeçtik” dediler.
Tekrar tutuklama kararı çıktı.
Yeniden cezaevine girecekti.
Gitmeden evindeki mutfağın masasına
son kez oturdu... 5 saat boyunca
yerinden kalkmadan bir mektup yazdı...
* [[HAFTAYA]]
Diyordu ki...
*
Sevgili Nilü (karısı Nilüfer’e hitaben),
ailem ve beni bulan yetkililere....
Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir
şey yapmadım. Başınızı dimdik tutun!
Ama ben bu hukuksuzlukla yaşayamam.
Belki benim ölümüm benim durumumda
olanların aydınlığa çıkmalarına vesile olur.
İçim buruk. Bana bu oyunu
oynayanlara ve sahip çıkmayanlara
kırgınım. Yaşadıklarımı ikinci defa
kaldırmam mümkün değil...
O deliğe bir daha dönmektense
mezara girmeyi tercih ederim...
Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim.
Böyle bir ölüme en çok karşı
çıkan insanlardan biri de benim.
Ama kader böyleymiş. Hepiniz hakkınızı
helal edin. Beni rahmetli babamın
yanına gömün. Karımı ve kızım
Gökçen’imi size emanet ediyorum.
Kızımı ve karımı yalnız
bırakmayacağınızı, bu işin peşini
bırakmayacağınızı biliyorum. Tek
tesellim sizleri son bir defa, hep birlikte
görmek oldu. (O sabah aile fertlerinin
büyük bölümü Tatar’ın evindeydi.)
Gökçen’im, canım kızım derslerine
çok iyi çalış. İyi çalış ve önemli yerlere
gel ki, benim hesabımı sorabilesin!
Hukuksuzluk sürecine
hukuk adına saygı gösterilemez...
Bu şekilde giderseniz ne yönetecek
ne bir ordu ne yaşayacak cumhuriyet,
bir ülke bulamayacaksınız....
Şunu bilin ki, en küçük suçu
ve günahı olmayan ben, bu
yapılan hukuksuzluğa isyan ve bu
karanlığa bir nebze ışık olabilmek
için hayatıma son veriyorum.
*
42 yaşındaki Yarbay Ali Tatar
mektubunu bitirdikten sonra banyoya geçti...
Başına 1 el ateş ederek intihar etti!
*
Yarbay Tatar kendi şahsına değil,
üzerinde taşıdığı Türk Silahlı Kuvvetleri
üniformasına yapılan bu alçakça
muameleyi yediremedi onuruna...
Oysa yaşasaydı dün tahliye
olacaktı. Çok sevdiği karısı Nilüfer’e
ve biricik kızı Gökçen’e kavuşacaktı.
*
Bir adamın şerefi ve onuru uğruna
nelerden vazgeçebileceğinin hikayesi bu...
Tüm onursuzlara ibret olsun!
İbret olsun ki bilsinler: “Ölüm
aslında hiç bir şeydir; asıl onursuz
ve şerefsiz yaşamak her gün ölmektir.”
29 Ocak 2014, Çarşamba 04:00
Haberin Devamı