29 Mart’ta K-Pop grubu BTS, tarihe geçen Grammy performanslarından bir hafta sonra Twitter hesaplarında bir paylaşım yaptı. Korece ve İngilizce olmak üzere iki ayrı dilde yapılan bu paylaşımın konusu ise son dönemde özellikle gündemde olan Asyalıların maruz kaldığı ırkçılık. Amerika’nın Atlanta eyaletinde 6’sı Asyalı olan 8 bireyin bir beyaz adam tarafından öldürülmesinden duydukları “keder ve hiddet”i ifade eden grup, kendi deneyimlerinin son haftalarda yaşananların boyutuyla kıyaslanamayacağını vurgulamalarının ardından Asyalı sanatçılar olarak yüz yüze geldikleri ayrımcılıktan duydukları üzüntüyü hayranlarla paylaştılar.
“Asyalı bireyler olarak ayrımcılığa uğradığımız zamanları anımsıyoruz. Hiçbir neden olmaksızın sövgü dolu nefret söylemlerine maruz kaldık ve görünüşümüz yüzünden alay konusu olduk. Bize Asyalıların neden İngilizce konuştuğunu bile soruldu. Böyle bir nedenden dolayı nefret ve şiddetin odağına yerleştirildiğimiz için duyduğumuz acıyı kelimelere dökemeyiz… Bu deneyimler bizi güçsüzleştirmek ve özgüvenimizi zedelemek için yeterliydi” sözlerini kullanan grup, haftalardır trendler arasında olan #StopAsianHate (Asyalı Nefretini Durdurun) taglerini de paylaşıma ekledi. Aynı tag’i kullanarak bir önceki hafta CL, Eric Nam gibi başka K-Pop sanatçıları da paylaşım yapmıştı.
Peki BTS ve diğer Güney Koreli sanatçıların bu paylaşımlarının arkasında yatan nedenler ne?
Asyalılara yapılan ırkçılık yeni bir olgu değil. ABD’deki Asyalı Amerikalılara ve Pasifik Adalılarına (AAPI) yönelik nefret ve ayrımcılık olaylarını izleyen “Stop AAPI Hate” adlı kuruluşun yayınladığı rapora göre, 19 Mart 2020’den 28 Şubat 2021 tarihine kadar Asyalılara karşı 3795 nefret suçu ihbar edildi. Kuruluş, ihbar edilen bu olayların gerçek sayının yalnızca küçük bir bölümünü oluşturduğunu söylüyor. Yine geçtiğimiz Pazartesi, Manhattan eyaletinde bir adam, 65 yaşında Asyalı bir kadına ırkçı nefret söylemleri kullanarak saldırırken yakalandı. Perşembe günü ise, Connecticut’ta bir adam Asya asıllı bir adama maske takması sebebiyle “Çin’e geri dön” diye bağırması üzerine gözaltına alındı. Son dönemlerde artan Asya asıllı kişilere yönelik sözlü ve fiili nefret suçları üzerine Amerikan Başkanı Joe Biden getirilecek yeni önlemleri açıkladı.
Bu yazıda vurgulanacak olan ise BTS başta olmak üzere K-Pop sanatçılarının da kariyerleri boyunca maruz kaldığı ırkçılık ve zenofobi. Geçtiğimiz ayın müzikte en ses getiren olayını inceleyelim: 63. Grammy Ödülleri. RM, Jin, Suga, J-Hope, Jimin, V ve Jungkook adlı 7 üyeden oluşan BTS’in “Dynamite” ile “En İyi Pop İkili/Grup Performansı” kategorisine aday olması dünya çapında çok büyük ses getirmişti. Güney Koreli grubun Grammy adaylığı birçok nedenden dolayı çığır açıcı. Grubun tarihte Grammy’lere aday gösterilen ilk Koreli sanatçı olması, adaylığın programın tarihi boyunca önemli kategorilerde sadece Batılı sanatçılara verildiği düşünüldüğünde Asyalı sanatçılar için çok büyük bir adım. Ancak BTS’in Grammy adaylığı hiçbir şekilde beklenmedik değil. Geçtiğimiz hafta, toplumsal farkındalık uyandıran sözleri ve sosyal meselelere ilişkin mesaj veren şarkıları ile popüler olan Güney Koreli grup, Spotify’da Coldplay’i geçerek tüm zamanın en çok dinlenen grubu oldu. Her geçen gün müzik endüstrisinde İngilizce egemenliğini tehdit eden BTS’in yalnızca 2020’deki başarılarının bile sonu yok. Uluslararası Fonografi Endüstrisi Federasyonunun verilerine göre 2020'de dünyanın en çok satan sanatçısı olan BTS bu başarıya sahip olan ilk Asyalı sanatçı. Şubat 2020'de çıkan “MAP OF THE SOUL:7” albümü daha ön sipariş döneminde rekor kırıp 20'den fazla ülkede en çok satan albümlerden biri oldu. Kasım 2020’de çıkan “BE” albümüyle de grup Billboard 200 albüm listesinde beşinci birinciliğini kazandı. “Dynamite” müzik videosuyla 24 saatte YouTube’ta en fazla izlenme sayısına ulaşarak üç Guiness Dünya Rekoru kıran grup, Billboard Hot 100 listesinde 3 defa, ikisinin sözleri Korece olan üç farklı şarkıyla liste başına yerleşti. Anlattıkça bitmeyen BTS’in başarılarının arkasında yatan düşünce ise müziğin dil sınırlarını aşması. “Dynamite” dışında tüm diskografisi Korece olan grup, yıllar boyunca defalarca İngilizce egemen müzik endüstrisindeki dil bariyerlerini aşıp dünyanın en başarılı sanatçıları arasına yerleşti.
Kimilerine göre BTS’in Grammy’lere aday gösterilmesi bile inanılmaz bir başarı. Batı egemen sektörde K-Pop her zaman “egzotik” ve “uzak” olarak görülüp küçümsenmiş, dışlanmış. Ülkemizde bile kültürümüze uzak görülen ve çoğunluk tarafından popülerliği anlaşılmayan K-Pop’un yaygınlaşması birçok kişi için şaşkınlık uyandırıcı. Ancak BTS’in geniş çapta başarılarına göz atınca, Grammy adaylığı için geç bile kalınmış olduğu aşikar.
Peki o zaman, bunca başarıya sahip olan Güney Koreli grup neden daha fazla adaylık veya bir Grammy alamadı?
BTS’i 63. Grammy sahnesineki diğer sanatçılardan ayrı tutan iki tane faktör var: ırk ve dil. Ancak şaşırtıcı biçimde buradaki asıl problem şarkılarının dili değil. Grammy ödüllerinin arkasındaki Recording Academy’nin ırkçılık ve taraflılığı tartışması yıllardan beri süregelmekte. “Çeşitlilik ve kapsayıcılık” sloganı ile reklam yapan ödüller, tekrar tekrar ödül alan sanatçıların arasında yabancı sanatçılar için her zaman kapalı ve girmesi zor olduğunu gözler önüne sermekte. En İyi Dünya Müziği kategorisinin 28 yılında, adaylıkların neredeyse üçte ikisi yalnızca 6 ülkeden (Amerika, İngiltere, Brezilya, Mali, Güney Afrika ve Hindistan), ödülü alan sanatçılar ise sadece 12 ülkeden. Geçtiğimiz Grammy’lerde yeni bir rekora imza atan Beyonce, 28 ödülle Grammy tarihinde en çok ödül alan kadın sanatçı oldu, ancak bu ödüllerin sadece ikisi ana kategorilerden. Bu durum, beyaz olmayan müzisyenlerin “daha küçük” alt dallara hapsedildiği tartışmalarını güçlendirdi. Bu sene “After Hours” albümüyle birçok satış ve kritik listelerinin başına varan ve adaylığına kesin gözüyle bakılan The Weeknd’in adaylık alamaması bu tartışmaları tekrar tetikledi. 34 yaşındaki Kanadalı şarkıcı Twitter’daki paylaşımında "Grammy'ler yozlaşmaya devam ediyor. Bana, hayranlarıma ve endüstriye şeffaflık borçlusunuz.” diyerek hoşnutsuzluğunu dile getirdi. Aynı şekilde Drake ve Zayn gibi dünyaca ünlü sanatçılar da ödülleri ırkçılıkla suçlayıp boykot etmekte. Beyaz ve İngilizce egemen sektörde beyaz olmayan yabancı sanatçıların uğradığı ayrımcılıkların hepsini saymaya başlasak sonu gelmez. Hele Asya kökenli bir K-Pop grubunun bu endüstride önemi ve kalıcı etkisinin kabul edilebilmesi için diğer sanatçılara kıyasla kat kat fazla başarıya imza atması lazım.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, tüm sanatçılar arasında en başarılı yıllarını geçiren BTS’in, kategorisi televizyonda bile gösterilmeyen Grammy adaylığı grubun tüm başarılarının yanında incir çekirdeğini bile dolduramaz. Asıl sıkıntı ise bu adaylığın, sanat yönü ve sözleri kuvvetli olan parçaların ve albümlere değil de BTS’in ilk ve tek tamamıyla İngilizce şarkısı “Dynamite”a verilmiş olması. 2018’de albüm dizaynı gibi önemsiz bir kategoriye aday gösterilen BTS, kendisinden önceki kuşaklardaki Asyalı sanatçıları takip ederek Batılı kitlelere ulaşmak için müziklerine integre ettikleri kültür ve benliklerini basite indirgemek ve Batıya asimile olmak zorunda bırakılıyorlar ve sonrasında onlara Batılı sanatçılarla aynı kategoride bulunmaya hak kazandıkları için bile minnettar olmaları gerektikleri söyleniyor. Grubun lideri RM, 2020’nin başlarında Entertainment Weekly’ye verdiği bir röportajda bu konuyla ilgili konuşmasında kendi müzik ve sanatkarlıklarına bağlılığın öneminin şu sözlerle altını çiziyor: “Mukayese etmek istemiyorum, ama Asyalı bir grup olarak bu başarılara ulaşmak çok daha zor. Hot 100 ve Grammy adaylığı, bunlar bizim hedeflerimiz. Ama bunlar yalnızca hedef — birinci olmak için kimliğimiz ve samimiyetimizi yitirmek istemiyoruz. Mesela, bir anda tamamıyla İngilizce şarkı söylemeye başlarsak ve bunun gibi birçok şeyi değiştirirsek artık o BTS olmaktan çıkar. Her şeyi yapacağız, deneyeceğiz. Ama birinci veya beşinci olamazsak, bu sorun değil.”
Aynı gece BTS ödül alamadı, ama Grammy’lerde ilk solo performanslarını gerçekleştirdiler. Ancak hayranların gözüne takılan bu performansın saati ve süresiydi. Kendi ülkelerinde büyük bir emek sarf ederek Grammy sahnesini tekrar canlandıran BTS’in diğer sanatçılara göre performans uzunluğu kısa kesildi. Orijinal Grammy programına göre ise şovun ortalarında sahne alması beklenilen BTS’in performansı şovun finaline alındı. Bunun göze görünür tek bir nedeni var: grubun getirdiği izleyici sayısı. BTS’in hayran kitlesi olan ARMY’nin büyüklüğü herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bunun farkında olan VMA, BBMA ve AMA gibi birçok müzik ödül şovu, BTS’ten sonra izleyicilerin ve reytinglerin serbest düşüşünü izleyeceklerini bildikleri için performanslarını neredeyse her zaman finale koymakta, ki bu şekilde hayran kitlesi ekran başında kalsın. Bu kadar ünü farkında olunan BTS’in neden Grammy’lerde daha fazla başarıya ulaşamamış olması büyük bir soru işareti. Grubun karşılaştığı zenofobinin daha belirgini ise Grammy’lerin hemen sonrasında oldu. The Topps Company şirketinin çıkardığı bir karikatür, ırkçı olması nedeniyle medyada büyük bir tepki uyandırdı. BTS, önceki gece ödül kazanan şarkıcıların tatlı ve çocuksu karikatürlerinin yanında ödül kazanmadığı halde resmedilen tek gruptu. Karikatürün can alıcı kısmı ise, 7 üyenin hepsinin fiziksel olarak dövülmüş ve darbe almış biçimde, yüzlerinde morluklarla çizilmeleri. Bu çizimi gören hayranların tepkisi ise “Irkçılık komedi değildir” oldu. Özellikle son dönemde Asyalı insanlara yönelik nefret suçlarında çok büyük bir artış varken bu şekilde aşağılayıcı ve küçük düşürücü bir karikatürün “mizahi” gibi gösterilmesi, Asyalılara yönelik nefreti normalleştirmesi açısından fazlasıyla rahatsız edici ve saygısız. Tabii ki Asyalı sanatçılar olarak başarıları yüzünden maruz kaldıkları nefret söylemleri burada bitmiyor. Bu olaydan birkaç hafta önce Alman radyo sunucusu Matthias Matuschik, BTS’in Coldplay’in “Fix You” şarkısını cover’laması üzerine ırkçı söylemlerde bulunmuşu. BTS’in bir “virüs” olduğunu savunan Matuschik, aşağılayıcı ve açıkça zenofobik söylemlerinin ardından “özründe” bile samimi olmayıp, “Güney Kore’ye karşı bir şeyim yok. Güney Koreli araba kullanıyorum.” diyerek grup ve hayranlarını alaya almıştı. Benzer bir olay geçen sene Türkiye’de gerçekleşti. “Hayatın İçinden” programının sunucusu Seda Akgül, canlı yayında, “Dünyanın En Yakışıklı 100 Erkeği 2020” listesinde listede 2. ve 4. sırada yer alan BTS üyeleri Kim Taehyung ve Jeon Jungkook’u görünce onların görünüşlerini aşağılamış; "Uzak Doğu'da kadınla erkek androjene döndü… Onlar cinsiyetsizliği savunuyor.” sözlerinin ardından Güney Koreli şarkıcılar için “Ben Japon bebek sevmiyorum” ifadelerini kullanmış, bu ırkçı söylemleri için de özür dilemeyi reddetmişti. Aynı şekilde BTS ile K-Pop Türkiye’de ve dünyada, makyaj yapmaları ve görünüşleri ile popüler kültürlerinin bizimkinden farklı olması nedeniyle her türlü aşağılamaya maruz kalmakta. Eşitlik ve hoşgörüyü bu denli savunan bir grubun böyle bir muameleye tabi tutulması çok can sıkıcı. Sadece BTS değil, bütün Asyalı ve özellikle K-Pop sanatçıları için söylenebilir bu. COVID-19’la birlikte artan ve normalleştirilen Asya ırkçılığı, günlük hayatınızda Asya kökenli biri görünce yüzümüzü ekşitmemizden tutun, sadece kültürleri ve dilleri farklı olduğu için K-pop idollerine nefret söyleminde bulunmaya kadar giden bir sorun. Zevklerin ve kültürlerin farklılığı kimseye ırkçılık yapma hakkını vermiyor. Bu sorunun ise tek bir çözümü var: aynı BTS’in defalarca vurguladığı kavramlar; saygı ve hoşgörü.
Etkili konuşmalarıyla akıllarda kalan BTS’in lideri RM’in 2018’de Birleşmiş Milletler konuşmasındaki şu sözlerini hatırlayalım: “Kim olursanız olun, nereden olursanız olun, ten renginiz, cinsel kimliğiniz ne olursa olsun, duyurun sesinizi. Sesinizi duyurarak isminizi ve sesinizi bulun. Kendinizi sevin.”