Pandemi nedeniyle ilk kez sokağa çıkma yasağı ilan edilmesinden tam olarak 1 yıl 3 ay geçti. Toplumsal yaşama büyük bir darbe vuran bu dönem içerisinde hayatlarımızda birçok şey değişti. Yakınlarımızdan başlayarak toplumumuz ve dünyamız için endişe duyduğumuz pandemi döneminde bir andan da hayatın devam etmesiyle yaşamsal faaliyetlerimizin hepsinin internet platformuna geçmesine adapte olmaya çalıştık. Bir yıl önce aktif bir yaşam yaşayan bizler, günümüzün çoğunluğunu bilgisayar veya telefon başında geçirirken bulduk kendimizi. Bununla beraber hayat gün gittikçe pahalılaşırken işsizlik ve yoksulluk da her geçen gün yayılarak artmakta. Pandemiden belki de en çok etkilenen grup ise genç nüfus. Teknolojiye uyum sağlama açısından daha az zorluk çekmelerine rağmen uzun süre ev içinde kalmanın ve uzaktan eğitimin psikolojik açıdan çok büyük dezavantajları var.
Sokağa çıkma yasağının başlamasıyla okullar da internet üzerinden eğitime geçti. Gençliğimizin en önemli yıllarını evimizin içinde geçiriyoruz. Ben, pandemi süreci boyunca liseden mezun oldum, üniversiteye girdim ve ilk yılımı tamamladım. Bu uzun süre içinde bir defa bile uzaktan olmayan bir derse girmedim. İlk başta okulların tatil olması biz öğrenciler için heyecan vericiydi, tanıdıklarımızla internetten konuşmak, yeni sosyal medya uygulamalarını keşfetmek eğlenceliydi, çünkü hepsi yeni bir deneyimdi. Bu yenilik, birkaç ay geçince etkisini kaybetti ve yerini yalnızlık ve can sıkıntısına bıraktı. Uzaktan eğitim ve hareketsizlik, uyku düzenimizi bozdu ve uykusuzluk da birlikte sürekli devam eden bir yorgunluk hissini getirdi. Ekrana bakma süremiz iki katına çıktı ve bunun zararları saymakla bitmiyor. Göz yorgunluğu, baş ve boyun ağrısının yanında uzaklık ve yakın algımızın bozulmasına, üretkenlik ve hareketliliğimizin azalmasına ve uykusuzluğa sebep oluyor. Normalde bir eğlence ve vakit geçirme aracı olarak görülen internet, artık eğitim ve iş hayatımızı da geçirdiğimiz yer haline geldi. Evden eğitim görmek belki başta kullanışlı görülebilir, ancak çalışma alanımızla dinlenme alanımızın aynı olması, özellikle gençlerin çalışma disiplinlerini kaybetmelerine ve zamanı kullanmada sorun yaşamalarına yol açıyor. Birbirinin aynısı günler birbirini izledikçe gün kavramımızı kaybediyoruz ve bir boşluk hissi doğuyor. Fiziksel aktivitenin yetersizliği ve uzun süre ekrana bakmaktan gelen geceleri geç saatlere kadar uyuyamama sorunu, peşinde yorgunluk, enerji eksikliği ve motivasyonsuzluğu getiriyor. Yaşama dair motivasyonlarını kaybeden gençler, dersler ve sorumluluklarını aksatmaya başlıyorlar ve bunun sonucunda depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunlar görülmeye başlanıyor.
Pandemide geçirdiğimiz üçüncü eğitim dönemini geride bırakırken, eminim ki öğrencilerin birçoğu eğitim ve öğretim açısından bu iki senenin çok verimli geçtiğini düşünmüyordur. Çağımız bilişim çağı, ve pandemi sürecinde dünyamızda gün geçtikçe gelişen teknoloji eğitimde de farklı alternatiflerin ortaya çıkmasına olanak sağladı. İlköğretim ve lise öğrencileri için geliştirilen uzaktan eğitim platformu EBA’nın imkanları da sınırlı kalmakla birlikte, imkan ve bilgi yetersizliği ile fiziksel koşullar nedeniyle internete erişemeyenlerin sayısı da oldukça yüksek. Bunun sonucunda birçok öğrenci eğitimde geri kaldı ve güçlük çekti. Geleneksel eğitim yöntemleri uzaktan eğitimde yetersiz kaldı, öğrenci ve öğretmen arası etkileşimin sınırlı olması ve pratik derslerin yokluğu öğrenme güçlüğü doğurdu. Verimsiz geçen çevrimiçi dersler sonucunda öğrenmede eksiklikler ortaya çıktı. Gençlerde konsantrasyon sorunları gittikçe artmaya başladı. Değişen bu eğitim ve yaşam koşullarına öğrencilerin hızlı şekilde adapte olması ve başarı göstermesi beklendi, ve içinde bulunduğu koşullar nedeniyle bu beklentileri karşılayamayan öğrencilerde derslerde geri kalma ve uyum sağlayamama problemleri baş gösterdi.
Bir hafta önce LGS yapıldı. Bu, pandemide yapılan ikinci LGS’ydi, ve bu sınava giren 8. sınıf öğrencileri sınava hazırlık senelerinin önemli bir kısmını karantinada geçirdiler. Üniversiteye giriş sınavı YKS’ye girenler için de aynısı geçerli. Zaman kavramımızın bizden alındığı bu dönemde sınav kaygısı çok büyük oranda arttı, sınav stresiyle kendi evlerinde kendi başlarına baş etmekte zorlandılar, okuldan ayrı kalmak çalışma disiplinini de fazlasıyla etkiledi. Bu dönemde en büyük zorluklardan biri de belirsizlik duygusu. Etrafında aynı kaygıyı taşıyan kişilerin varlığı insanı bir açıdan rahatlatır, çünkü bu derdin sadece kendisinde olmadığını bilmek bir aitlik hissi getirir. Ancak yaşıtlarının yüzlerini bile göremeyen ve kendi çalışma rutinini kendileri ayarlamak zorunda olan gençlerde sınav kaygısının yanında yetersizlik, ebeveyn baskısı, korku ve motivasyon güçlüğü gibi sorunların ortaya çıkması çok normal.
Öte yandan, bir de günümüzün gençliğinin en büyük kaygılarından biri olan işsizlik sorunu var. Pandemi sonucunda daha da artan ekonomik sorunlar üniversiteye girmek isteyen veya iş bulmak isteyen gençleri de etkiledi. Sağlıkta Genç Yaklaşımlar Derneği (Y-PEER Türkiye) ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA)’nın birlikte yürüttüğü bir araştırmaya göre, araştırmaya katılan gençlerin %26,6’sı pandemi döneminde işini kaybetti, iş arayan gençlerin ise %74,6’ü iş bulamadı. TÜİK’in verilerine göre ise bugün Türkiye’de 1 milyondan fazla üniversite mezunu işsiz var. Salgının ülkenin ekonomisine olan etkileri, uzun zamandır süregelen ürün ve hizmet fiyatlarının endişe verici oranda artışı gençlerin de etkilendiği sorunlar. Özellikle daha yeni kendi ayakları üzerine durmaya başlayan gençler için bir anda eve kapanmak bağımsızlaşma sürecini geriletti. İzolasyon sonucunda özgüven sorunları daha çok görülmeye başlandı. Tabii ki bir de birçok gencin ebeveynlerin ve yakınların işlerini kaybetmesi ve evde aile içi yaşanan problemler de gençlerde oluşan kaygıyı tetikledi. Gelecek kaygısının artması ve pandemi koşullarında iş bulmanın daha da zorlaşması ise gençleri umutsuzluğa sürükledi.
Gençlerin pandemi dönemindeki sorunlardan bir tanesi de sosyal etkileşimin azlığı nedeniyle oluşan yalnızlık ve mutsuzluk hissi. Aile ve arkadaşlarla vakit geçirmekten spor yapmak veya bir kursa gitmeye kadar tüm sosyal hayatımızın evlerimize kısıtlandığı bu dönemde gençlerde bıkkınlık ve yorgunluk hissi zirveye ulaşmış durumda. Sosyal hayatın özlemi ve arkadaşlarımızla tüm iletişimimizin kesilmesi, sosyal birer varlık olan bizlerin dünyadan kopukluk hissetmesine ve bunu takip eden birçok psikolojik problemin ortaya çıkmasına yol açtı. Yaşamımızda ihtiyacımız olan olumlu enerjinin büyük bir kısmını arkadaşlarımızdan ve yakın çevremizden alırız. Bu olumlu enerjinin eksikliği ise biz gençleri kendi olumsuz düşüncelerimizle baş başa bıraktı. Tek sosyal etkileşimimizin sosyal medyadan gelmesi ve sosyal medya kullanımının yalnızlık hissini hafifletmesi de bizleri sosyal medyanın olumsuz yönlerine savunmasız hale getirdi. Sosyal medya bağımlılığının artmasıyla kaygı oranları da bir o kadar arttı.
Bu dönemde fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığımız için önem göstermemiz dikkat etmemiz gereken en önemli noktalardan biri fiziksel hareket. Düzenli spor yapmasak bile haftada birkaç gün yürüyüş veya ev içinde yoga gibi egzersizlerin yapılması hem fiziksel hem zihinsel sağlık için faydalı. Psikolojik sorunlarla karşılaşan gençler için ise en büyük tavsiyem sorunlarını yakınlarıyla paylaşmaları ve destek almaları. Bununla birlikte, sokağa çıkma yasaklarının gevşetilmesiyle dışarı çıkma ve sosyalleşmenin gün geçtikçe arttığı bu dönemde tekrar bir buçuk sene öncesindeki halimize dönmemiz zorlaşabilir, ancak bizle aynı dertleri paylaşan tanıdıklarımızla birlikte vakit geçirmek ve birbirimize destek olmak bu adaptasyon sürecini kolaylaştıracak.