Mardin Müzesi'nin ev sahipliğinde bu yıl ilk kez Masalcılar Buluşması düzenlendi. Ülkenin dört bir yanından gelen masalcılar, heybelerindeki masalları 7'den 70'e herkesle paylaştı. Okullar, müzenin atölyeleri, kadın - çocuk evleri, Marangozlar Kahvesi gibi çeşitli yerlerde masal anlatan masalcılar, bir masal şehrine masallarını bıraktılar.
Mardin'e daha önce gitmeyenler için ufak bir bilgi vereyim. Mezopotamya'nın uçsuz bucaksız ovasında bir tepeye konumlanmış bu kadim şehir, daha Mardin'e girdiğinizde sizi başka bir aleme, bambaşka bir zamana taşır. Büyülü bir şehir denmesinin sebebi de vardır elbet. En kadim uygarlıkların beşiği, en eski büyülerin söylendiği bir kent, nasıl büyülü olmasın ki? İnlerin, cinlerin, peri kızlarının, devlerin, yılanlar şahının ve tüm bu büyülü yaratıkların masallarda yaşatıldığı, her evi süsleyen tavus kuşu ve Şahmaran figürleriyle masalı evlerine taşıyan insanların kentidir Mardin. Batıl inançların çok fazla olması, eski Sümer alışkanlıklarından gelir aslında. Burada her çıkan eski tablette bambaşka masallar anlatılmış bin yıllardır. Her aile soyağacını bir sonraki nesle masallarla aktarmış. Üstelik en eski geleneklerinden biri de dengbejlik. Türküyle masal anlatanlara kadın ya da erkek dengbej deniyor.
Burada dinlediğim kadın dengbejlerden biri şöyle demişti; "Dengbejlik anaçtır. Çünkü kaybeden, bağrı yanan hep annedir. O yüzden hikayeler ve masallar kadınlarındır, dengbejlik de kadınlara özgüdür" Kentin kendisi sanki bir masal ülkesi gibi olduğu için bütün masalcıların da burada toplanması kaçınılmaz olurdu.
Velhasıl, Mardin Müzesi kimseyi masalsız bırakmamış. Ferman salmış yurdun dört bir yanına. Toplamış tüm masalcıları yanına. Çocuklara, gençlere, yaşlılara gece gündüz masal anlatmış tüm masalcılar. Masalcılar tüm masallarını dökmüş heybelerinden. Anlatan memnun, dinleyen memnun. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Gökten üç elma düşmüş. Biri bu masalı yazana, biri okuyana, biri de çocuklarını masalsız bırakmayanlara...
04 Ekim 2016, Salı 08:30
Haberin Devamı