Yerden bilmem kaç feet yükseklikten yazıyorum yazımı size; memlekete dönüş yolundan. Siz bu satırları okuduğunuzda ben evimde, sevdiklerimle uyanmayı hayal ediyorum. Geniş ailemle mutlu bir sofrada, ait olduğum topraklarda, güzelleştirmekten asla vazgeçmeyeceğim yerlerde olacağım yine. Evlatlarım kanatlarımın altında olacak. Büyüklerim baş köşede. Bayramım bayram olacak. Hepimizin bayramı bayram olsun.
GÜCENDİRMEDEN PAYLAŞMAYI UNUTMAYIN
Bayramın bayram olması için, insanın da gayreti gereklidir. Özlediğimizi söylediğimiz bayramlar, bizden uzaklaştı belki evet ama biz de onlardan uzaklaştık. Bayram, ekonomik kaygılarla, refah seviyemizin düşüşüne bağlı olarak geçirdiğimiz dönüşümle, kaybolan güven duygumuzla uzaklaştı bizden. Erişemediğimiz imkanlar, yitirdiğimiz bir arada yaşama becerilerimizle uzaklaştı. Haksız değiliz elbet, yorgunuz. Ama hayata yalnızca bir kez geldiğimizi, ikamesi olmayan belki de tek şeyin sevgi olduğunu, sevdiklerimizin bugün var yarın yok olabileceğini, birbirimiz için zaman ayırmanın tüm vesilelerine sarılmamız gerektiğini unuttuk. Yorgunlukla, teknolojiyle, şahsi savaşlarımızla boğuşurken unuttuk. Bayramlar, orada. Uzanıp almak gerek belki. Hepsini değilse birazını. Biraz her zaman hiçten iyi. Kurban Bayramı, paylaşmaktır. Bu başka bir günün tartışma konusu olsun; yıl boyu et giremeyen mutfaklarda tencerelerin kaynamasıdır kurban. Yakınlarımızda olup bizimle aynı imkanı paylaşmayanları görmek ve onlara el uzatmaktır en doğal biçimde. Öğrencileri, bakım evlerini, hasta derneklerini, türlü vakıfları hatırlamak ve güvenilir olanları seçip bayrama katmaktır aslolan. Güçlünün çıkarlarına değil, zayıfın yaşam hakkına hizmet edenleri, sahip çıkanları ayırmak ve onların yanında durmaktır. Paylaşmayı unutmayın olur mu? Kiminle neyi paylaşıyorsanız onu gücendirmeden yapmaya özen göstererek...
GÖZÜ YOLDA OLANLARIN KAPISINI ÇALIN
Bayram, gözü yolda kalanların kapısını çalmaktır en çok. Şeker reklamlarında sizi ağlatan o insanlar gerçek. Ertelediğiniz bütün görüşmeler muallak. Belki bugün var olanlar yarın yok. Ayıramadığınız vakitler, aldatmaca. Gidemediğiniz yollar tuzak. İnanın isterseniz hepsine kısacık da olsa vakit var. Anne babalarınızı, sizleri, sevdiklerinizi yetiştirmiş, onlara emek vermiş ve buruşmuş ellerini uzatıp sizi koklayarak öpecek olan büyükannelerimiz, büyükbabalarımız bir süre sonra fotoğraflarda kalacaklar. Belki yarısı kim olduğunuzu bile bilmiyor artık. Akılları buğulu ama uyandıracağınız hissi tanıyorlar, inanın.
HAYAT ÖZLEDİĞİNİZ BİRİNE SARILMAMAK İÇİN ÇOK KISA
Küsler barışsın demiyorum, hayır. Kimsenin hikayesini bilemeyiz. Ve hayatınızı zorlaştıran, mutlu olmanızın önüne engeller koyan insanları hayatınızdan çıkarmanın gerekliliğine inanan biriyim. Ancak yok yere dargın, inattan küskün olduklarınız ve özledikleriniz varsa bilin ki değmez. Hayat, özlediğiniz birine sarılmamak için çok kısa. Hem çocuklarımız da bizde ne görürlerse onu yaşatmıyorlar mı? Sevgiyse sevgi, ilgiyse ilgi, gelenekse gelenek, mutluluksa mutluluk... Çocuklarınız sizinle yaşasın bayramı, sizinle ne olduğunu öğrensin. Böylece uzağa gitmeyecek bugün yeni, yarın eski olacak bu bayramlar. Öyle ya bütün bayramlar bir gün eskimez mi? Sevdiklerinizle, sevinçle, bereketle, huzurla nice bayramlar görün. Aramızda olmayanları, yalnızca mezarına gidebildiklerimizi, sızısı bir ömür sürecekleri rahmetle anıyorum. Ve yanımızda olanlarla kucaklaşma fırsatını aman ha kaçırmayalım. Bir bayramda daha; büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öper, hepinize sevgiyle sarılırım.