Sağlıklı ilişki iki kişi ile yaşanır. Evlilik olsun olmasın, partnerlerin ilişki dahilinde başka bir yetkili atamadıkları, başkalarıyla kıyas içinde olmadıkları ilişkileri, geliştirmek ve iyileştirmek mümkündür. Bizde bilhassa evliliklerin yaşadığı en büyük sorunlar, geniş ailelerin dahli ve rekabet duygusundan kaynaklanıyor. Ekonomik sorunları bu konunun dışında tutarsak tabii. O refah düzeyimizi direkt etkiliyor, biliyorsunuz. İnsan faktörüyle olumsuza sürüklenen ilişkilerden söz ediyorum ve el âlemin ne diyeceğiyle bu kadar ilgilenen bir toplumda yaşananlara şaşıramıyorum. Ama üzülüyorum, çok üzülüyorum.
ANNELER EŞLERLE REKABET ETMEMELİ
Öğle kuşağı programları, sağlıklı ayrışmayı gerçekleştirememiş anneler ve çocuklarıyla dolu. Üstelik bu çocuklar onların evlatları ama çocuk değiller. “Benim oğlum, ben doğurdum, vermem” diye bağıran anneler, “Falancanın kızına ev de altın da misliyle alındı” diye bağıran annelere karşı genelde. Bir de evini, evladı için hapishaneye çevirmiş ama evlat kaçınca şaşırmış, kahrolmuş babalarla. Bu sistem üzerinden, sağlıklı bireyler de evlilikler de var edemeyiz. Onları doğurduk, büyüttük ve kendi kararlarını verebilecekleri yaşa getirdik. Sonra alan açıp özgürce düşünmeleri ve aldıkları kararları uygulamaya geçmeleri için saygıyla bekleyeceğiz. Destek olacağız. Ve müdahil olmaktan kaçınacağız. Bu demek değil ki büyük ve hayati yanlışlarında yanlarında olmayacağız, uyarmayacağız, hallerine bırakacağız. Ancak eş seçimi, bizim ebeveynlik görevlerimizi yapacağımız konulardan biri değil. Kendi kriterlerimize göre eş seçmeyeceğiz onlara, bir şey dayatmayacak ve seçimleri sonrası ilişkilerinde sorun çıkarmayacağız. Başka evlerde oturmalarını isteyeceğiz, sorunlarını konuşarak çözmelerini öğütleyeceğiz, körü körüne savunmayacağız evlatlarımızı, “kaptırdığımız bir eşya” gibi davranmayacağız. Anneler olarak eşlerle rekabet etmeyeceğiz mesela. Herkesin yerinin ayrı olduğunu bileceğiz. Düşünmesi kolay değil biliyorum ama bir gün gideceğimizi ve onların çekirdek aileleriyle kalacaklarını bilecek ona göre destekleyeceğiz yaptıkları mutluluk yatırımını. Kızımızın değerini, önüne serilen maddi imkanlarla ölçmeyeceğiz. Kimseyi gücünün yettiğinden fazlasına zorlamayacağız ekonomik olarak. Mal satmayacak, mal almayacağız; karşımızdaki insan.
YATAK ODASINDAKİ EBEVEYNLER
Bu satırları okurken aklınıza birilerinin geldiğinden eminim. Çünkü herkesin çevresinde var bu çocuğundan ayrılamayan ve evliliği biçimlendirmeyi kendine hak gören ebeveyn modelleri. Ama ben cinsel terapi seanslarında çok daha acılarını duyuyor, dinliyorum. Yatak odasının tam ortasında duran ebeveynler. Bilhassa kadınlara doğum baskısı yapan, kısırlığı erkeğe aitse gizlemek, kadına aitse bayrak gibi sallamak isteyen ebeveynler. En kötüsü ilk gece çarşafını hâlâ, bu devirde kapıda bekleyenler... Bu akıl alır bir şey değil. Gelenek diyerek normalleştiremeyiz böyle kötülükleri. Size yapılmıştır, siz yapmayın. Gelişmek zorundayız. Değişmek zorundayız. Çocuklarımızı yuvalarına, eşlerine uğurlamak zorundayız.
GELENEK DEĞİL İŞKENCE
Lohusa kadınlara yapılanlar peki? Bu kulaklar neler duydu, bir bilseniz... Emzirmesine karışılanlar, aile büyüklerine hizmet ettirilenler, yatmasına izin verilmeyenler, kocasıyla zorla ilişkiye sokulanlar, yetersiz hissettirilenler, ailesinden ayırılanlar, yemek yemesine izin verilmeyenler... Aile büyükleri tarafından kelimenin tam anlamıyla işkence yapılmasının adı gelenek olamaz. Gelenekler yanlışsa onları da değiştirmek zorundayız. Tarihe gömmek zorundayız. Bizim çok güzel geleneklerimiz de var. Sevdiğimiz kişinin anne babasını, anne baba kabul etmemizin bir anlamı olmalı. Gerçekten sevilmeli, korunmalı, kollanmalı ve hep mesafeli olmalıyız kendi anne babamızla bile. Mesafe deyince yanlış anlaşılıyor, biliyorum. Ancak evli çiftlerin evine çat kapı gitmemek, giyimlerine, tatillerine, misafirlerine, onları ağırlama biçimlerine, çocuk sahibi olma kararlarına yorum yapmamak çok tatlı bir mesafedir mesela. İhtiyaç duyduklarında sarıp sarmalamak ama evliliğin iki kişilik bir şey olduğunu hiç unutmamak. Alanlarına saygı duymak, mahremlerine saygı duymak... Zor değil, inanın mümkün.