Doç. Dr. Gökçen ErdoğanFarklar ve canlar

HABERİ PAYLAŞ

Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Biz aksine inandırmak isteseler de bu gerçek, saklanamaz ve kirletilemez. Bu zenginliği yaşatmak elimizde, öyle değil mi? Medeniyetin bu en parlak ve büyük gerçeğini, el birliğiyle yaşatmak. Peki bunu nasıl başarırız? Bir hekim ve bir anne olarak, bu sorunun cevabını insanı, hayvanı, ağacıyla tüm canların yaşam hakkına saygı duyan, birbirini kollayan bir düzende arıyorum.

HER BİRİMİZ SAĞLIKLI İŞLEYİŞİN VAZGEÇİLMEZ PARÇASIYIZ

Bir hekim olarak, bedenin her bir parçasının farklı bir görevi olduğunu ve mutlak sağlıklı yaşamın, hepsinin uyum içinde çalışmasıyla mümkün olduğunu en iyi bilenlerdenim. Vücudumuzdaki her hücre, doku ve organ, farklılıklarıyla bir bütünün parçaları ve bu halleriyle sağlıklı, uzun bir ömre hizmet ediyorlar. Tıpkı bedenimiz gibi toplumumuz da farklı kültürlere, inançlara ve özelliklere sahip bireylerden oluşmuyor mu? Her birinin kendine özgü renkleri, kokuları, dokuları yok mu? İnsan, hayvan ya da bitki... Ne fark eder? Her birimiz, bu bütünün sağlıklı işleyişi için vazgeçilmez birer parçayız. Bence bunu hepimiz biliyoruz. Yeter ki birlikte yaşarken, kendimizi sonsuz biçimde öncelemek ve yalnızlaştırmak yerine bütünün hayrına inanalım.

Haberin Devamı

BİRLİKTE YAŞAMAK ÇABA GEREKTİRİYOR

Farklılıklarımız neden avantaj? Çünkü tıpkı bir hastalığın teşhisinde olduğu gibi, çözüm için bize ipuçları veriyorlar. Her birimizin farklı bakış açıları ve deneyimleri, ortak sorunlara daha kapsamlı çözümler üretmemize olanak tanıyor. Birlikte yaşamayı öğrenmek, tıpkı bir hastalığı önlemek ve bazen de tedavi etmek gibi, sabır, anlayış ve çaba gerektiriyor. Hayır, bir arada yaşamak bir hastalık değil; olası hastalıkların şifası. Şifayı uzaklarda arıyoruz. Bir anne olarak da bu birlikte yaşama hususunda çocuklarıma, inandıklarımı aşılama gayretindeyim elbette. Çünkü yeni nesiller, bizim kalplerimizden doğuyor en çok. Onlara, her insanın ve canın kendine özgü bir değeri olduğunu ve herkesin saygı görmeye hakkı olduğunu yılmadan anlatmamın meyvelerini toplama yaşımdayım ve inanıyorum ki daha da umutlanacağım onlarda gördüklerimle. Çok iyi bilirim ki, erken yaşta kazanılan birlikte yaşama alışkanlığı, hoş görülü ve anlayışlı bireyler olmaları ve bu biçimde de kabul görmeleri anlamına gelecek. Ne verirlerse onu misliyle alacaklar medeniyetin ışığından.

Haberin Devamı

GAYEMİZ ÖLDÜRMEK DEĞİL YAŞATMAK VE DEĞER VERMEK OLMALI

Doğa, bize birlikte yaşamanın en güzel örneklerini sunmuyor mu zaten? Biz onun yanında neyiz ki? Bir ormanda, farklı türdeki ağaçlar, bitkiler ve hayvanlar, birbirlerine zarar vermeden yan yana yaşayıp gidiyor, kendi düzenlerinde varlık gösteriyorlar. Her biri, ekosistemin dengesini sağlamak için sahip olduğu rolü üstleniyor ve uyum içinde döngüyü sürdürüyorlar. Biz insanlar da, doğanın bir parçası olarak, diğer canlılarla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz. Öldürmek, itmek değil yaşatmak ve değer vermek olmalı gayemiz.

YASALAR HEPİMİZİN YAŞAM HAKKINI KORUYORSA ANLAMLI

Medeniyet, insanlığın ortak mirasıdır. Ancak, medeniyet sadece teknolojik gelişmeler ve maddi zenginlik anlamına gelmemeli. Asıl medeniyet, insanlık onuru, canlıların yaşam hakkı, adalet ve eşitlik gibi evrensel değerlere bağlı olmaktır. Farklılıklarımızın zenginlik olduğunu kabul etmek ve birlikte yaşamayı öğrenmek, medeniyetin temel taşlarından biridir. Karşımızdakinin ayak sayısına bakmaksızın, yaşam hakkını tanımak ve sahiplenmek! Bir hekim ve bir anne olarak, bu dünyada herkesin yaşam hakkına sahip olduğu ve birbirini kolladığı bir düzenin mümkün olduğuna inanıyorum. Bu düzenin inşası için, her birimizin kendi yerinde üzerine düşeni yapması gerekiyor. Yasalar, hepimizin yaşam hakkını koruyorsa anlamlı. İnsanlar, kendileri dışındaki canları da gözetiyorsa insan.

Haberin Devamı
Sıradaki haber yükleniyor...
holder