Bir odada tutsak edilip başka erkeklere pazarlanmış... Evliliği boyunca dövüldüğü için artık konuşamayan... Tecavüze uğrayan kızını ailesinden kaçıran... Ve öldürülen... O kadınlar; komşularımız, öğretmenimiz, çalışanımız, iş verenimiz, öğrencimiz, akrabamız, annemiz ve bilmem belki de sizsiniz, bizzat siz. Yorgunsunuz ama asla çaresiz değilsiniz. Biliyorum, aksini düşündüğünüz oluyor ama asla yalnız değilsiniz. Direnin ışığı bulana dek.
Biz sık sık kadın cinayetleriyle ekranlarını karartan insanlarız, tanıdık bir karanlığın içindeyiz uzun zamandır. Işığı da bunları konuşarak bulacağız elbet. Sessizliğin sesini duyurarak ve dünyanın en basit keyifleri için bile canını dişine takan kadınları burada anarak. Onların isimlerini biliyor musunuz? Bir değil, binler. Ama inanın çok yakınlar hepimize. Ve istiyorum, diliyorum ki hepimiz kendi kişisel tarihimize altın harflerle yazalım aslında tanıdığımız o kadınları. Çünkü bazen görmek istemesek de uzak değiller.
Komşularımız o kadınlar, öğretmenimiz, çalışanımız, iş verenimiz, öğrencimiz, akrabamız, annemiz ve bilmem belki de sizsiniz, bizzat siz. Toplumun, varlığını reddetmeye gelince cengaver kesildiği cinsiyet eşitsizliğinin sessiz mağdurlarısınız ama asla isimsiz değilsiniz. Yorgunsunuz ama asla çaresiz değilsiniz. Biliyorum, aksini düşündüğünüz oluyor ama asla yalnız değilsiniz. Tarih yalnızca Frida’ları, Virginia Woolf’ları, Halide Edip’leri mi yazacak! Bu coğrafyanın, çetin yaşam mücadelesinde, hiç kimsenin tanımasına imkan bulamadan çiçeklenmeye çalışan ama başaran ama çiçekleri istemsizce solan kadınlarını da yazacak tarih. O, 27 yaşında. Birlikte yaşadığı adam tarafından 4 yıl boyunca bir odada tutsak edilmiş ve başka erkeklere pazarlanmış.
Bulunup kurtarıldığında 34 kiloymuş. Gördüğü işkence nedeniyle genital bölgesinin eski haline döndürülmesi imkânsız olsa da hayatta. O, 66 yaşında. 42 yıllık kocası tarafından evliliği boyunca dövüldüğü için beyninde kalıcı hasar oluşmuş ve artık konuşamıyor. Önünde uzun bir hayat yok evet ama her şeye rağmen kalan ömrünü özgürce yaşamak için hayatta. O, kocasının beğenmediği genital organını kulaktan dolma, zehirli otlarla beyazlatmaya ve erkek çocuğa hamile kalmaya zorlandığı için septik şoka girmiş ve hastaneye son dakika yetiştirilebilmiş. Yorgun ama hayatta. O, hayatındaki 3 nesil kadını, annesi dahil hazır olmadıkları doğumlara zorlandıkları için kaybetmiş ve evlilikten de erkeklerden de korkan, yılları mutsuzluk ve kaygıyla, terapilerle geçmiş bir kadın. İyileşmek için çabalıyor ve hayatta.
O, çok sevdiği ve güvendiği erkek tarafından telefonuna yanlışlıkla yollanan bir mesaj yüzünden bıçaklanan, böbreğini kaybetmiş ve idrarını tutamayan bir kadın. Utanç ve çaresizlik içinde, tedavi altında ve hayatta. O, çok sevdiği kızını tecavüze uğradığı için intihara zorlayan ailesinden kaçıran ve cebinde bir tek bilezikler her kapıyı zorlayan cesur bir kadın ve kızıyla birlikte hayatta. O, kendisiyle evlenmemek için kızlık zarını iğne iplikle dikmeye çalışan adamın açtığı yaraları hâlâ iyileştirmeye çalışan gayretli ve umutlu bir kadın. Her şeye rağmen hayatta. O kadar çoklar ki... Ölenler de oldu elbet. Olmaz mı? Yakalarımızda birer fotoğraf olanlar da son ana dek direndiler. Yaşamak istediler onlar da. Başka bir yarın düşlediler. Benim kadar, sizin kadar şanslı olmak istediler. Olmadı. Sevişmek istediler mesela. Ayakları ısıtılsın, saçları okşansın, yılda bir iki çiçek alsınlar istediler.
Çocuklarının büyüdüğünü görmek istediler. Kurtulsun istediler çocukları onların yazgısından. Direndiler. Sessiz bir direnişti. Ölünce dillendiler. Bu tahayyülü zor gerçeğin farkında olun. Onların duyulmaya, görülmeye ve birlikte direnmeye ihtiyacı var. Ölmesek de zor biliyorum. Çalışsak da zor, sevsek de sevişsek de. Ama direnin ışığı bulana dek. Mutlaka bulacağız.