Eminim bilenleriniz vardır; gazetelere yazılarımızı bir önceki gün teslim ediyoruz. Cumartesi sabahı pazar gününün yazısını yazmak için kalbim kırık oturdum masamın başına. Aslında planım, dün başladığımız serinin eğlenceli bir versiyonuyla devam etmekti. Keyifli bir pazar düşlemiştim. Öyle olmadı. Böğrümdeki taşla uyandım, kötü kesik uykumdan. Sosyal medyamda da hislerimi yazdım. Bir doktor ve bir anne olarak hangi sözcüklerle lanet edeceğimi dahi şaşırmış haldeyim. Üzgünüm, öfkeliyim. Böylesi bir kötülüğü değil, böylesi bir şeytanlığı aklım almıyor. Ama başka bir yönüne daha değinmek istiyorum bu konunun. Kötülerden çok daha fazla iyiler, ne olur bunu unutmayalım. Size, bebeğinize kendi bebeği gibi bakan, bakacak olan, bu mesleği aşkla yapan, şuurla yapan nice doktorlar var. Her zaman çoğunluğuz biz. Hep öyle olacağız. Ne olur bunu unutmayın ve bize güvenmekten, tıbba güvenmekten vazgeçmeyin.
6 Şubat depremi sırasında Gaziantep’te 2 sağlık çalışanı kaçmak yerine içinde bebeklerin olduğu kuvözleri tuttu.
GÜVENSİZLİKTEN DOLAYI BEBEKLERİ TEDAVİDEN YOKSUN BIRAKMAYIN
Sayısız mesaj aldım dün. Özellikle yenidoğan yoğun bakımı hemşiresi, doktorları meslektaşlarımdan. İşlerini yaparken o bebekleri, o anneleri nasıl gözlerinden sakındıklarını anlatmışlardı hep. Onlara olan bakışlarınızın değişmesinden, güvenmemenizden ve daha da önemlisi böyle çürükler yüzünden çocukların gerçek tıbbi ihtiyaçlarını karşılamaktan kaçınmanızdan, doktorların sözüne ve çizdiği yol haritasına itimat etmemenizden... Evet en önemlisi bu. Gerçekten yoğun bakımda olması gereken bebeklerin bu güvensizlikle tedaviden yoksun bırakılmasından korkuyorlar en çok. Size yakından tanıdığım ve yoğun bakımdaki bebeklere kadife sesiyle ninni söylediğini bildiğim, bu mesleği aşkla yapan bir hemşiremizin sözlerini iletmek istiyorum: “Kendi bebeğim bana muhtaçken kritik durumdaki bir bebeği bırakıp eve gidemezdim. Hepsine lakaplar takarım içimden geldiğince ‘pamuk’, ‘lokum’, ‘bal’, ‘şirine’, ‘uykucu’. Evlerinde nasıl sevileceklerse öyle sevilsinler isterdim burada da. Hepimiz öyleydik. Ya bebeklerini gözlerimize güvenle bakarak teslim etmezlerse artık bize? Nasıl yaşarlar o zaman?”
YAŞLA BERABER KURU DA YANMASIN
Toplumsal bütün olayların en büyük yankısı budur. Terörün, böylesi skandalların, yüz karalarının. Güvensizlik ve korku iklimi yaratmaları. Oysa öyle az ki bu çürükler. Mesleğini kalbiyle, ciğeriyle yapanlar, bu uğurda ettiği yemine her koşulda sadık kalanlar, insan yaşamını her şeyin önüne - olması gerektiği gibikoyanlar o kadar fazla ki onlardan. Ama ya yaşla beraber kuru da yanarsa diye korkumuz... Çünkü bizim o bebekleri, insanların tümünü ihtiyaç duydukları tedavilerle, bakımlarla yaşatmamız gerek.
İKİNCİ BİR DOKTOR GÖRÜŞÜ ALIN
Her zaman söylerim; ikinci görüş önemlidir. Elbette anlıyorum yaşanacakları, kaygıları, korkuları, güvensizliği. Ancak böylesi durumlarda ikinci bir doktor görüşü alarak ya da tedaviyi sunan, öneren doktordan soru işaretiniz kalmayana dek yanıt alarak yol alabilirsiniz. İnanın tıp fakülteleri pırlantalar çıkarıyor, anneler bazı evlatları doktor olsun da hayat kurtarsın diye doğuruyor adeta. Onların varlığına inanın. Onlara güvenmeye devam edin. Sistemin bütün arazlı yanları, sömürülmeye müsait yanları tespit edilsin, en ağır yaptırımlarla yok edilsin; inanın bunu en başta bu ülkenin onurlu, vicdanlı, çalışkan sağlıkçıları istiyor.
BİZ SİZİN İÇİN VARIZ
Acılı ailelere baş sağlığı dileklerimi iletiyorum. Ne söylesek yaşadıklarını hafifletemez, ne kadar ‘Anlıyoruz’ dersek diyelim onları anlayamayız. Umuyorum en kısa zamanda yüreklerini bir nebze olsun hafifletecek haberler alırlar yargı süreciyle ilgili. Ve umuyorum kötüler kazanmaz. Toplumla hekimlerin, toplumla hemşirelerin, toplumla fayda esaslı çalışan sağlık çalışanlarının ilişkisi güçlenerek sürer. Unutmayın, biz sizin için varız. Bu her zaman böyle olacak.