İnanır mısınız hamileliğimde bana da çokça akıl verildi. İstemediğim zamanlarda da. Annelikte genelde deneyim, teoriden büyüktür. Yani pekâlâ bana da akıl verilebilir, öneride, uyarıda bulunulabilir. Ancak kabul etmeliyim, sınırın aşıldığı, işimin unutulduğu zamanlar oldu. Bilenler bilir; ‘araştırmanı öneririm’ler yaşandı yani. Herkes, biricik deneyimiyle bir işin uzmanı olduğuna yürekten inanmaya meyilli çünkü. İşin uzmanına saygı ve ondan bir şeyler kapma arzusu giderek zayıflıyor mu, bana mı öyle geliyor? Umarım bana öyle geliyordur.
Yıllardır pek çok farklı sektörden iş insanlarıyla çalıştım. İletişimcilerle mesela. Medya çalışanı arkadaşlarım oldu. Birçok projede birlikte çalıştık ve düzenli biçimde çalışmaya devam ediyoruz. Aslında bu tür iş birliklerimin uzun soluklu olabilmesinin sırrı da bu belki; her işi, uzmanına bırakırım. Her işin uzmanını dinlerim. Sınırlarımızı doğru okumaya çalışırım. Ben, benden talep edilen içerikleri yaratmak için uzmanlığımı kullanırım. Onlardan da medya yönetimi konusundaki uzmanlıkları ışığında çok şey alırım. Fikirlerini, önerilerini önemserim. Bir gazetenin düzenlenmesinin, çıkmasının koşulları vardır mesela. Sınırlar vardır. O sınırlar içinde kalırım. Bir eleştiride bulunurlarsa mutlaka dinler, değerlendiririm. ‘Ben böyleyim’i gelişmemek, dönüşmemek için bir bahane olarak kullanmak bu yüzyıla ait bir davranış değil zira.
HERKES BİLDİĞİ İŞİ YAPSIN
Atacağım adımlardan önce hoşbeş ettiğim, birlikte değerlendirmeler yaptığım, zamanla dost olduğum çözüm ortaklarım var. Her şeyin en iyisini bilmediğimi bilmek, kendim için yaptığım en iyi şey. Danışırım. Enine boyuna tartışırım. ‘Ben bunu düşünemedim’ diyebilirim. ‘Benim böyle bir fikrim var ama senin düşünceni almak istiyorum’ diyebilirim. Önümde yeni pencereler, bakış açıları ve henüz açılmamış bilgi kutucukları açılmasına izin verebilirim. Hayatta uzmanlaşmak için spesifik uzmanlıklarımızı doğru yönetmemiz ve başka spesifik uzmanlıklara saygı göstermemiz gerekiyor çünkü. E bu noktada da tevazunuzu doğru yönetemeyince o ‘vasat insandan nasihat dinlemek’ hadisesi gerçek oluyor. Maalesef. Benim kulaklarım, ‘sezaryen yaparsan 3 sütün 1 olur’u duydu mesela hamileliğimde. Ama kimseye kendi alanıyla ilgili haddimi aşan bir söylemde bulunmadım. Herkes bildiği işi yapsın, herkes daha az bildiği işte doğru mentorlukla gelişmeye çalışsın. Herkes bir diğerinin birikimine, eğitimine, deneyimine saygıyla baksın. Ve bir şeyler kapabilme arzusuyla.
ÖNCE HADDİMİZİ BİLMELİ SONRA ÖĞRENMELİYİZ
Dün gece, görsel medyadan uzun yıllardır tanıdığınız, son zamanlarda biraz daha kabuğuna çekilmiş olan çok kıymetli bir arkadaşımla konuşuyorduk. Ona toplumu çokça ilgilendiren bir konuda basında dikkatimi çeken bir haber biçimiyle ilgili fikrini sordum. Çünkü bana uzun vadede sakıncalı gelen bir tarzdı ve bu konuda bir şeyler öğrenmek, habercilerin bu konudaki bakış açısını dinlemek istedim. Bana dedi ki: “Bu sohbet bana kendimi misafir için kilitli tutulan salonlar gibi hissettirdi. O kadar nadir açılıyor ve o kadar soğuk ki. Resmen ısındım.” İnsandan; okuduğu, öğrendiği, çalıştığı, geliştiği, erbabı olduğu konularda istifade etmek, tarihe karışmayı hak edecek bir şey değil. Bunu sürdürmeliyiz. Belki böylece mantar gibi uzmancıklar türemez etrafta. Belki her iş, onu bilenin maharetli ellerinde, parlak aklında yücelmeye devam eder o zaman. Toplumca önce had bilmeli, sonra da gerçek bir arzuyla ilgimiz olanı öğrenmeliyiz. Birbirimizden beslenebileceğimiz samimi ve kontrol edilebilir etkileşim işte böyle mümkün.