Doğduğumuz toprakların gerçeklerinden ayrı düşünülemeyiz. En etkilenmeyenimiz bile hayatının bir döneminde, olumlu ve olumsuz dokuları sindirmiş oluyor temas ettikçe. Kiminde travma, kiminde hatıra oluyor yerleşik düzenin alışkanlık ve inanışları. Her şey kötü mü? Asla değil. Ancak kadınsal mevzularda travmalarımız, hatıralarımızı geçiyor. Peki, “zorunda mıyız?”
Yarın detaylıca da değineceğim üzere; kız çocukları kendi bedenlerini tanıma imkanı bulamıyor ve beden sağlıklarının en önemli göstergesi olan regl kanamalarının başlamasını bile büyük bir travma, kötü bir hatıra olarak saklıyorlar koyunlarında hem de yıllarca. Ergenliği takiben karşı cinsi tanıma arzusu peydah oluyor ki bu kesinlikle sağlıklı bir duygu. Ama karşı cinsle yakınlaşma isteği ve davranışının, erkeklerde alkışlandığını, kızlarda ise ‘cıkcık’landığını söylesem kimse şaşırmaz herhalde. Yakınlaşma deyince de herkesin aklına öpüşme geliyor üstelik; bir kadınla bir erkeğin birbirini tanımak için ruhsal ve fiziksel paylaşıma girmesi tamamen pornografik algılanıyor. Bunu değiştirmeye ömrüm yeter mi bilmiyorum ama yeni nesil ön yargılarımızı ve ‘ayıptan sınırlar’ımızı yıkmaya muktedir görünüyor.
YÜZLERCE KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR
Bir ahlaktır gidiyor sonra; herkesin ahlakı bir başkasının davranışına göre inip kalkan hassas bir terazi, her nasıl oluyorsa. Yolda öpemezsin sevgilini, birilerinin ahlakı bozuluyor ama bu ülkede her yıl yüzlerce kadın sokakta öldürülüyor. Televizyon ekranları, işsiz güçsüz ve suça meyilli olmayı öven, kabadayılık güzelleyen dizilerle dolu. Kimse ses etmiyor onlara ama kadınlar üzerinden öyküler anlatan diziler, filmler protesto ediliyor. Herkes evdeki kızının gözünün açılmasından korkuyor aslında. Bu çırpınış boşuna, sadece yavaşlatabilir ilerlemeyi. Dünya artık çok küçük, uzaklar artık çok yakın ve kızlar çoğu şeyin farkında. Bunları size yazıyorum çünkü kabul edin siz de komşunuzun boşanıp gelen kızının eve giriş çıkışına, kıyafetine takıyorsunuz kafayı. Tanıdığınız kadınları bara gidiyor, mini giyiyor, kazandığını yiyor diye yargılıyorsunuz. Anneliğini beğenmiyorsunuz kiminin, kiminin evlatlığını. Evlenilecek kızlar, eğlenilecek kızlar diye ayırıyorsunuz kafanızda. Yapıyorsunuz biliyorum, şşşş tamam aramızda. Ama değiştireceğiz huylarımızı. Çünkü güçlü ve mutlu kadınlar yetiştireceğiz, kimsenin diline hapsetmeyeceğiz onları.
ERKEĞE POZİTİF AYRIMCILIK
Biz büyürken, ağabeylerimizin suyunu, yemeğini getirmekle görevlendirildik. Ütülerini yapmak ve azarlarını işitmekle; onlar evlenip de bakımları başka bir kadına devredilinceye kadar bakım verenleri olduk. Oysa her şeyi yapacak güçte ve motivasyondaydılar. İstedikleri saatte girip istedikleri saatte çıkabiliyorlardı evden. Mahallede yürek yakıyorlardı falan, marifetmiş gibi. Ailenin daha büyük erkekleri, ellerinden tutup geneleve bile götürüyordu kimini. İlk cinsel birliktelikleri “milli olmak”la tanımlanacak kadar değerliydi. Bizim kızlar evlenecekleri erkek bakire istiyor diye merdiven altı kliniklerde çareler arar ya da intihar ederken üstelik. Regl olduklarında bile annelerinden tokat yiyenlerin bu durumda kurşun yemelerinin yadırganmadığı bir toplumda... Gerçekten böyle bir ayrıma katlanmak zorunda mıyız!
KADININ NAMUS MESELESİ
Biriyle yattın kalktın değil mesele. Mesele namusun yalnızca kadına yüklenen ve nöbeti mutlaka başkasına devredilen bir şey olması. Mesele kadınların, erkeğin arzularını belirlenen vakitte doyurmaktan ve onun bakım vereni olup ona çocuklar doğurmaktan başka işlevi olmayan bir varlık olması ve öyle de kalmasının istenmesi. Hem de bu çağda! Kadınlar vardır. Kadınlar okuyabilir, düşünebilir, baş kaldırabilir, haklarını alabilirler. Çünkü en az erkekler kadar bir kez geliyorlar dünyaya. Mutlu olmaları başkasının iznine tabi olmamalı. Size söylüyorum canım kadınlar; okuyacak, çalışacak, üretecek (evde çalışanları, ev için çalışanları sakın unutma!) doğuracak, doğurmayacak, sevişecek, sevişmeyecek, düşünecek ve söyleyeceksiniz. Çünkü kızlarınız da oğullarınız da sizi seyrediyor. Erkekleri uyaracak, yanlışları düzeltecek, eşit, sağlıklı ve mutlu bireyler yetiştireceksiniz. Kadın olmak kötü bir yazgı olmayacak artık bu topraklarda! Kadın olmak, cefadan sefaya evrilecek, travmadan güzel anılara. İlla ki olacak. Söyleyin, olduracak mıyız?