Türk dizi sektörü 2015 senesine kadar televizyon ekranlarına hapsolmuştu.
Son yıllarda dizi bölümlerinin süresinin uzaması ve kaliteli yapımların seyirci tarafından bir türlü benimsenememesi sonucunda, televizyonlar eğitim ve gelir seviyesi düşük insanlara hitap eden yapımların yuvası haline gelmeye başladı.
Peki 2015’te ne oldu?
2014 senesinde “Ulan İstanbul” dizisi başladı. Başta iyi bir reyting tutturmasına rağmen zamanla izleyici kaybetti. 33 bölüm sonunda da yayın hayatına son verildi.
Dizi total izleyiciden ziyade AB kitlesine hitap ediyordu.
AB kitlesi sansürden, reklamların çokluğundan ve uzun bölüm sürelerinden sıkılmıştı.
Bu yüzden diziyi ne kadar severse sevsin, bölümlerin televizyon yayınının bitmesini ve internete düşmesini bekliyordu.
Çünkü bu şekilde diziyi hem reklamsız hem sansürsüz izleyebiliyordu.
2015 senesinde dizi sona erdikten sonra, internet sitesinde devam edeceği açıklandı.
Bu Türk televizyon tarihinde bir ilkti. "Ulan İstanbul”, Türkiye’nin büyük bütçeli ilk internet dizisi oldu.
İlk bölümü ücretsiz izlenebilen dizinin geri kalan bölümleri, bölüm başına 2 TL karşılığında izlenebiliyordu.
Ücretsiz ilk bölüm 350 bin kişi tarafından izlendi fakat devamında dizilere para vermeye alışkın olmayan toplumumuz “Ulan İstanbul”u dijital yolculuğunda yalnız bıraktı. Böylelikle dizi 39. bölümüyle ekranlara veda etti.
2015’te “Ulan İstanbul”un dijital yayın serüveni başarısız oldu belki ama bu bir başlangıçtı.
Puhu TV, Blu TV ve Netflix üçgeni
Sonraki süreçte Netflix Türkiye, Puhu TV ve Blu TV kullanıma açıldı.
Bu üç platformun da Türkiye pazarına özel dizi yapmasını kimse beklemiyordu.
Genç nesil Türk dizilerinden umudunu keseli çok olmuştu.
Tam bu arada karanlığın içinde bir elmas gibi parlayan iki dizi çıkageldi. Blu TV’nin “Masum”u ve Puhu TV’nin “Fi”si.
Onları birçok kaliteli yapım takip etti. Bu yapımlar dizi sektörünün son senelerde dibi boylayan prestijini kaliteleriyle kurtardı.
İlk defa bu coğrafyadan da kaliteli diziler çıkabileceğine şahit olduk. Bunun önündeki tek engel, televizyon ve reklam sistemiydi.
Genç nesil bunun üzerine televizyonu iyice terk etti. Artık televizyon kalitesiz dizilerin yuvası, total izleyicinin uğrak yeri olmuştu.
Kaliteli oyuncular da televizyon işlerinden uzak durmaya başladı. İnternet dizilerinin bütçesinin de artmasıyla birlikte, öncesinde televizyona muhtaç durumda olan aktör ve aktrisler, yavaş yavaş televizyondan internete geçer oldu.
Derken 2018 yılının sonlarına doğru Netflix, “Hakan: Muhafız” dizisi ile birlikte Türkiye’ye özel diziler yapımlar üretmeye başladı.
Böylelikle Haluk Bilginer, Çağatay Ulusoy, Cansu Dere, Okan Yalabık gibi televizyon dizilerinden büyük paralar kazanan oyuncular, internet dizilerinde rol almaya başladı.
İnternet dizilerinin “az ama öz bölüm” politikası sayesinde oyunculara başka projeler için de zaman kalıyordu. Film, dizi, tiyatro üçgeninde daha rahat gidip gelebiliyorlardı. Senelik 150 dakikadan 35 bölüm dizi çekmek yerine, 50 dakikadan 10 bölüm + 1 sinema filmi + 1 sezonluk tiyatro oyunu daha tercih edilebilir geliyordu.
2000’li yılların başında total ve AB grubunu bünyesinde barındıran televizyon, tamamen total izleyiciye teslim olurken, internet ise AB’nin hakimiyetine geçti.
Televizyonda AB izleyicisinin radarına girebilen az sayıda diziden Avlu ve Jet Sosyete, yeni sezonda yayın hayatına internette devam etmeyi tercih ederken, uzun yıllar sonra yeni bölümleriyle geri dönen Behzat Ç. de Blu TV’de yayınlandı.
Sektördeki “prestij - para” ikilemi
Dizi sektörü ise bu yaşananlar sonucunda büyük bir çıkmaza girmiş oldu.
İnternet dizilerinin kaliteli oyuncular için bir tercih haline gelmesi ile birlikte televizyon ekranlarındaki kaliteli aktör ve aktris sayısında azalma yaşanırken, yapımcılar da isim yapmış oyuncuların ekranlardan uzak kalması karşısında zor durumda kaldı.
Çünkü internet dizilerinden aktörler ve aktrisler para kazanmasına rağmen yapımcılar için televizyon hala büyük bir para havuzu. Bir oyuncu 10 bölümlük bir dizi + 1 sinema filmi + 1 tiyatro oyunuyla yine sezonu 35 bölüm süren bir dizi sezonundan kazandığı paraya yakın bir meblağ kazanabilirken; yapımcılar 35 bölümlük bir diziden kazandığı paranın çok azını, 10 bölümlük bir diziden kazanabiliyor. Aynı zaman internet için çekilen dizilerin bütçesi çok daha yüksek.
Bu durumda yapımcılar hem uluslararası alanda adını duyurmak için kaliteli internet dizileri yapmak hem de cebini düşünmek için daha az bütçeyle daha fazla para kazanabilecekleri televizyon dizileri yapmak istiyor.
Aynı zamanda sektör içinde total izleyiciyi internete çekip, AB izleyicisini de televizyona geri getirecek formüller arıyor.
Ama maalesef bu soruna yakın gelecekte bir çözüm bulunamayacağı ve yapımcıların yaşadığı ikilemin çözüme kavuşamayacağı da açıkça görülüyor.