Doğukan Tevfik MeriçStream savaşları!

HABERİ PAYLAŞ

Stream savaşları!

21'inci yüzyılda internet kullanımının artması ile birlikte insanların her türlü görsel ve işitsel ürüne ulaşmaları kolaylaştı.

Bu da haliyle bu ürünlerin tüketiminde bir patlama meydana getirdi.

Bu patlamanın ekonomik olarak getirileri olduğu gibi, kalite anlamında götürüleri de oldu.

Şöyle bir örnek vereyim: Eski zamanlarda bir ayakkabıyı bir ayakkabı ustası yapardı. Gerekirse günlerce o ayakkabı üzerinde uğraşırdı. Sonra sanayi devriminin de etkisiyle seri üretime geçildi. Günde binlerce ayakkabı üreten fabrikalar kuruldu. Ama bu binlerce ayakkabı hiçbir zaman o bir ustanın günlerce üzerinde çalışıp ürettiği ayakkabı kadar kaliteli olmadı.

Haberin Devamı

İşte görsel ve işitsel ürünlerdeki kalite yoksunluğu da tam olarak bu örnekteki durumdan dolayı meydana geldi: Seri üretim…

Bu seri üretim ile birlikte birçok ürün internete dağıldı.

Ama insanların kafasında bu sefer de “Ben bu kadar ürüne nasıl sahip olacağım?” sorusu vardı.

Bu sorunun sorulmasındaki etken tabii ki de ekonomikti.

İnsanlar yaratılışları gereği doyumsuz oldukları için bütün ürünlere sahip olup, istedikleri zaman izleyip, dinleyip, oynamak istiyorlardı. İşte tam da bu noktada devreye stream servisleri girdi.

Peki nedir bu stream ve stream servisleri?

Stream savaşları

Stream ne demek?

Tam olarak Türkçe’ye karşılığı “yayın, akış” olan streaming günümüzde bir görüntü veya ses dosyasının internet üzerinden dünya ile paylaşılması anlamında kullanılıyor.

Streaming servisleri

Genelde belli bir aylık veya yıllık ücret karşılığında kullanıcıya sahip olduğu ürünleri kütüphane halinde sunan internet servisleri.

Stream ve stream servisi kavramlarını terminoloji olarak aklımıza kazıdıysak şimdi geriye detaylar kalıyor.

İlk olarak müzikten başlayalım.

Çünkü stream algısını insanların kafasına yerleştiren sistemler ilk olarak müzik servisleriydi.

2000-2003: 2 TL'ye 100 şarkı dönemi

Milenyumun ilk yıllarındayız.

Korsanın Türkiye’de zirve yaptığı zamanlar.

İnsanların lisanslı müzik albümü almak istese bile sınırlı sayıda kaset, CD ve plakla karşılaştığı, internetin de yaygınlaşmaya başlaması ile birlikte de “Nasıl yani? Para vermeden binlerce şarkı dinleyeceğim şimdi?” dediği, internet erişimi olmayanların ise şimdinin streaming servislerinin görevini, bulunduğu semtte çok cüzi bir ücret karşılığında yapan, MP3’çü abiler diye tanımladığımız mahalle başı CD’cilerinin zirvede olduğu zamanlar.

Haberin Devamı

Dünyada ise albüm satışlarının çok yüksek sayılara ulaştığı zamanlar.

Manhattan ve Londra’da durum bizdeki kadar merdiven altı değil.

Stream savaşları

2003: Açılın iTunes geldi!

Apple’ın 2001 yılında kullanıma sunduğu multimedya hizmeti iTunes, online müzik satma işine iTunes Music Store ile birlikte Nisan 2003’te 200 binin üzerinde şarkı ile birlikte girdi.

Şu anki sistemin primitif dönemleri olarak tanımlayabileceğimiz sistem aslında hala kullanılıyor.

Şarkıları tek tek veya albüm halinde satın alabiliyorsunuz ama kütüphane sistemi yok.

Özellikle Apple iPod’lar ile birlikte yükselen bir trend haline gelen iTunes, 2012’de Türkiye’de kullanıma açılsa bile, para vermeden istediği bütün şarkıları korsan yollarla dinleyen Türk kullanıcıya kendini sevdiremedi.

Haberin Devamı

Stream savaşları

2006-2008: Kuzey’in kralı

iTunes bütün müzikleri tek tek satadursun, o sırada İsveç’in soğuğunda Spotify adında bir babayiğit bütün sektöre kafa tutarcasına, müzik şirketlerinin büyük kısmıyla anlaşıp, aylık ücret verilerek yasal yollardan yüzbinlerce şarkının dinlenebildiği müzik servisini kullanıma sundu.

Beta versiyonunda bile yüzbinlerce kullanıcısı olan Spotify, 2 yıllık geliştirme sürecinin ardından 2008’de bazı ülkelerde tam sürümüyle açıldı.

Dünyadaki müzik üretim ve tüketim alışkanlığını kökünden değiştirdi ve sektörün öncüsü haline geldi.

Yıllar içinde Taylor Swift gibi dünya yıldızlarıyla telif konusunda tartışmalar yaşasa da, hala günümüzün en büyük müzik stream platformu olarak zirvede yer alıyor.

Türkiye’de 2013’te kullanıma açılan Spotify, iTunes'a göre Türk kullanıcısının daha çok ilgisini çekti.

Nihayet bir uygulama, düşük sayılabilecek fiyatlara, milyonlarca şarkıyı önümüze seriyordu.

Korsandan şaşmaz denen Türk kullanıcısını bile büyük ölçüde kendine çekmeyi başaran da bu oldu.

Üstelik kayıt olup uygulamayı denemek bedavaydı.

Ücretsiz kullanımı bitince de reklamlı versiyona geçiyordu.

Türk kullanıcısına “Ne kaybederim ki?” dedirtti.

Kayıt olan kullanıcıların çoğu da Spotify’ın her yerde kullanılabilmesine, tasarımına ve düzenine gönlünü kaptırıp kullanmaya devam etti.

Artık korsan müzik CD’si yapan abiler mutsuzdu ve bir bir kepenk kapatıp dükkanları çiğköftecilere, dönercilere devrediyorlardı.

2007-2008: Yerli malı, yurdun malı

2007’nin sonlarına doğru Türk Telekom TTNet Müzik adıyla iTunes’a yerli bir alternatif geliştirdi.

Bir süre sonra bu servisin adı Muud oldu ve günümüzde de bu isimle hizmet veriyor.

2008’de de bir başka Türk müzik dinleme platformu Fizy kuruldu.

Daha sonra telif hakları yüzünden aleyhinde davalar açılınca 2011’de kapandı ve Turkcell’e satıldı.

Turkcell’in de daha önceden GNÇPLAY adını verdiği ve isim değiştirerek Turkcell Müzik adını koyduğu kendi uygulaması da halihazırda yayındaydı.

Böylece Turkcell kendine ait iki markayı rakip yapmış oldu.

Daha sonra fizy ve Turkcell Müzik uygulamalarını fizy markası altında birleştirdi ve bu çift başlılıktan kurtulup yerli bir alternatif olarak sektörde yerini aldı.

Görüldüğü üzere Türkiye’de bu sektörde bulunan iki büyük firma da GSM operatör firmalarının alt kuruluşları.

Bu da eğer bu platformlara üye olan kişiler o şirketin hattını kullanıyorsa, o kullanıcılara kotadan eksilme yaşamadan müzik dinleyebilme kampanyaları olarak dönmüş oldu.

Bu özellik internet paketi fiyatlarının çok yüksek olmadığı ve ek internet paketlerinin de cep yaktığı zamanlarda birçok kullanıcıyı bu uygulamalara çekmeyi başardı.

Stream savaşları

2014: Spotify’a ilk ciddi alternatif

Spotify ortalama müzik kullanıcısına yetecek bütün müzik gereksinimlerini karşılamaya devam ederken ve Amazon, Deezer, Google Play Music gibi rakiplerinin önüne geçerek mekanın tek sahibi olduğunu gösterirken, Atlantik’in batısından yeni bir oluşum ortaya çıktı.

Hem sanatçılara hem de kullanıcılara Spotify’ın vermediği bir şeyi veren bir yapıydı bu.

Tidal, ünlü rap yıldızı Jay-Z tarafından 2014’te görkemli bir şekilde açıldı.

Duyurulduğu gece yanında ünlü müzik yıldızlarını da sahneye çıkaran Jay-Z, Spotify’e “Artık eskisi kadar rahat değilsin” dercesine Beyonce, Rihanna, Madonna, Alicia Keys, Kanye West, Daft Punk ve daha birçok ünlü müzik yıldızını sahneye çıkardı.

Daha sonra Taylor Swift’in albümlerinin de Tidal’da olacağı duyuruldu. Ki bu büyük bir olaydı.

Çünkü Taylor Swift, her şarkısı milyonlarca, hatta milyarlarca dinlenen, dünyanın en büyük müzik yıldızlarından biri.

Ve bu hamle doğal olarak Tidal’e büyük ölçekte kullanıcı kazandırdı.

Aynı zamanda Beyoncé’nin albümü Lemonade de uzun bir zaman boyunca (yaklaşık 3 sene) sadece Tidal’de dinlenebildi.

Tidal’in aynı zamanda FLAC avantajı da vardı.

FLAC kelime anlamıyla kayıpsız müzik demek.

Stüdyoda kaydedilen müzikler son kullanıcıya gelene kadar dosya boyutunun büyük olması sebebiyle büyük ölçüde kaliteden ödün vermek durumunda kalıyor.

Tidal’in FLAC müzik imkanı sunması da haliyle binlerce dolar verip kaliteli kulaklık ve hoparlör alan ses manyaklarını da Tidal’e yönlendirdi.

Tidal özellikle Amerika’daki arşivi, sanatçılarla özel anlaşmaları ve Spotify’e nazaran kat kat daha kaliteli bir ses sunan ve “Hİ-Fİ” adını verdiği premium paketiyle hem Spotify bünyesinde bulunan ortalama müzik dinleyicisine hem de üst düzey müzik dinlemek isteyen profesyonellere hitap etti.

Stream savaşları

2015: İşler daha da kızışıyor

Takvimler 2015’in ilk aylarını gösterdiğinde Spotify için işler hala çok iyi gidiyordu.

Tidal’in Amerika dışında pek varlık gösterememesi Spotify’i küresel müzik streaming savaşında çok öne geçiriyordu.

Bunun sebebi, yerelleşme denilince akla gelen Google ve Apple’ın henüz sahneye çıkmamasıydı.

Google’ın Google Play Music, Apple’ın ise iTunes Music Store servisi vardı var olmasına ama yeterli değillerdi.

İki teknoloji devi bu alanda farklı bir şeyler yapmak istediğini ve bütün pazar payını Spotify gibi kendilerine göre çok küçük sayılacak bir şirkete kaybetmek istemediklerini açıkça belli ediyorlardı.

Apple, 2015 yazında Apple Music’i hizmete sundu.

Büyük bir kütüphane avantajı ile gelen Apple Music kütüphane olarak şimdiye kadar Spotify’e rakip olabilecek ilk platform olarak rekabette yerini aldı.

Günümüzde sektörün kalbinin attığı Birleşik Devletler’de Spotify’dan 7 yıl sonra açılmasına rağmen kullanıcı sayısında geçmesi ile bile Apple Müzik’in ne kadar başarılı olduğunu gözler önüne seriyor.

Ezeli rakiplerinden Apple’ın bu hamlesi karşısında Google de eli kolu bağlı bir şekilde beklemedi ve 2015’in son aylarında YouTube Music servisini hizmete sundu.

Artık Spotify’ın tahtı sallanıyordu ama taht hala kuzeyin kralı Spotify’daydı.

Günümüz

Dünyada Spotify hala zirvede ama bunun sebebi rakiplerinden daha iyi olması değil, daha önce sektöre girip pazar payını ele geçirmesi.

Bu senenin ilk aylarında Wall Street Journal’de yayınlanan araştırma sonuçlarına göre Spotify’ın 96 milyon kullanıcısı varken, Apple Müzik’in kullanıcı sayısı 4 yıl gibi kısa bir sürede 56 milyona ulaştı.

Bu sayılardan bile bir sektörde pazar payına önceden hakim olmanın avantajları görülüyor.

Spotify gözle görülür hatalar yaparsa bu fark kapanır.

Sonuçta bundan 15 sene önce Nokia diye bir telefon firması vardı.

Hatırlıyorsanız Nokia’ya sahip olmak ayrıcalıktı.

Pazar payının tartışmasız hakimiydi.

Ama yapılan hatalar sonucu Microsoft’a satıldı ve şu anda aynı isimle başka insanlar tarafından üretiliyor.

Fakat kimse eskisi kadar Nokia kullanmıyor.

Hatta efsane modeli 3310 dışında çok dillendirilmiyor bile.

Siz ne dersiniz?

Spotify yoluna devam edip sektörün lideri unvanını uzun yıllar korur mu, yoksa günün birinde zamanında Spotify adında bir dostumuz vardı diye mi hatırlarız?

Sıradaki haber yükleniyor...
holder