Yaygın ve karmaşık bir hastalık olan depresyonu tetikleyen birçok unsur vardır. Depresyon yaklaşık her 10 kadından ve her 20 erkekten 1’ini etkiler. Depresyonun sebepleri her kişi için birçok faktörden oluşur ve bu faktörler stres etkenleri, hamilelik ve kronik hastalıklar gibi durumları içerebilir. Bu durumların arasında cinsiyet, yaş ve kişileri depresyona yatkın hale getiren genetik faktörler gibi çeşitli etkenler de bulunur. Kişileri depresyona yatkın hale getiren risk faktörlerinden biri cinsiyettir çünkü kadınlar depresyona yakalanmaya erkeklere oranla iki kat daha eğilimlidirler. Yaş unsuru da bu faktörler arasında sayılabilir.
Genç erişkinler depresyona yakalanmaya 65 yaş üzeri kişilere oranla daha eğilimlidirler. Ancak, kronik tıbbi hastalıkları olan daha yaşlı erişkinlerin de depresyona yakalanma riskleri fazladır. Hamile kadınların da doğum sonrasında, ‘doğum sonrası depresyon’ dediğimiz depresyonun belirtilerini yaşama eğilimleri fazladır. Ayrıca genetik, madde kullanımı, anksiyete, travma geçmişi ve başınızdan geçen stresli olaylar gibi faktörlerin de depresyon başlangıcında rol oynadığı kanıtlanmıştır.
Depresyona neden olan etken ister genetik, ister çevresel veya psikolojik olsun, uygulanabilecek çeşitli tedavi yöntemleri vardır. Tedavi; meditasyondan egzersizlere, psikoterapiden doğal takviyelere ve ilaç tedavisine kadar çeşitlilik gösterebilir. Eğer depresyondan mustarip olduğunuzu düşünüyorsanız şikâyetlerinizi anlatmak üzere bir doktora başvurmalısınız.
Depresyonun fiziksel belirtileri nelerdir?
Depresyon, hem ruh halini etkileyen duygusal semptomlar hem de günlük yaşantınızda birçok alanda etkisini gösteren fiziksel semptomlarla ilişkilidir. Semptomlar arasında uyuyamama veya fazla uyuma gibi uyku düzeninde değişiklikler görülebilir. Ayrıca önceden zevk alınan aktivitelere karşı ilgi azalması veya bu aktivitelerden artık keyif alamama gibi belirtiler de yaşanabilir. Depresyon enerjinizi büyük oranda etkiler ve yorgunluk, baş ağrısı, kas ağrısı ve kas gerilmesi gibi durumlara neden olabilir. Depresyon çoğunlukla suçluluk duygusu, konsantrasyon bozukluğu, iştah artması veya azalması gibi belirtilerle ilişkilendirilir ve kendinize zarar verme düşünceleriyle de kendini gösterebilir. Eğer bu semptomlardan herhangi birini veya birkaçını yaşıyorsanız bir doktora başvurarak şikâyetlerinizi anlatmalı ve daha iyi hissetmeniz için neler yapabileceğinizi konuşmalısınız.
Daha iyi bir gün için 5 pratik öneri
Yoğun ve stresli olduğunuz zamanlarda kendinize yalnızca 5 dakika ayırmak dünyanın en zor şeyi gibi görünebilir. Kendinize ayıramadığınız bu zaman yığınının sizi daha çok strese sokmasına izin vermek yerine gününüzü biraz daha keyifli hale getirebilecek bu 5 fikri deneyin. ‘Yapılmayacaklar listesi’ hazırlayın Hepimiz ‘yapılacaklar listesi’ hazırlarız. Ancak yenileri eklenerek sürekli uzayan yapılacaklar listesi hazırlamak yerine ‘yapmasam da olur’ diyebileceğiniz şeyleri yazın. Listenizi, sizi sadece önemli işlerinizden alıkoyan işlerle doldurun. Gününüze bu yapılmayacaklar listesiyle başlayarak bu listeye öncelik verin.
Yanınıza sizin için anlam taşıyan bir eşya alın Evden çıkmadan önce yanınıza küçük ama sizin için anlamı olan bir şey alın. Bu fotoğraftan takıya kadar her şey olabilir. Sizin için önem taşıyan herhangi bir küçük hatıra, hayatta asıl önemli olan şeyi size hatırlattıkça işe yarayacaktır. Beyninizi dinlendirin Yoğunluktan artık kendinizi kaybetmeye başladığınızı hissettiğiniz zaman 5 dakikalığına beyninizin fişini çekmeyi deneyin. Zihninizi iç diyalogdan uzaklaştırıp nefes almaya odaklanmak sakinleşmenize ve işinize tekrar odaklanmanıza yardımcı olur.
Minnet listesi hazırlayın Hayatta gerçekten minnettar olduğunuz 3 şeyi not edin. Bunu yapmak hem önceliklerinizi değiştirir hem de sizi gerçekten mutlu eden ve günlerinizin daha iyi geçmesini sağlayan şeyleri görmenize yardımcı olur. Kahvenizin tam istediğiniz gibi olması, trafikten kaçmak veya o dört dörtlük park yerini bulmak gibi küçük görünen ama daha büyük bir resim görmenize yardımcı olan şeylerle kendinizi şaşırtabilirsiniz.
Gününüze yoğunlaşın Gününüzün inişleri ve çıkışları üzerine kafa yorarak ve iyilerle kötüleri değerlendirerek bu iniş çıkışları iyi yönde dengelemek üzere yavaş yavaş hareketlerinizi değiştirme becerisini elde edeceksiniz. Bu sayede günleriniz daha keyifli hale gelecek.
Yaşlanma sürecini yavaşlatan yiyecek kombinleri
Şimdiye kadar hangi yiyecekleri tüketmeniz ve hangi yiyeceklerden kaçınmanız gerektiği konusunda yeteri kadar bilgilisinizdir. Ancak, bazı yiyecekleri birlikte yediğinizde, ayrı ayrı yediğinizde gösterdiği faydadan çok daha faydalı olabileceklerini biliyor muydunuz? İşte sağlığınızı korumanızı sağlayacak ve yaşlanma sürecinizi yavaşlatacak harika yiyecek ikilileri... Kronik inflamasyon (iltihaplanma) vücudunuza hem dışarıdan hem de hücresel seviyede zarar vererek daha hızlı yaşlanmanıza neden olabilir. Size belirli yiyecek kombinasyonlarının hücresel inflamasyonu azaltarak nasıl yaşlanmayı yavaşlatabileceğiniz ve böylece hem daha iyi görünüp hem de daha iyi hissedebileceğinizle ilgili yeni bulguları anlatacağım...
Hücre hasarını önleme ikilisi: Pembe greyfurt ve avokado
Greyfurt tek başına harikadır. İnflamasyonu azalttığı ve hücre hasarını önlediği kanıtlanmış bir antioksidan olan likopen bakımından oldukça zengindir. Ancak greyfurtu avokadoyla birlikte tükettiğinizde avokadoda bulunan sağlıklı yağlar likopen emiliminin artmasına yardımcı olarak vücudunuzun kullanmasını kolaylaştırır. Greyfurt ve avokado ikilisini haftada 1-2 kere, her ikisinin de yarısını kullanarak tüketin. İkisini birlikte salatalarınıza veya diğer yemeklerinize ekleyebilirsiniz.
Gözleri koruma ikilisi: Brüksel lahanası ve zeytinyağı
Brüksel lahanasında bulunan lutein katarakt ve körlüğün başlıca nedenlerinden biri olan yaşa bağlı maküler dejenerasyon riskini azaltarak, gözleriniz için en yararlı besin maddelerinden biri sayılabilir. Brüksel lahanasına zeytinyağını eklemek, zeytinyağında bulunan sağlıklı yağların, vücudunuzun depolayabileceği ve emebileceği lutein miktarını artırarak lezzet ve sağlık fışkıran bir ikili ortaya çıkarmasına neden olur. Bu ikiliyi lezzetli bir tarife dönüştürmek için haftada 1-2 kere, karamelize Brüksel lahanaları içeren bir esmer pirinç tabağı hazırlayın. Mikrodalgada pişirilebilir esmer pirinç kullanın ve buharda pişmiş Brüksel lahanalarını zeytinyağında hindi jambonuyla birlikte soteleyin. Esmer pirinç pilavı ve brüksel lahanalarını karıştırın. Afiyet olsun!
Kalp hastalığını önleme ikilisi: Elma ve çikolata
Kalbinizi elmada bulunan kuersetin isimli antiinflamatuar maddeyle genç tutun. Elma kabuğunda bol miktarda kuersetin bulunur. Elmayı flavanoid zengini bitter çikolatayla birlikte kombine ederek göreceğiniz faydaları artırabilirsiniz. Araştırmalar, ikisini birlikte tükettiğinizde bu antioksidan ikilisinin kalp hastalığı riskinizi azalttığını ve kan pıhtılarının oluşumunu engellemeye yardımcı olduğunu gösteriyor. Lezzetli bir tatlı için, fondüden esinlenin ve elma dilimlerini eritilmiş bitter çikolataya batırıp içine fındık parçaları atın, buzdolabında soğutun. Ölçülü tüketildiği takdirde her gün tüketebileceğiniz muhteşem bir tatlı!
Cildi gençleştirme ikilisi: Yeşil çay ve limon
Yeşil çay, içinde doğal olarak bulunan ve güçlü bir antioksidan olan kateşin maddesi bakımından zengindir. Yeşil çaya bir damla limon damlatarak kateşinin cildinizin genç görünümünü koruma özelliğini maksimum dereceye çıkarabilirsiniz. Limonun suyundaki C vitamini çaydaki antioksidanların parçalanmasını yavaşlatır ve böylece vücudunuz hazırdan daha fazla kullanabilir. Bu lezzetli karışımı günde 5 adete kadar, her gün tüketebilirsiniz.
(20.05.2012 tarihli Pazar Postası'ndan alınmıştır.)