Eğer 2020’den sağ çıkabilir, hayatımıza devam edebilirsek aklımızı ve sağlığımızı yitirmeden, ileride torunlarımıza ya da çocuklarımıza 2020 yılında yaşananları anlattığımızda hakikaten tepkileri “Atma Ziya” ile eşdeğer olur.
Hatırlıyoruz değil mi filmi?
Adile Naşit, Münir Özkul ve Şener Şen’in oynadığı “Neşeli Günler” filmini... Şener Şen ile bütünleşen “Atma Ziya” karakteri... Film 1978 yılında tam 26 günde çekilmiş.
Ben doğmadan önce çekilmiş film ve aradan geçen onca yıla rağmen yer etmiş hayatımızda “Atma Ziya.”
Ziya’nın (Şener Şen) yeğenlerine anlattığı abartılı hikayelere Münir Özkul’un sürekli “Atma Ziya” diye tepki vermesi en sevdiğimiz repliklerden...
İstanbul’da deprem!
Nereden geldi aklıma bu replik? Hemen söyleyeyim.
Bu gece yarısı saat 02.56’de İstanbul’da bir deprem meydana geldi. İstanbul'un Arnavutköy ilçesi açıklarında meydana gelen depremin büyüklüğünü AFAD 3,8 olarak duyururken Kandilli ise 4.1 olarak açıkladı.
Ben de haberin ardından "Biraz Twitter’a göz atayım" deyip çok büyük bir hata yaptım. Gündem 'kıyamet' gibi. Herkes bir uğultudan bahsediyor. Kimi deprem öncesinde uğultu duyduğunu yazmış kimi de deprem sonrasında. Hatta video bile çekenler var. Evet gerçekten bir uğultu var, dinlediğimde çok net duyulan bir uğultu...
https://twitter.com/raaneebanshee/status/1249882065149005829
Twitleri okurken o uğultunun bir kargo uçağının çıkardığı ses olduğunu belirten birkaç twit gördüm ve ben buna kendimi inandırıp uyumaya karar verdim. O kadar korkunç senaryolar okuyup ardından rahat rahat uyumak tabi ki pek mümkün değildi, uyuyamadım herkes gibi ben de.
Sonra bir twit düştü önüme:
Yıl: 2050
-Elazığ’da deprem oldu
-Eeeeee!
-Avustralya’da yangın çıktı.
-Eeeeee!
-Derken Çin’de ortaya çıkan corona virüs tüm dünyaya yayıldı.
-Eeeeeeeeeeeeeee!
-Tüm dünya virüsle mücadele ediyordu, halk sokağa çıkamaz olmuştu.
-Eeeeeeeeeeeeeeeeee!
-Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Çernobil patlak vermesin mi!
-Eeeeeeeeeeeee!
-Bu da yetmezmiş gibi gece yarısı İstanbul’da deprem olmasın mı!
“Offfff anneannem de / babaannem de amma sallıyor he.” Kesin bu tepkiyi verir torunlarımız, yaşarsak tabii!
Okudukça twitleri biraz gülümsedim. Mizah olmasa halimiz hal değil onu diyeyim.
Çünkü hakikaten inanılır gibi değil bu yaşadıklarımız, ürkütücü şeyler oluyor. Biraz gülümsemek iyi hissettiriyor insanı.
Bakalım uzmanlar bu uğultu hakkında ne diyecek? Bunu da merakla bekliyorum.
Çernobil’de orman yangını
Ukrayna'nın Çernobil bölgesindeki orman yangını, 4 Nisan tarihinde başlamasına ve yürütülen yoğun çalışmalara rağmen henüz söndürülemedi.
Yangının Çernobil Nükleer Santrali'nden sadece bir kilometre uzakta olduğu ve radyasyon riski oluşturduğu bildirildi.
Çevre örgütü Greenpeace, Ukrayna'da geçen hafta çıkan yangının Çernobil nükleer faciasının yaşandığı bölgeye bir kilometre kadar yaklaştığını belirterek durumun radyasyon riskini artırabileceği uyarısında bulundu.
Ukrayna’nın başkenti Kiev’e 110 kilometre uzaklıkta bulunan Çernobil Nükleer Santrali’nde 26 Nisan 1986’da patlama meydana gelmiş ve dünyanın en büyük nükleer faciası olarak kayıtlara geçmişti.
Patlamadan çıkan zehirli bulut, başta Ukrayna ve Belarus olmak üzere Rusya ve Avrupa’nın bir kısmını etkilemiş, zehirli bulutlar, ABD, Kanada ve hatta Japonya’ya bile ulaşmıştı.
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, felaketin gerçekleştiği 30 kilometrelik bölgede çalışan ve yaşayan 600 bin kişi yüksek dozda radyasyona maruz kalmış, Ukrayna’ya komşu ülkeler başta olmak üzere dünyada milyonlarca insan faciadan olumsuz etkilenmişti.
Hangisi daha korkunç?
İşte bu yüzden bütün gece gözüme uyku girmedi. Bu arada saat 07.41.
Günaydın...