Bu sene Şubat ortasına, İstanbul’da yüzünü artık çok nadir gösteren kar damga vurmuş olsa da Şubat eski tarım takviminde bahar mevsiminin ilk müjdecisi olarak anılırdı.
Şubat ayı eski Rumi takvime göre yılın on ikinci de son ayı idi; yeni yıl Mart ayında başlar. Eski Arami takviminde ise on birinci aya Şabat denildiği için bu ay adı bizdeki Şubat ayına geçmiştir. Takvimler Şubat dese de halk arasında bu ayın adı hep Gücük olarak söylenegelmiştir.
Şubat aslında şansız bir aydır. Eski Roma takvimi güneş yılına tam uymuyordu ve bir ayda oynama yapmak gerekiyordu. Takvimde yılbaşı Mart ayının ilk günü olduğundan, Şubat son aydı. Romalılar son ayla oynamayı tercih ettiler ve böylece Şubat dört yılda bir 30 kalan yıllar 29 gün çeker oldu.
Bu değişiklik de çok uzun sürmedi. Yılın beşinci ayı olan Quintilis, Julius Cæsar adına onun adını alınca kendine bir ay isteyen Augustus yılın altıncı ayı Sextilis’i (Ağustos) almış ancak bu ay 30 gün çektiği için Cæsar’dan daha düşük olacağını düşünerek Şubat’tan bir gün alarak bu aya koydu. Bu nedenle Şubat bir gün daha eksilerek dört yılda bir 29 kalan yıllar 28 gün çekerken, Temmuz ve Ağustos ayları arka arkaya 31 gün çeker.
İngilizcede “February”, Fransızcada “Février” diye adlandırılan Şubat ayı aslında Latin kültürünün çok eski zamanlarından kalma, kökeni unutulmuş Februa diye bir sözcükten gelir. Bu sözcük de “arınma, temizlenme “ritüelleri ile alakalı bir sözcüktür; kökeni tartışmalıdır, Etrüsk ya da Sabin dinden gelmiş olabileceği söylenir. Sonradan bu sözcükten Tanrı ve Tanrıça isimleri türetilmiştir. Büyük olasılıkla Fabruar, Bahar’ın yenilenme anlamı ile alakalıdır. Romalılar da bu aya “februarius mensis” diyerek “arınma ayı” olduğunu onaylamışlardır.
ZATEN BÜTÜN KÜLTÜRLERDE DE 'BAHAR' BİR YENİLENME VE YİNELENMEYİ ANLATMIYOR MU?
Kış mevsiminin tam da ortasında bahardan söz etmek garip görünse de eski insanlar, günlerin artık iyice uzaması ve hayvanların yavrulamaya başlaması ile baharın çok da uzak olmadığını takvimlerine işlemişler.
Kelt kültürüne bakacak olursak, 1 Şubat’a denk gelen Imbolc kutlaması ile karşılaşırız. Bu kutlama ünlü Kelt Tanrıçası Brigit ile alakalıdır.
Kelt mitolojisinin en önemli isimlerinden biri de Tanrıça Brigit’tir. Ana Tanrıça olarak birçok özelliğinin yanında Brigit, Ana Tanrıça’ya ithaf olunan en önemli özellik olan bolluk ve bereketi de temsil etmekteydi. Baharın gelmesi ile olduğu kadar koyunların süt verme zamanı ile de alakalı olan bu Imbolc kutlaması da kaçınılmaz olarak Brigit ile ilişkilendirilmiştir.
Brigit’in bir önemli özelliği de yürüdüğü zaman geçtiği yerleri yeşillendirmesi idi bu bağlamda tarlaları ilk yeşerten de Brigit idi; bu nedenle Brigit’in yeşil renk ile alakası vardı. Özellikle Ortaçağ Avrupa efsanelerinde yer alan “Yeşilli Hanım” kültü de bununla alakalıdır. Hristiyanlık Avrupa’yı ele geçirdiğinde ise inancın devamı olarak, Brigit bir Hristiyan azizesine dönüşürken, yeşilli hanım kültü de Avrupa da önemli bir yer tutmuştur.
Roma’nın, yukarıda sözünü ettiğimiz eski “arınma bayramı” ise Roma kültüründe daha çok 13-15 Şubat günleri kutlanan Lupercalia’ya dönüşmüştür. Yeryüzüne bolluk ve bereket getiren ve Hieros Gamos diye adlandırılan, Tanrı ve Tanrıça’nın kutsal birleşmesi ile ilgili bir festival olan Lupercalia çoğu zaman içerdiği seks ayinleri yüzünden eleştirilmiş olsa da Hristiyanlığın gelişi ile yok olmamış ve Sevgililer Günü denilen bir güne dönüşmüştür.
Bizim kültürümüzde ise Şubat ayı baharın müjdecisidir ve bu ay içinde birer hfta ara ile cemreler düşmeye başlar.
Cemre sözcüğünün kökeni Akad dilinde “kor ateş” anlamına gelen “gumaru” sözcüğüne kadar uzanır. Bize yine aynı anlamda olan Arapça Camra sözcüğünden geçmiştir.
Aslında inanış olarak önce havaya, sonra suya sonra da toprağa düşen ateş parçasıdır; bu şekilde dört elementin döngüsü de tamamlanmış olur.
Cemre sözcüğü Arapça olsa da inanış aslında eski Türklere gider. Bu ısınmanın İmre adında bir varlık tarafından yapıldığına inanılır. Belki de Anadolu’da bir ses benzerliği İmre’yi Cemre yapmıştır.
Anadolu’da karlı geçen Şubat ayının günümüzde şiddetini azalttığı ve karlı günlerin yerini, özellikle büyük şehirlerde, bahar havasına bıraktığı bu günlerde, biraz daha geçmişi düşünebiliriz. Ne de olsa ilk cemre düşüyor…