Erhan AltunayToplumsal hafızanın kaybı ile geleceğimiz de yok oluyor

HABERİ PAYLAŞ

Toplumsal hafızanın kaybı ile geleceğimiz de yok oluyor

Yılar önce sosyal medyada bir yazı yazmıştım ve bizden yaşça büyük olanların kıymetini bilmemiz gerektiğini şöyle anlatmıştım:

Dikkat ediyorum, yaşlı insanların evlerindeki büyük koltuklara, yemek masalarına, hatta yemek takımlarına... Ne kadar temiz ve özenli… Oysa bu koltuklar ancak onlar ölünce doluyor... Masaya herkes oturuyor, o özenle saklanmış yemek takımları son defa kullanılıyor, evde son bir kez bir faaliyet, bir kalabalık oluyor... Bir defa ve son defa…Sonra ev kapanıyor ve o kişinin son günlerinde büyük özen gösterdiği eşyaları eskicilerin tozlu depolarında yok oluyor… Oysa o "yaşlı" dediklerimiz, bir kenara attıklarımız global kapitalizmin 80 sonrası büyük dönüşümünün öncesini bilenler Biraz vaktimizi ayırsak... Gitsek o koltukları doldursak... Son anı beklemeden... Onları dinlesek, bugünün sanallığını çok daha iyi anlayacak ipuçları bulacağız. Eski toplumlarda yaşlılarda uzun yaşadıkları için bir bilgelik olduğuna inanılırmış... Senato sözcüğü Lâtince "senex", yaşlı sözcüğü ile alakalıdır... Aynı bizim "İhtiyar Heyeti" gibi.. Biraz vaktimizi bu "bilgeliğe" ayırsak inanın çok daha farklı düşünmeye başlayacağız... Sanallığın bileşenlerini keşfedeceğiz. Çok geç olmadan...

Haberin Devamı

Geçen gün bir sohbette bu konu yine gündeme geldi, “Corona, geçmişi hatırlayan bir nesli yok ediyor” diye…

Gerçekten de içinde yaşadığımız bu acımasız pandemi, istatistiksel olarak o yaşlı insanları öldürüyor ama aslında insanlığın hafızasını yok ediyor…

Oldum olası bellek kelimesine alışamadığım için “hafıza” bana çok daha anlamlı gelir ve düşündüğümde “hafıza” kelimesinin akrabası “muhafaza etmektir”. O özenle saklanan anılar, bilgiler de bir nesil ile yok olur gider.

Bir başka dünyanın mümkün olduğunu hiç düşünüyor muyuz?

Toplumsal hafızanın kaybı ile geleceğimiz de yok oluyor

Global kapitalizmin yarattığı acımasız yaşam biçimi yaşlıları bir kenara atarken, nereden çıktığı belli olmayan bir virüs de onları aramızdan alıyor.

Bir nesil ile yok olan bilgi ve yaşam biçimi aslında bizim belki de çoktan kaybettiğimiz bir incelik, bir zarafet ama aynı zamanda da “ethos” diye adlandırdığımız bir adap, ahlak ve davranışlar, çözümler bütünü…

Haberin Devamı

Eski toplumlarda toplumun inançları, gelenekleri, görenekleri ve yaşama biçimleri mitler vasıtası ile aktarılır, bu hafıza aktarımı erginlenme törenlerinin de konusu olurdu. Her topluluk kendi hafızası ile yaşar, kendi hafızası ile sorunlara çözüm bulurdu. Bu durum aslında global kapitalizmin yerleşmesine kadar aksayarak da olsa devam etti. Toplumlar, masallarla, oyunlarla, yaşlılarla bu hafızayı aktardılar.

Global kapitalizmin yarattığı homojenleşme ve kültür emperyalizmi bu hafızayı silerken, önce masallarını, sonra adetlerini, dillerini ve değerlerini kaybeden toplumlar bu çarkın içinde öğütüldü.

Sadaka taşı artık hayal geliyor, “zemheri zürafası” deyimini kimse anlamıyor, yardımlaşma bencilliğe yenik düştü, insan ilişkileri çözüldü… Bunların hepsinin farkındayız ama bir başka dünyanın mümkün olduğunu hiç düşünüyor muyuz?

Toplumsal hafızanın kaybı ile geleceğimiz de yok oluyor

Geçmişin ve yaşam biçimlerinin bilinmesi her zaman bir başka dünyanın mümkün olduğunun ipuçlarıdır ve insanı içine girdiği hayal âleminden uzak tutar; aslında insanın özüne dönmesi ve yaşamının kalitesini yükseltmesi için bir fırsattır.

Haberin Devamı

Toplumun geçmişi anımsatanlarla alay etmesi de aslında eski çağlardan beri dayatılan bir ilerleme mitosunun çirkin görüntüsüdür.

Aslına bakarsak, tarihin her çağında vardır; her nesil kendinden sonra geleni beğenmez ya da eski günleri özlemle anar ve Dünya'nın hep kötüye gittiğini söyler. Belki de bu boşuna değil, toplumsal hafızanın kaybolmasına bir ağıttır belki de…

Şimdi düşünme vakti...

O zaman şimdi bir düşünme vakti, günümüz kapitalizmi insanların hafızasını her yöntemle silerek, geçmişte başka yaşam biçimlerinin olduğunu unutturuyor. Bizim toplumumuza bakarsak artık vakıf medeniyeti yok, sadaka taşları yok, yardımlaşma yok, komşuluk ilişkileri çözüldü kaybolmaya yüz tutuyor, köy yaşantısı tamamen kayboldu, köyler “kurtulunması gereken” yerler haline geldi… Doğa’nın yerini çağdaş barbarlığın asma bahçeleri olan beton yapılar aldı… Global kapitalizm her yerden vurdu ve Doğa’dan, insan doğasından uzak bencilce bir yaşamı dayattı.

Yeni gelen nesil ise artık bu geçmişten tamamen habersiz büyüyor ve eskiye ait olanı küçümsüyor. Teknolojiye hayran yetişen nesiller yeşil bir şehrin kokusunu bilmezken bu teknolojinin aslında onların hayatlarını kalitesizleştireceğinin farkına varmıyorlar; mutsuz ve doyumsuz bir hayatı yaşarken, teknolojik oyuncaklarının avuntusunu gerçek bir hayatın rengi sanıyorlar.

Covid-19 yaşlıları aramızdan alırken, bu yok olan hafızada sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de olduğunun kimse farkına varmıyor.

Belki de global kapitalizme karşı yapabileceğimiz en güzel hamle toplumsal hafızayı unutmamak ve hep canlı tutmak… Nasıl mı? Muhabbet, sohbet, masal ve edebiyat eserleri ile, yaşayan ve bu hafızayı taşıyanların değerini bilerek ve tabii ki okuyarak, düşünerek…

Ben de yazının sonun geldiğimde anneannemin anlattığı masalları ne kadar özlediğimi fark ettim… Sizin de hayatınızda mutlaka bir Masalcı vardır.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder