Sayın Fahrettin Koca’nın açıklamasına göre Çin aşısı önümüzdeki hafta hayırlı cumadan itibaren Türkiye’de vurulmaya başlanacaktı ama işler yolunda gitmedi galiba. Çünkü bu aşının faz 3’ü hâlâ devam ediyordu. Bakan Koca, mecburen bir açıklama daha yaptı ve “Faz 3 bittikten ve bizim incelememiz de tamamlandıktan sonra kullanım izni vereceğiz” dedi. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de, henüz hiçbir aşıya onay vermedi. Sadece İngiltere Pfizer/ BionTech aşısına acil kullanma onayı verdi. Bu da Avrupa’da şüpheyle karşılandı. Avrupa İlaç Ajansı bile, “Keşke yıl sonuna kadar beklenseydi, daha güvenilir olurdu” dedi. Biz de Avrupa müktesebatını kabul ettiğimiz için bırakın DSÖ’yü, Avrupa İlaç Ajansı’nın onayını beklememiz gerekirdi ama Çin’in böyle bir derdi yok. Galiba bizim de…
Çin tekerlemesi
Gelecek 20 milyon dozla başlayacağımız Çin aşısının, bilinen diğer alıcısı ise Endonezya. Galiba, aramızdaki swap anlaşmasıyla, ödemeyi Türk lirası olarak yapacağız. Tercihin en önemli nedeni de bu bence. Ne yapalım başka çare yok. Virüsü yaratan, bulaştıran Çin, daha aşı ortaya çıkmadan virüsü yenen Çin, aşıyı bulup satan da Çin… Tekerleme gibi... H Pfizer aşısından ise pek ümitli değilim. Milyarlarca doz sahiplerini bulmuş bile. “Size de biraz verelim” deseler, lojistiği dert. Bakan Koca, bu aşının eczanelerde parayla satılacağını söyledi. Tamam da, eczaneler -70 derecelik soğutma dolaplarını nereden bulup da 12-15 bin dolar verecek? Çok zor! Geçelim...
İşte önemli konu
Sağlık Bakanlığı aşı önceliğini belirledi. Artık sırayı herkes biliyor. Ben de ++65 risk grubundayım ama olmayı düşünmüyorum. İstendiği gibi evden çıkmıyoruz, evimize kimse gelmiyor. Bu korunmayla o virüs belasının bizi bulması zor. Bir Bilim Kurulu üyesi de demiş ki, “Aşı olmayanlara HES gibi bir kod verelim, toplum içindeki tüm alanlara girmesi engellensin.” Afşin Emre Bey, siz, bizlerin hiçbir yere giremediğini, toplu taşımaya binemediğini önce bir öğrenin. Temkinli olmak da herkesin hakkıdır. Biline...
Yetmez ama evet
Geçen haftadan itibaren, biraz daha sıkı kısıtlama tedbirleri alındı. Açık yok mu, tabii ki var. Onlar da düzeltilir. Hani bir zamanlar denmişti ya, “Yetmez ama evet” diye, durumumuz aynen öyle. Mesela, istatistiklere göre, ölümler çoğunlukla 25-50 yaş arasındaymış ama, onlar hâlâ hep dışarda. Bizlere de, “Ortalarda dolaşıp durmayın” diyorlar. Online ders saatlerinde de öğrencilere, “Sokağa çıkabilirsiniz” demek ne ola ki? Neyse, önümüzdeki haftanın vaka ve ölüm oranlarına bir bakılsın, yeni kısıtlamalar gelebilir. Yine tekrar edeyim: Gelmeli de.
Altın ithalatında rekor kırmışız. 11 ayda 24.6 milyar dolar. Bu rakam geçen yıl 10 milyar dolarmış. İnşallah, yastık altına girmeden Erdoğan'ın istediği şekilde resmi tasarrufa girer.
Bu rakamlar da var
Geçen ay 31 kadın daha cinayete kurban gitmiş. Ölü bulunan 10 kadının da soruşturması sürüyormuş. 61 kadın şiddete maruz kalmış, tecavüze uğrayanların sayısı ise 13… Yukarıdaki sayılara göre demek oluyor ki, her altı saatte bir kadına şiddet olayı yaşanıyor. Yazık, günah! Nedir bu kadınların erkeklerden çektiği? Ve hâlâ bu canavarlara ‘iyi hal’ uygulayan, her 10 saldırgandan yedisini serbest bırakan hakimler var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilan ettiği ‘Yargı Reformu’, bir an önce hayat bulsa keşke. Tabii sıfırlama olmaz ama hiç yoktan iyidir kanaatini taşıyorum. İnşallah.