Reşit olana kadar Macaristan zaferi ile büyüdüm. Yaş alırken ortaokul ve lise arkadaşlarıma da hep o günü anlattım. 3-1 kazandığımız 1956 yılında o ünlü Macar takımını Ankara ve İzmir’i dolaştırıp maç yaptırdıktan sonra hışırı çıkmış rakibimizi yenip yıllarca ballandıra ballandıra anlattık. 3 gün önce yendiğimiz Macar maçı başka, dün rövanşa çıktığımız oyun başkaydı. Bir defa nesil çok değişiyor.
Puşkaşlı Macaristan ile Metin Oktaylı Türkiye hem kabuk hem sistem hem de teknoloji donanımlı bir Milli Takım olup çıktı. O eski santrforlar da kalmadı. Bazı hocalar 4-6-0 ile oynuyor. Mesela bizim hücumcular bir zamanlar Iniesta, Xavi ve Messi’yi andıran bir kimlikte oynuyorlar. Kerem, Kenan ve Oğuz’u, Montella böyle kurmuş. Bunlara ilave Yunus, Emre, Barış Alper ve oynamayan isimleri de sayabiliriz. 30 dakika rakibi uyuttuk mu, onlar mı bizi uyuttu derken Uğurcan’ın kurtarışı ile masaya dönüp 2 dakikada okey attık. Hem siyah 10’lu, hem de sarı 8’li ile Hakan ve Arda, Montella’nın hemşehrisi Marco Rossi’nin bütün parasını aldı. Macarlar peş peşe gelen gollerin öncesi ve sonrasında topu bırakıp bizim çocukların baldırlarına daldı. Perşembe günü Şoray Uzun iki nokta üst üste ile bırakmıştı, ben de nokta koyayım dedim. Artık bizim çocukların da herkese anlatacağı Macar zaferleri çoğalıyor.