Rahmetli Barış Manço’nun bu şarkısının sözlerini hiç bu kadar anlamlı dinlememiştim. "Ali yazar Veli bozar" Bazı zamanlar, bazı anlar şimşek çakar gibi sizi sıradanlıktan uzaklaştırıverir. Yıllarca gördüğünüz, duyduğunuz bir ses, görüntü hiç o andaki kadar sizi etkilememiştir. Kendinize kızarsınız. Duygularınıza hesap sorarsınız. İhmal edilmiş ne kadar güzellik varsa bir gün karşınıza yeniden çıkıverir.
İşte "o an büyülü andır" kendinizle yüzleşirsiniz. Atladığınız gözünüzden kaçan her şey resmi geçir halinde sağa sola dökülür saçılır. Sandık sepet karıştırmak gibi zevklidir. O çok bildiğiniz her şeyi yeniden anımsamanın zevkine doyamazsınız. Yaşadıklarınızı yeniden keşfetmenin tadı başkadır. Bazıları buna ‘’farkındalık’ diyor. Bazıları ‘’özlemek‘’ kim ne derse desin yorgunluk kahvesinin buruk tadı kadar keyifli bir yolculuktur.
Barış Manço ilginç bir kişiliği olan yorumcuydu. Şarkılarında hayatın anlamına dair çok güzel ip uçlarını şarkılarına yansıtarak, özlü sözlü mısralarını atasözlerimizle pekiştirerek, bir bakıma geçmişimizi yad ediyordu.
Karmaşık bir dünya bilmecesi içinde sürdüğümüz yaşamımızın ne kadar geçici bir yer olduğunu her cenaze törenleri bize hatırlatır da, anlamak istemeyiz. Ölüm tuhaf bir olgu. Yıllarca el ele omuz omuza dolaştığınız sevdikleriniz göç edip gittikçe, bu yok oluş düşüncesi bizi daha bir karamsarlaştırır. Cesurlukla korkaklık, başarı ile yenilgi, güzellikle çirkinlik, sağlıkla hastalık, kavuşmayla ayrılık daha binlerce ters yüz yaşam biçimleri. Hepsini biz yaşıyoruz.. Ne kadar bilincindeyiz sorusunu aklımıza getirmek istemiyoruz. Fark ettiğimiz her şeyin sorumluluğu ağır bir yük getiriyor ve hayatla oyun oynamayı tercih ediyoruz.
Birbirimizi anlamamakta nedir bu ısrarımız diye sormak istesem de; cevabımız her kafadan farklı bir sesle çıkacak biliyorum. Soru anlamını yitirecek ve biz yine tuhaf bir kargaşanın içinde başladığımız noktaya döneceğiz. Bin yıldır aynı seremoni. Ne dünya, nede insanlar değişiyor. Yüz yıllardır bitmeyen kavgalar, kargaşa.
Küsmemeyi öğrendiğimden beri mutluyum ..Kendinizi evrene teslim ettiğiniz zaman arkanızdaki yükten kurtuluyorsunuz ..Geleceğinizi çok daha görüyorsunuz... Affetmenin önemli olduğunu bir kez daha anladım. Öfke içimizdeki derinliği arttırıyor. Girdaplarınız çoğalıyor ve karanlık bir dehlizde kalıyorsunuz. Kimseye kırgın olmadığım için ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha gördüm. Herkesin kendi yaşam çerçevesinde kendi öğrendiklerinden ve algılarından oluşturduğu doğruları var. Karşınızdaki kişinin inandığı şeyleri değiştirmek sadece kişiyi yorar. Hayatın içinde elbette ki hoşlanmadığımız insanlar olacaktır. Herkesi sevmek zorunda değiliz. Bir başkası senin gibi düşünmüyor diye onu yargılama, çünkü sende onun gibi düşünmüyorsun. Saygılı bir paylaşım hoş görüye dayanan birliktelikler kendi içinde anlam kazanır.
Bazen ortaya atılan saçma bir sözcük gereksiz bir tartışmayı başlatır. Her iki taraf da konunun anlamsızlığını bilir fakat karşı tarafla üstünlük savaşı başlatır. Ortada anlaşmak zorunda kaldığınız bir konu varsa; tabii ki tartışmak zorundasınız. Bu tür konuşmalar incelik ister. Ego ve kibir devreye girdiği zaman en basit bir konu bile, dünya savaşına dönüşebilir.
Yakın ilişkilerde kırgınlık hep olur, mesele küsüp, kendinizi kapatmadan, olumlu tarafına odaklanabilmenizdir, yani en azından ilişki kurduğunuzu ve denediğinizi gösterir... İsterseniz kısaca toparlayarak sonuca gelmek istiyorum. Hayatımızdaki ilişkilerimizin kapılarını belki kapatmak isteyebiliriz. Bu belki de en doğal hakkımız. Fakat sert çıkışlar yaparak, yüreğimizi cam kırıkları ve kanamalar içinde bırakmayalım. Hepimiz birbirimize lazımız unutmayalım. Bu hayatın Ali'sine de Veli'sine de ihtiyacı var. Dünyaya ‘’kırık bir kalple‘ veda etmeyelim.
Gönlüm kimler kırdı seni, artık susma vakti geldi!
( anonim)