Kurt puslu havayı sever. Eskilerin en sevdiği sözlerden biridir. Çocukluğumda kulağımda küpe olarak büyüdüm. Büyüklerin hangi anlamda söyledikleri konusunda pek fikrimin olmadığı yıllardı. Ne zaman hava soğuk ve fırtınalı olsa aklıma bu söz gelirdi; "Kurt acaba nereden karşıma çıkacak" diye. Artık hayatımızda zavallı kuzular bir yana, kurtların dolaştığı bir ortam içindeyiz. Türk dil kurumunda anlamı nedir diye araştırdığımız zaman "Kendi yararına bir iş yapmak için fırsat kollayan kişi, kimsenin bu işe engel olamayacağı, karışık zamanı sever" olarak nitelendiriliyor. Sözün kısası insanların menfaat sağlamak ve kendi çıkarlarını korumak adına hiçbir fırsatı kaçırmayacağı ve her ortamda havayı bulandırarak kendine payda sağlamak için çabaladığı fırsatçılık dönemini kullanma olarak karşımıza çıkıyor.
Yaşamın temelinde ilkel duyguların hüküm sürdüğü ve taş devrinden bu yana çeşitli aşamalar geçirmiş olsak bile kökeninde basit duygularımızın gelişmiş yönlerimizin çok daha aktif çalıştığını izleyebiliriz. Ne yaparsak yapalım yaratılışımızın doğal kurulumundan uzaklaşamıyoruz.
Olayı dünyanın siyasetine taşırsak, bin bir kurtlar arasında dolaştığımızı görebiliriz. Ortalık devamlı puslu. Hangi konuya el atsak altında garip ve çetrefilli olaylar çıkıyor. Ah bu egolar ve hırslar diye hayıflanmak da çözüm değil. Evrensel enerji bu düzen içinde yoğrulmuş. Herkes kendi sorunlarını çözmek zorunda. Sorun, iyi ve konforlu yaşama uğruna buz üstünde paten yapar durumundayız. Düşen pist dışı kalıyor. Belki o zaman yarışın değil de birleşmenin ve karşılıklı paslaşmanın bir önemi olduğunu anlıyor ve iş işten geçmiş oluyor. Yüz yıllardır kurulmuş bu düzeni biz mi? bozacağız algısı da çok yanlış. Düzeltmek zorundayız. Aslında insanlığın görevi bu. Bakalım binlerce yıl sonra bizden sonrakiler bu olaya eminim daha iyi bir formül bulacaklar.
Dünya olaylarına gelince; en büyük sorun yalan söyleme alışkanlığı. İnsanoğlunu yıkan yok eden bir davranış. Enerji ile senkronize olduğu zaman, bir elbiseyi ters giymek gibi her şey yanlış işlemeye başlıyor. Doğru olgulardan ayrıldığımız anda hiçbir sonuç noktasının olması gerektiği gibi olmayacağı bir gerçek. Dünyanın toplumsal olaylarında olduğu gibi. Ters bir trafikte ilerlemeye çalışan bir aracın eninde sonunda yolunun tıkanması misali.
Maalesef dünya bu konuma geldi. Çünkü kurnazca puslu bir havada ava çıkıyorlar ve yollarını göremiyorlar. Kurdun gözleri keskin bile olsa her yeri ve her noktayı görmesi mümkün değildir. Bakın hala Ukrayna savaşı ne halde. Suriye Mısır, Libya Irak harabe. Dünyanın iki kurdu Amerika ve Rusya arasında sıkışmış zavallı kuzular, zavallı insanlık. Ağlayacak halimize gülüyoruz.
Bireysel İkili ilişkiler daha da berbat durumda. İnsanlar entrikadan besleniyor. Huzur ve mutluluk birbirlerini menfaat çerçevesinde kullandıkları sürece doğal geliyor. Farkında değiller ama sorumluluk duygusundan vazgeçmek insanı yıpratıyor. Çünkü yavaşa yavaş tembelliğe alışıyorsunuz. Kolay kazanmak, kolay yaşamak ve aynı zamanda hırslı ve egolu olmak. Hepsi bir arada nasıl olacak düşünebiliyor musunuz.? Nasıl bir çelişkidir bu. Acıyı tatlıyı tuzluyu bir arada yemek gibi. Düzensizlik içinde, düzen arama çabaları. Lise yıllarında hepimizin fizikte okuduğumuz olmayana oldurma metodu vardı. Dünya işte bu konumda. Hiçbir şey artık düz gitmiyor. Ve ne yazık ki; insanlık tepe takla yuvarlanıyor ve kurtlar arasında kuzuların çözemediği bir savaş var. Allah tüm insanlığa yardım etsin.
İnsanlar öyledir! Bir şey beklemedikleri kimseleri pek tanımazlar. Plautus