Kabalığın, bencilliğin, argonun cirit atıp ahlaki değerlerin kaybolduğu, yozlaşmaya yüz tutmuş menfaat endeksli bir 'dünya hali' yüzyıllardır devam ediyor. Tarih boyunca insanlık, çok sayıda toplumu bir araya getiren şemsiye örgütleri başarıyla kurdu. Toplumsal olgu çok çabuk bireyselliğe dönüşebiliyor. Ve tüm değer yargıları anında bozulabiliyor. Bizi ayıran değişimler, insanlar arasındaki zihinsel, fiziksel sınır ve farklılıkları belirlemek üzere var olmaya devam edecekler. Yine de, daha barışçıl ve adil bir dünyayı hedefleyebiliriz. Bu da farklılıklarımızı kabul etmekle başlıyor. Toplumların düzenli olmaya ve yönetilmeye ihtiyaçları vardır. Sosyal bir varlık olan insanın yaşamı için iletişim süreçlerini sürdürmek zorundadır. İletişimi ise bireyler kendi aralarında dürüstlük kavramı ile sağlaması gerekir. Kendi gerçeğimizi düşüncelerimizi, duygularımızı, tavırlarımızla kendimiz yaratırız. İşte son dünya olayında; Ukrayna savaşının başlaması. İçimizi acıtan İsrail katliamları. Kapitalizmim sonu yok. Sadece devlerin gizli arzularının halk üzerinde kullanılması. Olan masum insancıklara oluyor. Kimse yerinden yurdundan atalarından geçmişinden kopmak istemez. Değişen dünya düzeni içinde faturayı daima yaşam mücadelesi içinde olan küçük insancıklar ödüyor. İyiler kazanır cümlesini ne çok severdik. Yaşadığımız acıların türü ne olursa olsun, sonunda masum duyguların galibiyeti içinde kulaklarımız doldurularak büyüdük. Zavallı insanların bir avuntusu muydu?
Dünya toplumlarının kendi içinde yaşadıkları sosyal ve ticari ilişkilerin içi içe girmesinden kaynaklanan, çürümelerin önüne geçmek bazen imkansız hale gelebiliyor. Fazla medeniyetin hazımsızlık yarattığını üst medeni toplumlar gözümüzü oya, oya iyice içine soktular. Olumlu başlayan ilişkilerin sonrası istenmeyen bir şekilde bitebiliyor.
1835lere dayanan bir öykü. Her şey Amerikan hikayesinin dünya üzerindeki yaptırım gücüyle başladı. "Ülkeler ve sistemler doğar, büyür ve ölürler. Tarih sürecinde kendi barış ve üstünlüklerini belli dönemlerde dünyaya hâkim kılan; Roma, Bizans ve Britanya İmparatorlukları tarih sahnesinden nasıl ayrıldılarsa, bir gün Amerika’da dünya sahnesinden kaybolacaktır." Tarihin tek düze gitmeyeceğinin hatırlanması gerektiği bir çağda, ABD tarihin tekerrürden ibaret olacağını unutmuşa benziyor… Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında, yaşayan insanlara karşı niçin bu denli küstah ve kaba?. Yüksek egosunun arkasında neler gizli? Kabul; çok mücadele verdiler çok savaştılar fakat öfkelerini niye başka ülkelerden acımasızca çıkardılar?. Üstelik bomboş kıtayı istila edip, orada yaşayan yerli ırkı yok etmeye çalışırken gerçekten haklı mıydılar? Yolun başı daha başında yanlıştı.
İsrail ayrı bir hikaye. Hitlerin kendilerine yaptıklarını unutmayan kinci bir millet. Unutmak ve affetmek biz insanlığa verilen bir değer fakat insanoğlu olumsuzlukları besleyerek bu dünyanın canını okumaya devam ediyor. Tüm din kavramlarında sevgi teması vardır. Bize sevme, merhamet duygusunu maalesef unuttuk.
Vahşi batı geri geldi. Uyuyan dev kötü uyanıyor. Karşısında kendi kadar güçlü bir dev Rusya.. 1945 yıllarından sonra belki de ilk defa bu kadar zorluklarla karşı karşıyalar. ‘Yazılacak o kadar çok şey var ki.. Emperyalist ülkelerin kapitalist sistemleri karaya oturdu. Depresyona uğramış beyinlerin yanlış bir melodiyle dans etmesi gibi. Herkes birbirinin ayağına basarak dünyayı çarşamba pazarına çeviriyorlar. Kaynayan bir kazanda yanık içindeyiz. KUYUNUN DİBİ DERİN. Eski öğrendiklerimizi unutalım. Maalesef artık iyiler kazanamıyor...
Savaşın sonunu yalnızca ölüler görür. ( ANONİM)