Eğer bir senaryo yazmaya niyetlenmiş olsaydım, günümüzü vurgulayan bir konu adı bulmak için hiç zorlanmazdım. Filmimizin adı "Her şey karışık" olurdu. Aklımız, duygularımız, yaşadıklarımız, yaşayacaklarımız ve geleceğe ait kurduğumuz ne varsa, eğlendirici ve bir o kadar oyalayıcı. Organik olmayan bir ortamda; samimiyet yaratmaya çalışmak nasıl bir duygu çıkmazıdır düşüncesinin matematiğini çözmeye çalıştıkça, aklım yine insan ilişkilerinin labirentlerinde dolaşmaya başladı. Karşıma geçen her kimse; artık çabuk çözülür kıvamda. Bakmayın benim "Karışık" kelimesi kullandığıma...
Öyle açık ve seçik bir durumdayız ki. Çıkar ve menfaat kelimeleri tüm dünyada son yüz yılın altın çağını yaşıyor. Devletler arası politikalarının bile bu yönde olması, insanlığı ister istemez vahim durumlara getiriyor.. Nostaljiden kurtulamadığımız bir gerçek. Ne zaman günümüzde yolunda gitmeyen bir durumla karşılaşsak, hemen geçmişle yüzleşme olayı başlıyor istemeden de olsa. Aslında hepimiz aynı duygular içindeyiz? Yaşam öyle hızla değişiyor ki. Kıyaslama yapmamak mümkün değil. Eskiden yıllara dayanan değişimler şimdilerde kısa metrajlı filmlere döndü.
Yazının önsözünde niye bu kadar laf kalabalığı yaptığımı merak ediyor olabilirsiniz. Hiç de hoş olmayan ilişki durumlarını anlatmak için önemli bir giriş diye düşündüm. Günümüz hayatların çoğunda, ilişkiler "Al gülüm ver gülüm" modunda yürüdüğünü hepimiz biliyoruz. Çağın hastalığı kaçınılmaz bir durum. Eş dost muhabbeti, birbirimizi kollayalım halleri...
Televizyonlarda izlediğimiz ne kadar dizi ve film varsa verilen mesaj aynı. Birbirimize destek verelim durumları. Aslında doğru yönleri de var. İnsanın en yakınına faydası olmayacaksa sahip olduğu yeteneklerinin ne önemi var ki. Geçen gün yine bir arkadaşımın iyi eğitimli oğlu, hem de öyle böyle değil. Tam donanımlı. Yabancı dil sayısının üç artısı var. İş bulamıyor CV'sinin geriye dönüşünün nedenini anlayamıyor. Dert yanarken "Var mı bize destek olabileceğin bir tanıdığın" sorusunu getirdi. Mutluluğumuzun ince hesaplarının altındaki gerçek nedenin sahip olma duygusunun yattığını anlamamak mümkün değil. Elimizdeki değerleri kaybetmemek için sürekli çaba halindeyiz.. Dünyanın seyri değiştikçe ilişkilere yansıyan şekillenmelerde farklılaşıyor.
Yine bir arkadaşımın arkadaşının evliliğinde yaşadığı kaos durumları. Aşk ve sevgi çoktan bitmiş. Kadın artık yeni bir hayat kurmak istiyor fakat kocasının iş hayatı; babasının işleriyle birlikte, kaynaşma politikası içinde yaşanıyor. İnce hesapların birleştiği bir evliliğin tüm çıkış yolları da kapanıyor. Sen istediğin kadar ‘’mutsuzum ‘’ diye bağır. "Olmaz öyle şey, ağzına biber sürerim" komedyasıyla içi içe yaşamanın bedelini yine menfaat ilişkilerinin kurgulanmasının altındaki "Zavallı hayatlar" ödüyor.
Yıllardır tanıdığım bir evlilikte; kayınvalide, kayınpeder ve üç elti ayrı evlerde fakat aynı sitede oturdukları için, gelinlerin özel hayatı yine hava raporu misali anında ailenin büyüklerinin onayına sunuluyordu. İş yaşamına yerlerini almak isteyen bu genç kadınların mutsuzlukları, iknalar ve dil dökmeler sonucunda çözüldü ve şimdilerde mutluluklarına diyecek yok. Anlıyoruz ki; yeteneklerimizi sevdiğimiz konulara yansıttığımız zaman çok daha huzurlu bir şekilde hayata bakabiliyoruz. Tezatların boy gösterdiği ilişkilerde sizin kendi rotanızın dümeni başkalarının ellerinde olduğu müddetçe sağlık ilişkiler kurmamız mümkün olmuyor maalesef. Psikologların size sunduğu reçeteleri uygulama şansınız yoksa; başarılı ve mutlu olma şansımız da yok demektir. . Doğru puzzle'larda buluşmak ümidiyle, sevgiyle kalın.
Davranış, herkesin kendi yüzünü gösterdiği bir aynadır. J.W. Goethe