Sosyal medya başımızın belası gibi algılayanların yanı sıra, hayatımızın bir parçası haline gelmesin de hem fikir olanlar var. Teknolojik keşiflerin geriye dönüşlerinin artık imkansız hale geldiğini hepimiz biliyoruz. Olmasa olmazlarımızın arasına giren medeniyet harikaları bizim tekno parkımız haline geldi. İyi ve kötü kavramlarını geçelim. Olan oldu bir kere. Kim bilir insanlık çağ atlarken bizden sonra nesiller daha neler görecek. Aslında görmeli de. Gezegenler arasında yolculuğa çeyrek kala biz hala yeryüzü savaşlarını bitiremez olduk.
Elimde iletişim aletimle, küçük bir internet turu yaparken karşıma dünya güzeli bir kızın yüzü ekranı kaplayıverdi. ‘’SADECE BİR HAYATINIZ VAR’’ derken küçücük cümle ile tüm hayatı özetleyiverdi.
Yaşam nasıl bir şeydi? Nefes alıp vermekle yaşadığımızı zannederek ne çok şeyi kendimize dert ediyoruz. Biz gerçekten yaşıyor muyuz? Hayatın ne denli değerli olduğunu daha başka nasıl anlayabiliriz ?
Hastane odaları ve mezarlıklar arasında yaptığımız ziyaretlerin sonunda belki bir idrak noktasına yaklaşıyoruz fakat yeniden hayatın rüzgarına kapılıyoruz..
Dostlarımıza zaman ayırıyor onların dertleriyle ne kadar ilgileniyoruz?
Kendimize yeterince özen gösteriyor muyuz?
Dünyaya geliş nedenlerimizin arkasındaki o küçücük nüansları yakalayabiliyor muyuz?
Sorular ve cevaplar arasında bocalayarak ve başka hayatların hikayesini dinleyerek niye her şeyi erteleriz. Keyifli yaşamak bu kadar mı zor ?
Geçmiş İzmir yıllarım. Çok sevdiğim ilk gençlik yıllarımızın birlikte geçtiği arkadaşım Semra’nın biricik kızı Selini beyin kanseriyle kaybetmesiyle yıkılan bir hayat. Birlikte evlenmiş aynı yıllarda çocuk sahibi olmuştuk. Hamilelik, uykusuz geceler, sevinçler, güzellikler bir çırpıda uçup gidivermişti.. Bazı şeylerin değerini kaybettikten sonra anlıyoruz. Albümler bizim GEÇMİŞ HÜZÜN VE SEVİNÇLERİMİZ. Ama hepsi yok olmaya mahkum.
Hayatın her anını saniyesini yudum yudum yaşamak zorundayız. Hayatın ne olduğunu görmek için içindeki kargaşadan sıyrılmak gerekir. Pek çoğumuz düşüncelerimizin ne kadar güçlü ve önemli olduğunu fark etmeyiz. Duygularımız ise hayatımıza bakış açımızı değiştirir. Düşünce ve duygular bu hayat için ne kadar değerli olduğunu yaşadıkça anlıyoruz.
Marcus Aurelius Mutlu bir yaşam için aslında çok az şeye ihtiyaç vardır; ve hepsi senin içindedir, düşünme tarzında saklıdır.
Erma Bombeck; aşağıdaki satırlarda hayata dair çarpıcı duygusallığında yaşamı ne güzel özetleyivermiş.
Tek Bir Hayatınız Var !...
Daha az konuşun, daha çok dinleyin.
Yerler kirlense, masa örtünüz lekelense bile daha çok arkadaşınızı akşam yemeğine davet edin.
Size gençliğini anlatmaya çalışan yaşlılara daha çok vakit ayırın.
Eşinizin sorumluluklarını daha çok paylaşın.
Televizyon seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlayıp gülün.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeçin.
Size benzemeyenler, sizden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı sizi ilgilendirmesin.
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için Allah’a şükredin.
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona erecek.
Umarım her gününüzü değerlendiriniz.
Ne yaparsak yapalım her canlı kader olgusu için kendi yolunda kendi hikayesini yaşıyor. Değiştiremeyeceğimiz evren yasaları yüzünden yaşadığımız güzellikleri kaçırmayalım. Hep birlikte kendi kendimize tekrar edelim. Sadece bir hayatımız var. İkinci hayatı kim bulmuş ki...
Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır. (anonim)