YazarlarUyuyan prensesler

HABERİ PAYLAŞ

Uyuyan prensesler

Masal bu ya. Bir varmış bir yokmuş kaf dağının arkasında kimselerin adını sanını bilmediği bir ülkede mutlu mu mutlu insanlar yaşarmış. Kötülük nedir bilmeyen bu güzel insanlar çevreleri tarafından hasetle izlendiklerini farkında bile değilmişler. Beyaz atlı prenslerin kalplerindeki aşklarına kavuşmak için verdikleri mücadele günümüzde çoktan tarih sayfalarında kaldığını düşünürsek, eski çamlar bardak oldu sözünün getirdiği noktalardayız. İnsan değiştikçe dünya da değişiyor ve aşklarda zamanla eskisi gibi yaşanmıyor. Bir laf vardır "Masallar mutlu sonla, Efsaneler kavuşamamakla biter" diye…

Haberin Devamı

Yine çok bildiğimiz bir masal. Yaşınız kaç olursa olsun her devrin çocuğu bu masalı bir kez olsun dinlemiştir. Charles Perrault'un en bilinen eserlerinden biri olan uyuyan güzel, kötü bir büyü sonucunda, on sekizinci yaş gününde parmağına bir iğne batan ve yüz yıllık derin bir uykuya dalan bir prensesin hikâyesidir.. Aurora'nın bu uykudan uyanmasını sağlayacak tek şey ise sevgi dolu bir prensin öpücüğü olacaktır. Masallarda kız çocuklarına kurtarılmayı bekleyen prensesler , oğlan çocuklarına da mutlaka cesur kahramanlar olmaları gerektiği anlatılır.

Masalların en güzel tarafı sevgi teması olağanüstü yansıtılır.. Her çağda aşk kendini ortaya çıkaran bir olgudur. Aşkın başlangıcı hayranlıkla başladığı kesin. Karşınızdaki kişi sizin beyninizi istila etmeye başladığı anda; onun fiziksel ve zihinsel özellikleri şekillenir... Onu daha çok görmek istersiniz.. Kafanızda yer eden yönlerini daha yakından izlemek seyretmek için çabalarsınız.. Bu bir keyiftir tabii.. Fakat zaman içinde; kaçınılmaz bir şekilde bazı şeyler özelliğini yitirir.. Hormonlar bile bu yeni duruma alışınca, karşınızdaki kişi çaptan düşmeye başlar ve aşk orada biter, şekil değiştirir.. Siz bu duyguyu sevgiye dönüştürebiliyorsanız sorun yok. Peki tersi olursa… Gerisini siz düşünün. Ayrılıklar neden can yakar?. Kendinizi aldatılmış hissedersiniz. ‘’Nasıl hayranlığımı yok edebilir ve sıradanlaşır’ diye, karşınızdaki kişiye kızarsınız. Başlangıçlar ve bitişler arasındaki yaşanmışlık sabun köpüğü gbi kaybolur. Sanki hayat tüm her şeyi çöp kutusuna atmıştır.

Haberin Devamı

Gelelim günümüzün prenseslerine. Masal dışı konuların içinden fırlayan bu aşk melekler kendi hikayelerinin gerçekliklerine kendilerini adamışlardır. Aşkın tarifi değişince değer yargıları maddi duyguların esiri haline dönüşünce de, uyur gezer durumunda dolaşırken av ve avcı konumuna yerleşmiştir. Alan memnun satan memnun kıvamında olan bu aşk prenseslerinin dramatik hikayeleri özendirici olarak masal dünyasında kayıp yıldızlar durumuna gelmiştir.
Sosyoekonomik bir yaşam tarzını getirdiği handikaplardan yola çıkarsak beyaz atlıların yerini son derece lüks arabaların içinde bizim prensesler mışıl mışıl uyuyorlar. Sayılar arttıkça dengeler yer değiştiriyor. Artık prenseslerimiz güzel yaşam uğruna uyuyor mu ? ölü taklidi mi yapıyor bilinmiyor. Ona keza prenslerde direksiyon başında cirit atıyorlar.

HAYALLER VE GERÇEKLER

Şeyda’nın en büyük hayali gönlünün prensinde yaşayacağı muhteşem kadrolu bir hayattı. Şoför, ahçı bahçıvan ve minik sarayında salına salına gezmek uğruna verdiği savaşların karşılığını gerçekten almış mıydı? Deve kuşu gibi gözlerini yummak ve yaşadığı hayattan taviz vermemek uğruna nelerden vazgeçiyordu. Medyanın da görkemli hayatlara örneklemeler vermesiyle yaşam biçimimiz çığırından çıkmasının mutsuzlukla biten sonları kaçınılmaz olurken gerçekten Şeyda gibiler mutlu muydu?

Haberin Devamı

Günümüzde yadsıyamayacağımız bir gerçek de; prenslerin de bu bollukta tek prensesle yetinmeyeceği. Aslında herkes gerçeği ve bunun bir oyun olduğunu biliyor olmaları... Her iki tarafta rollerinden memnun. Kimse kendi konforundan vazgeçmiyor.. Ve günümüzün hikayeleri geçmişin masallarından daha acı bir gerçekle ortada cirit atmaya devam ediyor.. Uyurgezer prens ve prenseslerimize mutlu rüyalar diyelim mi?
İnsan yalanı avuç avuç içer de, bir damla gerçeği yutamaz. ( anonim)

 

 

Sıradaki haber yükleniyor...
holder