Hepimiz kendi hayatımızın döngüleri içinde yaşarken kovaladığımız sorunlarımızla ne kadar baş edebiliriz diye kafa yoran düşüncelere takıldığımız anların değersizliğinde kayboluruz. İstekler ve arzular. Sevgi ve nefret. Var olmak veya yok olmak. Hayatın gerçeği ve yalanları. İnanmakla sorgulamak arasında kalmak. Sıkışmış zaman birimlerinde doğru ve yanlışlarımızı aramak.
Kaygılarımız, korkularımız, pişmanlıklarımız, hatalarımız, kişisel hesaplarımız, en sevdiklerimizi yok saymalarımız.
‘’Yanlış Hesap Bağdat'tan Döner’’ atasözü her hatanın telafi edilebileceği anlamına gelir. Önemli olan insanın hatalı olduğunu kabul etmesi ve yaptığını yanlışları düzeltmeye çalışmasıdır. Her yanlış geriye döner mi sorusunu ister istemez insanın aklını kurcalıyor. Yaşamın uçsuz bucaksız kıvrımlarında ne kadar mükemmeliz. Öfkeler yüzünden yüzyıllardır bitmeyen savaşlar hala devam ediyor.
Hepimizin pişmanlıkları mutlaka var.
Tecrübe edindiğimiz hatalar, hüzünlendiğimiz pişmanlıklarımız hep olacaktır.
Hayatın kendi içinde garip bir matematiği mevcut.. Hepimiz hata yapmaya programlanmış bir insan oğluyuz. Neye karşı kendimizi korumalı ve kime karşı gardımızı almalıyız. Derdimiz aslında bitmeyen hırslarımızı kontrol edemeyişimiz.
Peki siz hangi hatalarınızın pişmanlıklarınızın gerçekleşmemiş olmasını isterdiniz?
Hatalar yapmasaydık pişmanlıklarımız olmasaydı mutlu olabilmek mümkün mü olur muydu? Her yanlış bir doğruyu götürür dediğimiz cebir işlemleri sınıfta mı kaldı? Bu hayatta öğrendiklerimizi varsayarsak öğrenemediğiniz her nelerse hala hangi savaşın içindeyiz.
Çıkmaz sokakların dönüşlerinin telafisi zorken, ve kısacık yaşamın içinde kaybolduğumuz bilançoların yekünü bizi mutlu etmeye yeterli sayılmazken, doğru ve yanlışın bileşkesi havada askılı kalmışken, ne yazık ki; hala varlığımızı sorguluyoruz.
Bazı insanlar sürekli kaygı çeker. Geçmişte yaptıkları hatalar üzerinde tekrar tekrar düşünerek üzülür, kendilerine eziyet, hatta işkence çektirirler.
Bizler neden bir ilişkiye başlarız. Mutlu olmak, gelişmek, belki de diğer yarımızı bulup sonsuz huzurda yaşamak için. Aslında temel amacımız kendimizi daha iyi hissetmek iken bazı ilişkiler bize tam tersi etki yapar; zarar verir ve kendimizi kötü hissetmemize neden olur. Yaşadığımız her şeyin diyet dediğimiz karşılığı vardır. Yanlış ve doğru arasındaki ölçü herkesin kendi algılama tarzına göre değişir.
Atasözlerinin bile değişime uğradığı bir çağın içinde yuvarlanıp giderken Bağdat’ın çok uzakta olmadığını hatta Mars gezegeni bile dünyanın üst balkonu haline gelmesinin sonucunda bireysel ilişkilerimizin değer yargıları değişmiş olması hiç birimizi şaşırtmıyor.
Eda yıllarca büyük aşkla bağlı olduğu üniversite aşkından bir gün aniden vazgeçerek aklına bile olmayan Bartu ile evlilik yolundaki attığı adımların doğruluğunu sorgulamak bile istemiyordu. Yaşamın sürprizleri karşısında hesap kitap yapmanın önemli olmadığına karar vermişti. Ayhan kariyerini ön planda tutan başarılı bir mühendis olmanın coşkusuyla çalışma alanlarını devamlı değiştirirken geriye bakmadan ilerlemenin mutluluğunu duyuyordu. Kalp kırıklıkları ve vicdani muhasebeler yapmak ona gereksiz geliyordu.
Bazı hataların önüne geçilmiyor. Öğretiler yanlışlıklardan sonra önem kazanıyor. Bilgelik sınıfına geçmek ve olgunlaşmak için inadına gereksiz işler yapmamız gerekiyor. Biliyoruz ki mükemmel insan olma sıfatının altında binlerce yanlış hesap var. Bulunduğumuz nokta en doğru alanımızdır. Neyi ne kadar öğrenmiş olmamız çok önemlidir. Tabiri caizse duvara tosladığımız her anımız acısıyla birlikte bir çeltik atıyor ve yaşam matematiğini daha kolay algılıyoruz.
Yanlış hesap Bağdat’tan döner veya dönmez. Önemli olan bu yaşam bizi neler öğretiyor veya öğrenemiyoruz. İŞİMİZ ZATEN ÇOK ZOR. DAHA FAZLA ZORLAŞTIRMAYALIM.
Yaşam bir deneydir. Ne kadar çok deney yaparsanız, yaşam o kadar değerli olacaktır. ( anonim)