Giriş
Sohbetimizi okumadan önce koltuğunuza yaslanın ve Buika’nın en popüler şarkısı ‘No Habrá Nadie En El Mundo’yu açın. Sesinde dinleyen herkesi etkisi altına alan bir büyü var. Buika, Türkiye’ye geldi. Yarın saat 20.00’de Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında CSO Ada Ankara’da sevenleriyle buluşacak. Konser öncesi hissettiklerini ve müzik yolculuğunu konuştuk.
Enerjik, özgün ve doğaçlama sahne performanslarınızla tanınıyorsunuz. Bu planlı bir tercih mi yoksa organik bir biçimde mi ortaya çıkıyor?
Sahnede kendimi arenaya çıkan bir boğa gibi güçlü hissediyorum. Açıkçası sahne öncesinde hiçbir hazırlık yapmıyorum. Bana masumiyet, kararlılık ve inanç yön veriyor. Bu sayede işimi nasıl yapacağımı çok iyi biliyorum ve şarkılarımı kalpten söylüyorum.
Daha önce pek çok kez Türkiye’ye geldiniz. Bu coğrafyada nasıl hissediyorsunuz?
Türkiye, insanı farklı tatlar ve renklerle büyüleyen muhteşem bir ülke. Bugüne kadar Türk toplumunun romantik ve tutkulu yanlarını keşfetmemi sağlayan pek çok insanla tanıştım. Türk dinleyiciler neyi sevdiğini çok iyi biliyor ve de sevgi dolular. Müziğe önem veriyorlar, yeni seslere açıklar. Şarkıları kalpleriyle dinliyorlar ve bu da beni çok mutlu ediyor. Türk dinleyicilere bayılıyorum. Onlara gerçekten hayranım.
Ankara konserinizde hangi şarkılarınızı söyleyeceksiniz?
Konser için çok heyecanlıyım. Söyleyeceğim şarkılardan bahsetmek isterdim ama sahnede anın enerjisine kapılıyorum. Ancak dinleyicilerimi temin ederim; unutulmaz bir akşam olacak.
ÇOCUKKEN ANNEM BİZİ MÜZİKLE YATIŞTIRIRDI
Müziğe dair ilk anılarınız neler? Müzik çocukken de hayatınızın bir parçası mıydı?
Çok fazla çocuğun olduğu bir evde büyüdüm; altı erkek kardeşim dışında ayrıca mutlaka bir kuzenimiz ya da arkadaşımız da yanımızda olurdu. Annem biz küçük canavarları müzikle yatıştırırdı. O yıllar tamamen müziğin hakim olduğu yıllardı, şimdilerde her şey görselliğe dayalı.
Hayat mottonuz nedir?
Ne olursa olsun vazgeçme! Tanrı’nın bereketi ve bir gün daha yaşamanın sevinciyle yola devam et.
Sahneye çıkmadan önce yaptığınız özel bir ritüel var mı?
Elbette var ancak bu, büyüsü bozulmasın diye kimseyle paylaşamayacağım bir sır.
EN GÜÇLÜ ENSTRÜMANIM SESİM
Muazzam sesinizi korumak için özel bir şey yapıyor musunuz?
Sesimin en güçlü enstrümanım olduğunu hissediyorum. Her zaman başarılı olamasam da kendimi korumak için elimden geleni yapıyorum. Sosyal çevreme kattığım güzellikler günün sonunda sesim dahil psikolojime iyi geliyor.
BURADAN GÖÇMEDEN ÖNCE OLABİLECEĞİM HER ŞEY OLMAK İÇİN DÜNYAYA GELDİM
Müzisyen olmasaydınız sizce ne yapıyor oluyordunuz?
Aman Tanrım! Yaşlı bir kadınla konuşuyor gibisiniz. Açıkçası benim yolum henüz yeni başlıyor. 50 yaşına yeni girdim ve gelecekte beni bekleyen çok şey var. 50’li yaşlardaki herkese sesleniyorum: Hayat şimdi başlıyor, rock’n’roll’a hazır olun. Aslında henüz bu hayatta ne yapacağıma karar vermedim.
Peki hayatta ne olmak istediğimize karar vermemiz gerekiyor mu mutlaka sizce?
Bunun yerine, dünyaya bizden ne istediğini sorarsak cevabı kalbimizde bulabiliriz. Ben, buradan göçmeden önce olabileceğim her şey olmak için dünyaya geldim. Varacak bir yer değil yaşanacak bir hayat var önümüzde.
Müziğiniz için Flamenko, soul ve caz karışımı yakıştırması yapılıyor. Buna katılıyor musunuz?
“Flamenko ya da Afrika etkileriyle müzikler yapıyorum” demiyorum. Ben hissettiklerimi yazıyorum, çevremdeki müzisyenlerle şarkılarıma yepyeni ifadeler katıyorum. Tüm bunlar benim şarkılarım. Ait olduğum yer sahne ve kendimi ifade etmek için herhangi bir sınırım yok.
MADDİ OLANIN ÖTESİNE ULAŞMAK İSTİYORUM
En büyük hayaliniz ne?
Valhalla’ya giriş biletini kazanmak için bu hayatta maddi olanın ötesine ulaşmak istiyorum. Valhalla, İskandinav mitolojisinde ölen savaşçıların, Tanrı Odin’in de evi olan Asgard’da gideceği görkemli salondur. Bu salon, tanrılarla birlikte yemek yiyecekleri, içecekleri, eğlenecekleri ve ebedi zaferlerini kutlayacakları yer olarak bilinir.
BUİKA KİMDİR?
Concha Buika’nın babası, eski politikacı ve yazar Juan Balboa Boneke, rejim karşıtı olduğu için Ekvator Ginesi'nden Mallorca’ya sürgüne gönderilince, Buika da yedi çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğu olarak Mallorca’nın fakir bir bölgesinde doğdu. Yaşadıkları bölgedeki tek siyahi aile olduklarından zorluklarla ve fakirlik içinde büyüdü.
Babası, o daha dokuz yaşındayken evi terk etti. Küçük bir kızken komşunun çocuğundan piyano dersleri almaya başladı. Mahallesinin blues barında sahneye çıkmaya başlamasıyla ilk sahne tecrübesini yaşamış oldu.
