Ateşin, buzun ve Kuzey Işıkları'nın ülkesi: İzlanda

Hayatın yüklerinden uzaklaşmak ve kendinizi gerçek anlamda başka bir gezegendeymiş gibi hissetmek ister misiniz? O halde rotanızı yeryüzünün en sihirli ülkesi olarak ilan ettiğim İzlanda’ya çevirin. Ateşin, buzun ve Kuzey Işıkları’nın ülkesi İzlanda, tüm mütevazılığıyla Atlantik Okyanusu’nun kucağında duruyor ve keşfedilmeyi bekliyor. Gelin birlikte kısa bir İzlanda turu yapalım.

Ara ara kendime “Dünyanın manzarası bu kadar güzel olmasaydı insanlar bunca acıya katlanır mıydı?” diye sorarım. İzlanda’da yine bunu sorguladığım anlar yaşadım. İzlanda, teknik olarak volkanik bir ada, bir Avrupa ülkesi ve bence hiçbir Avrupa ülkesine benzemiyor. Her mevsimi ayrı güzel ama biz yeni yıla İzlanda’da, Kuzey Işıkları’nın altında girmek istedik. -20 derece soğuğa rağmen buna değdi.

İlk gecemizde başkent Reykjavik’te bar hopping yaptık. Çünkü bir ülkeyi tanımanın en iyi ve kolay yollarından biri gece hayatını gözlemlemektir. Önce içgüdüsel olarak Hus Mals Og Menningar adında bir kitap-bara girdik. Honky Tonk isimli bir grup çalıyordu ve biz içeri girer girmez, en sevdiğim şarkılardan biri olan 4 Non Blondes’den ‘What’s Up’ı söylemeye başladılar. Bunu, doğru zamanda doğru yerde olduğuma dair bir işaret olarak kabul ediyorum. En son bir İzlandalıyla Queen’in ‘I Want To Break Free’ şarkısıyla çılgınlar gibi dans ediyorduk. Barmene buralarda en sevdiği barı sordum. Röntgen’in en keyif aldığı bar olduğunu söyledi. Hooop hemen oraya gittik.

DANS EDEN IŞIKLAR VE YERLİ BİR ELF

Orada da bir sürü İzlandalı arkadaşımız oldu. Bize neden bu ülkeye geldiğimizi sordular. Balayında olduğumuzu ve özellikle Kuzey Işıkları’nı görmek istediğimizi söyleyince önce büyük bir coşkuyla Ahmet ve bana sarılıp içtenlikle evliliğimizi kutladılar, sonra da her biri ağız burun büküp, “Biz hep görüyoruz, ne özelliği var ki?” dediler. Tam o sırada yanımıza biri geldi. Saçları altın gibi parlıyordu, enerjisi çok temizdi ve sarhoş olduğu her halinden belliydi. Konuşmalarımızı duymuş, “Onlara aldırma, ışıklar şu anda kapının önünden az da olsa görülüyor” dedi. Size yemin ederim ki o bir Elf’ti. Hemen koşa koşa dışarı çıktık. İnsanların yaptığı şehir ışıkları, Tanrı’nın yaptığı Kuzey Işıkları’nı görmemi zorlaştırsa da tüm ihtişamıyla karşımda dans ediyorlardı. Şansımız yaver gitti, orada olduğumuz beş gece boyunca ışıkları bir şekilde görmeyi başardık. Işıkların kendi göstermediği de oluyormuş.  

Kuzey Işıkları yani Aurora Borealis, güneşin atmosferinin en üst katmanından kopan elektrik yüklü parçacıkların kutuplara ulaşmasıyla oluşuyor. Işıkları görmek için bazı şartlar var: Işıklar en iyi ekim ve mart ayları arasında görülüyor. Şehirden uzak ve bulutsuz bir gece, ışık görme ihtimalinizi artıracaktır ve ışık avına çıktığınız gece dolunayın olmamasına dikkat edin. Çünkü Kuzey Işıkları, kuvvetli ay ışığının arkasına saklanır.

HAVAİ FİŞEK TUTKUSU

İlk gün şehri kendi başımıza keşfettik ama burası kış şartlarında ekstra zorlu bir coğrafya olduğu için, iki Egeli olarak araba kiralama fikrini baştan eleyip ‘Mountain and Roads’un beş günlük turuna katıldık. Rehberimiz Elif Erbil, gördüğün en cool ve bilgili gezginlerden biriydi. Beş gün boyunca hava şartları el verdiğince keşfe çıktık. 2023’e İzlanda’nın sevimli Vik kasabasında girdik. Kasabada yaklaşık 500 kişi yaşıyor. Kasabanın yüksek yerlerinden Atlantik Okyanusu’nu görebiliyorsunuz. Işıklar bize yeni yıl sürprizi yaptı ve tüm ihtişamıyla kendini gösterdi. İzlandalılarda bir havai fişek merakı var ki sormayın. Yeni yılın öncesinde ve sonrasında deli gibi havai fişek patlatıyorlar. Bu doğanın pek hoşuna gitmeyen bir aktivite ama onlar bunu seviyor. Ülkede bir tane bile bacası tüten fabrika yok ve doğayı korumak için ellerinden geleni yapıyorlar. Karmalarını bu şekilde temizliyor olabilirler.

BUZUL YÜRÜYÜŞÜNE VAR MISINIZ?

Dünyanın en güçlü şelaleleriyle buluştuk. Çoğu bölümleri donmuştu ama inatla ve coşkuyla akmaya devam ediyorlardı. Geleneksel jeotermal ekmeğin yapım aşamalarına şahit olduk. Toprağın altında pişiriyorlar ve tadı efsane! Son gün ise lisanslı rehberimiz Lukas ile Solheimajökull Buzulu’nda yürüyüş yaptık. Yaklaşık dört kilometre yürüdük ama bunu düz yolda yürümek gibi düşünmeyin. Hayatımın en büyük challenge’larından biriydi ama her şeye değerdi. Zemin, sağ, sol her yer buz! Yolun sonunda vardığımız buz koridoru ise gerçek bir doğa harikasıydı. Doğaya olan saygım katlanarak çoğaldı. Bazı yerlerde devasa küp şeklinde buzlar vardı. Büyük ihtimalle tanrılar içeceklerine koydukları buzu buradan alıyorlar. Cheers! Bu zorlu ama büyüleyici yürüyüşten sonra termal bir SPA olan Sky Lagoon’a gittik. Dışarısı

-15 dereceydi ve biz, yıldızların altında sıcak suyun içinde doğaya teşekkür ediyorduk.

Bunları yapmadan dönme:

Hekla ve Eyjafjallajökull volkanlarını, bence bir rokete benzeyen, devasa Hallgrimskirkja Kilisesi’ni, sekiz dakikada bir patlayarak inanılmaz bir görsel şölen sunan gayzerlerin atası Geysir’i; Seljalandsfoss, Gulfoss ve Skogafoss şelalerini, Game of Thrones’un bazı sahnelerinin çekildiği Reynisfjara Siyah Kum Plajı’nı, tatlı Vik kasabasını görmeden dönmeyin. Singvellir Milli Parkı’nda yürüyüş yapmak da mutlaka planlarınız içinde olmalı. Vikingler, yeryüzünün ilk demokratik meclislerinden birini burada kurmuş ve her yaz burada panayır tadında şenlikler oluyormuş. Biz oradayken her yer karla kaplıydı ama olsun, orada olmak her şeye değerdi. Reykjavik Limanı’nda Seabaron adında bir restoran var. Onu bulun ve ıstakoz çorbası için. Bana bu önerim için teşekkür edeceksiniz.

Kısa kısa İzlanda:

• İzlanda atmosfere zarar vermiyor. Fabrikalar yok, bacalardan çıkan duman yok.
• Sıcak su kaynaklarını ısınma ve elektrik enerjisi elde etmek için kullanıyorlar.
• Ülkede her 10 kişiden birinin kitabı var ve ülke olarak hikaye anlatmaya bayılıyorlar.
• Koca adada tek bir anayol var. Kardan yollar kapanırsa, açılana kadar olduğunuz yerde mahsur kalıyorsunuz.
• Okuma yazma bilmeyen yok.
• Ülke genelinde İngilizce bilmeyen de yok.
• Ordu yok, polis yok. Polis yerine de kanun koruyucular dolaşıyor. Onları da çok sık göremezsiniz.
• Evet, tüm söylentiler doğru! İzlandalı ebeveynler çocuklarını, bebek arabasının içinde olmak suretiyle buz gibi havada dükkanların önüne bırakıp rahat rahat alışveriş yapıyorlar. Çocuklar bu şekilde daha iyi uyuyorlarmış. Bu gözler karda yalınayak yürüyen çocuk gördü. Beni bu dünyada artık hiçbir şey şaşırtamaz. Haha!