Can Gox, Türkiye’nin en güçlü vokallerinden biri. Bu yıl çıkardığı ‘Ah Be Ah’ ve ‘Ömrünü Berbat Etme’ adlı iki şarkının ardından bugün ‘Only the Pain’ şarkısı da dinleyicileriyle buluştu.
Müziği ‘Anadolu blues’ diye tanımlanan Can Gox’u özel yapan şeylerden biri de eski şarkı ve türkülerle yeni jenerasyon arasında köprü olması. ‘Haydar Haydar’, ‘Drama Köprüsü’, ‘Ah Bir Ataş Ver’ gibi muazzam eserler onun yorumuyla gençlerin de kulaklarına misafir oluyor. Şimdi söz Can Gox’ta...
Hikayeniz nerede ve nasıl başladı?
Çocukluk anılarım Beşiktaş’ta, gençlik anılarımsa Kadıköy’de saklanıyor. Beşiktaş kanım, Kadıköy canımdır. Lise öğrencisiyken Derya Köroğlu, İlhan Şeşen ve Gökhan Şeşen’den gitar dersleri alma imkanım oldu. Üniversite zamanı gelince konservatuar sınavlarına girdim ama “Kulağın yok” dediler ve kabul etmediler. Tam bu sevdadan vazgeçiyorken Bilgi Üniversitesi Caz Müzik Vokal bölümüne tam burslu olarak kabul edildim.
İçinizdeki müziği ne zaman keşfettiniz?
Deodorant ya da tarakla şarkı söyleyen bir çocuk değildim. Babam çok güzel akordeon çalardı. Kulağıma ilk olarak onun ezgileri girdi. Sonra babam bir gün bana org aldı ve müziğe daha çok dokunmaya başladım.
Ey dünya! İnsanlığa daha ne kadar dayanabilirsin?
Bize kimsenin bilmediği bir sırrınızı verin.
Eskiden arabesk müzik dinlemek ayıplanırdı. Ben de metal ve rock’ın yanında çaktırmadan arabesk dinlerdim. Lahmacun ve arabeski ayıplayanların sanki bütün sülalesi caz dinliyor. 90’larda etrafımız böyle insanlarla doluydu. “Rock’çı arabesk dinlemez. Dinleyeni de dışlarız” durumu vardı.
Dünya bir günlüğüne konuşacak ve sizin bir sorunuzu cevaplayacak. Ona ne sormak istersiniz?
Ey Dünya! İnsanlığa daha ne kadar dayanabilirsin?
Tek bir şeyi yok etme gücünüz olsa bu ne olurdu?
Gelmiş geçmiş tüm savaşları yok ederdim. Hiç yaşanmamış gibi...
Elinizde olsa müzik piyasasında neyi değiştirirdiniz?
Hak ve hukuk dengesinin oturturdum. Tüm müzik emekçilerini garanti altına alacak bir sistem yaratmak isterdim.
Nerede ve nasıl bir sahnede konser vermek isterdiniz?
Pink Floyd’un Venedik konseri beni çok etkilemişti. İnsanlar gondolların üzerinde Pink Floyd’u dinlemişlerdi. Öyle bir konser verebilmek şahane olurdu.
Retro bir adamım, çağa ayak uydurmaya çalışıyorum
Müzisyenlerden oluşan şampiyonlar liginizde kimler var?
B.B. King, Kazancı Bedih, Etta James, Selda Bağcan, Ekin Koray, Joe Cocker, Aretha Franklin... Müslüm Gürses, benim için çok özeldir. En iyi caz vokallerden biridir.
Gelmiş geçmiş hangi efsanevi müzisyenle karşılıklı oturup 21. yüzyılı çekiştirmek istersiniz?
Bunu Bruce Springsteen’le yapmak iyi olurdu.
Olduğunuz yerden dünyanın bugünkü halini nasıl görüyorsunuz?
Dünya, 150 senede bir insanlığı “Arkadaşlar kendinize gelin” diyerek uyarıyor. Bakalım bu sefer kendimize gelebilecek miyiz? Ben 1940’larda 1950’lerle yaşamak isterdim. Retro bir adamım ama çağa ayak uydurmaya çalışıyorum.
İnsanlığa anlatmak istediğiniz bir derdiniz var mı?
Hayatı dürüst yaşamalı insan.
Sınırları olmayan gönülden süzülen şarkılar yapıyorum
Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz?
Evrensel, sınırları olmayan, gönülden süzülen, barışçıl ve dürüst şarkılar yapıyorum.
Müzik dünyamıza hiç uğramasaydı sizce ne eksik kalırdı?
Hayat olmazdı. Net...
Ömer Hayyam'a selam olsun
‘Ah Be Ah’ ve ‘Ömrünü Berbat Etme’ şarkıları hangi duyguyla ortaya çıktı?
Herkesin “Ah be ah...” dediği bazı anlar vardır... Sözleri ben yazdım. Erdem Tarabuş ile de besteledik. ‘Ömrünü Berbat Etme’ şarkısında ise Ömer Hayyam’ın ‘Sefa Sür’ şiirinden alıntı yaptık. Selam olsun...
Bugün çıkan ‘Only the Pain’ şarkınız dinleyicilere neler anlatacak?
Bu şarkı bir şehre yazıldı. Bir şehrin insanlar yüzünden yaşadıklarını anlatıyor. Şehir, insanlara serzenişte bulunuyor. Bu şarkıyı istesek böyle bir zamana denk getiremezdik. Söz ve beste James Önder’e ait. Aranjör ise Erdem Tarabuş.
Daha önce Neşet Ertaş ve Cem Karaca’dan dinlediğimiz ‘Haydar Haydar’ı yeniden yorumladınız. Şarkıyı YouTube’da arattığımda ilk sizin videonuz çıkıyor. Bu size ne hissettiriyor?
Bu benim için çok özel bir şey. Bu üstatlarla ismimin aynı cümle içinde geçmesi bile bana gurur veriyor. Her konserimde onların isimlerini yâd etmeye devam edeceğim. Bir lise konserine gittiğimde oradaki öğrencilerin bir ağızdan Cem Karaca ve Neşet Ertaş’ın eserlerini söylemeleri beni çok duygulandırıyor.