70’li yıllardan beri olağanüstü sesiyle bize hediye ettiği şarkıların haddi hesabı yok. Ve böyle güzel bir enerji olamaz! Hayatımda Nükhet Duru kadar sevecen, içten çok az insana rastladım. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle buluştuk. Hem geçmişi konuştuk hem de bugünü. Karşınızda sahnelerin 50 yıldır değişmeyen star’ı Nükhet Duru ve kalplerin Nünü’sü…
14 yaşından beri sahnedesiniz, sanat yaşamınızın 50. yılı. Modanız hiç geçmiyor ve hâlâ çok güzel görünüyorsunuz. Bunun sırrı ne?
İnan bana bilmiyorum. Birçok şeyin karışımı olabilir. Ruh yapım ve enerji düzeyime bağlı olabilir. İnan bana bazen enerjimi bastırmaya çalışıyorum. Yeni bir insan gördüğümde sevgi doluyorum, ona bütün kredilerimi açmak istiyorum. İçimdeki mutluluktan dolayı iyi görünüyorum. Gayretim genç görünmek değil iyi görünmek. Sokakta gördüğüm sevgi ve saygı beni çok mutlu ediyor. Şükran doluyum.
Size ‘Nünü’ ismini kim taktı?
Bilmem, hatırlayamadığım kadar eski! Oldum olası bana ‘Nünü’ derler. Eskiden sadece arkadaşlarım derdi, sora yayıldı ve önleyemediğim bir noktaya geldi. Yılların getirdiği samimiyet, burnumun Kafdağı’nda olmadığının bilinmesi bana böyle seslenilmesine neden olmuş olabilir. Z kuşağı da bana ‘Nünü’ diyor. Gayet de memnunum.
BÜTÜN BU İLERLEMENİN İÇİNDE İNSAN DAVRANIŞLARI HÂLÂ UYGAR DEĞİL
Bir sanatçı gözüyle geçmişten bugüne Türkiye’nin geçirdiği değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir röportaja sığmayacak kadar iniş çıkış var. 2000’li yıllara gelindiğinde acayip değişimler oldu. Teknoloji gelişti, birçok şey kolaylaştı ama insanoğlu tekamül etmedi. Bütün bu ilerlemenin içinde insan davranışları hâlâ uygar değil. Adabımuaşeret kuralları kayboldu. 50. sanat yılımda bunun ilgili bir retrospektif üzerine çalışıyorum.
ÇOCUKLUĞUMDA KUTLANMAYAN DOĞUM GÜNÜMÜ ŞİMDİ KUTLAMAK TUHAF
Doğum gününüzü kutlamaktan hiç hoşlanmadığınızı okudum. Neden?
Çocukluğumda kutlanmamış doğum gününü şimdi kutlamak bir tuhaf oluyor. 19 Mayıs’ta doğduğum için, o da özel bir gün olduğundan arada kaynıyor. Bir kere doğum günü partisi oldu, onu da bana sürpriz yapmışlardı. Tamam işte bu bana bir ömür yeter.
TUHAF İSİMLİ MÜZİK GRUPLARINI ÇOK SEVİYORUM
Yeni nesil müzik grubu Evdeki Saat’in ‘Uzunlar’ şarkısını cover’ladınız. Müzik dünyasındaki gençleri nasıl buluyorsunuz?
Çoğunu çok iyi buluyorum, tuhaf isimli grupları çok seviyorum. Son Feci Bisiklet, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Büyük Ev Ablukada, Evdeki Saat… Bu isimleri nereden karar verip koyuyorlar, çok hoşuma gidiyor. Şimdi Model’in bir şarkısını cover’lıyorum. Yaza da Nazan Öncel’den bir şarkı söyleyeceğim. Çok komik bir şarkı olacak.
KİM DEMİŞ Kİ KADINLAR ANLAŞILMAZ DİYE? YÜREKTEN BAKMAYAN ERKEKLER HERHALDE
Kendinizi nasıl bir kadın olarak tanımlarsınız?
Sevecen bir kadınım. Kediye, köpeğe, çiçeğe, böceğe her şeye sevgi doluyum. Neşeli, neşeyi bulaştırmaktan ve gittiğim yerin havasını değiştirmekten hoşlanan biriyim. Çok duyarlı bir kadınım. Yıllar önce şöyle bir şarkı yazdım:
İşlemeyi bilene verimli toprak gibi kadınım
Almasını bilene yediveren gülü gibi kadınım
Kim demiş ki kadınlar anlaşılmaz diye?
Kim demiş kadınlar deniz gibidir diye?
Yürekten bakmayan erkekler herhalde’
‘ASLAN OĞLUM’ DEMEYEN ANNELERDENİM
Yaşamınızdaki en mutlu günü anlatır mısınız?
Oğlumu kucağıma aldığım gün hayatımın en mutlu günüydü. Bunun önüne hiçbir şey geçemez.
Çok araştırdım ama oğlunuz Cem Masis’le ilgili pek bilgiye ulaşamadım. Bu kadar göz önündeyken oğlunuzu saklamayı nasıl başardınız?
Büyük emek, büyük vazgeçişler… Ona şöhretimin yükünü yaşatmak istemedim. Çocukluğunu, ergenliğini, delikanlılığını özgür ve rahat yaşasın istedim. Mezuniyet törenlerini uzaktan izledim, okuluna bile doğru dürüst gidemedim. Anaokulu itibariyle benim çocuğum değilmiş gibi yaşadı. Bu da onu daha özgüvenli ve ayağı yere basar hale getirdi. Onu korudum ve bunu da büyük ölçüde başardım. Biz beraber sinemaya da gittik, yemek de yedik ama basındaki arkadaşlarım da kararıma saygı duydu ve fotoğrafını çekmediler.
Çok merak ediyorum, aranız nasıl, nasıl bir annesiniz ve o nasıl bir evlat?
Ben “Aslan oğlum” demeyen annelerdenim. Benim oğlum yatağını da toplar, yemeğini de yapar, çamaşırını da yıkar, kendi işini kendi görür. Öyle yetiştirdim. Geçenlerde bana, “Anne beni o kadar çok sevmişsin ki bir ara dünya benim sanıyordum. Bunu bana yapma çünkü dünya benim değil” dedi. “Harikasın oğlum, aynen böyle devam et” dedim. Ben yine onu sevmeye devam edeceğim, kalbimi istese çıkarıp vereceğim ama kendi kendine yaşaması gerektiğini de öğrenmiş olacak.
ARKANDA ÜZGÜN, KIRGIN İNSAN BIRAKMA
Yaşamınızdan süzdüğünüz en değerli bilgi nedir?
Serinkanlı, dikkatli ve kalp kırmadan yürümek. Hayatta her şey yapılabilir ama arkanda üzgün insanlar varsa hiçbir şeyin kıymeti yok benim için. Arkanda üzgün, kırgın insan bırakma.
KADINLARIN CAN GÜVENLİĞİNE VE ADALET SİSTEMİNE GÜVENMEYE İHTİYACI VAR
Kelebek Mobilya’yla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için bir reklam çektiniz. Bu iş birliğine nasıl karar verdiniz?
Onlarla bir buçuk yıldır zevkle çalışıyorum. Sağlam, kalıcı ve zevkli tasarımları var. Kelebek Mobilya, kadın dostu bir marka. O nedenle bu iş birliğin çok mutluyum. Uzun süre dayanan, değişmeyen ve kendini yenileyen bir reklam yüzü istemişler ve bana teklif ettiler. Ben de çok gururlandım. İlk genç kızlık evimi Kelebek Mobilya’yla döşemiştim. Böyle de tatlı bir tesadüf var.
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ HÂLÂ KAZANAMADIK
Geçmişin yastık diken, yuvada kuş gibi yaşayan Mahmure’leri reklamda boks yapıyor, buluş yapıyor... Sizce yıllar içinde kadınlar ne kadar değişti?
Toplumsal cinsiyet eşitliğini hâlâ kazanamadık. Kadınların sporda, sahnede, iş hayatında erkeklerle eşit maaş almaları gerekiyor. Kadınların ve çocukların can güvenliğine, adalet sistemine güvenmeye ihtiyacı var. Saymakla bitmeyecek kadın sorunları var. İstanbul Sözleşmesi’ne en kısa sürede geri dönülmeli. Kadının toplumdaki yerinin ne kadar önemli olduğu kabul edilmeli. Ben yaşarken bunun düzeldiğini görmek istiyorum.
MAHMURE’Yİ İLK SÖYLEDİĞİMDE HAFİFE ALMIŞLARDI
‘Mahmure’ şarkısının sizin gönlünüzdeki yeri nedir?
‘Mahmure’ 30 yıllık bir şarkı. Turgut Özakman’ın şiirinden bestelendi. ‘Mahmure’yi ilk söylediğimde hafife almışlardı ama sonra özür dilediler. ‘Mahmure’ bizim köklerimize yaslanıyor. Osmanlı dönemindeki kadının ne çektiğini anlatıyor. Kadının evde iki ileri bir geri sekmekten başka bir görevi yokmuş gibi yaşatıldığını anlatıyor.
Erkek şiddetine çözüm bulunamayan bir dünyada yaşıyoruz. Tüm bu olanlar size ne hissettiriyor?
Her duyduğum olayda kendimi sokaklara atmak istiyorum. Bunun önüne geçilemiyorsa uygarlıktan nasıl söz edebiliriz? Gerçek bir erkek centilmendir, sorunlarını konuşarak çözer, güç gösterisinde bulunmaz. 30 yıl önce hayatımı kadın sağlığına adamıştım. Yanımda bir doktor ordusuyla Türkiye’nin çoğu yerine gittim. Doğum kontrol konusunda kadınları aydınlatmaya çalıştım. İşlerimin sosyal sorumluluğa katkı sağlamasını çok önemsiyorum.