Yapay zekâyı geçtim, yatay zekâya bile razıyım ama ne yazık ki bizdeki yatan zekâ!
Çin’de, yürürken telefonla oynayanlar için şerit varmış. Allah korusun, bir anlık dalgınlıkla gözünü telefondan ayıran şerit ihlali yapar, kazaya davetiye çıkarır!
Bir siyasi parti ‘yol haritası’ kavramını kullanırken iki kere düşünmeli. Zira rakibi, “Bu devirde ne haritası, navigasyon diye bir şey var!” eleştirisini getirebilir.
Google, hastaların ölüm ihtimallerini hesaplayacakmış. Bizim telefon hastalarının haykırışını duyar gibiyim: “Beni boş ver, telefonun pilinin ölme ihtimalini söyle!”
Elektrikli arabaların en büyük derdi pil ömrü. Trafiğin neden olduğu negatif elektriği vücuttan alıp arabanın piline aktaran bir sistem yapsalar, İstanbul’daki bütün elektrikli arabalar tam şarj gezer!
Et mühürleme işlemini izleyen vatandaş: “Valla bu fiyatlarla bize ancak mühürlenmiş kasap dükkânı kapısı kısmet olur!”
Sosyal medya kanallarına aynı zamanda ‘platform’ denilmesini anlıyorum. Çünkü onları kullandığımızda adeta bir platformun üzerine çıkıp olup bitene bakıyoruz.
Gelecekten geldiğini iddia edip telefonundan 2120 yılını izleten adam inandırıcı bulunmamış. Neden inanmamışlar ki? Sanki Beşiktaş’tan Şişli’ye 21 dakikada gittiğini iddia etmiş!
Gelmeyen yabancı yatırımcının yabancılığı pasaportundan değil; bizim karışık yatırım ortamındaki deneyimsizliğinden kaynaklanıyor!
Yaya geçidinde durmayanlar, kursta size “Durursanız, yayayı istediği yere götürme zorunluluğunuz var” gibisinden bir şey mi dediler? Aklıma başka sebep gelmiyor da!