Cuma günü gösterime giren ‘Son Çıkış’ birkaç sebepten dolayı önemli bir film. Birincisi sinemamızda eşine az rastlanır kalitede. Beyaz perdede iyi yerli film izlemeye hasret kaldıysanız zaman kaybetmeden izleyin. İkincisi ‘Son Çıkış’ oldukça eğlenceli bir film ama bu eğlencenin kaynağı sulu sepken bir komedi anlayışı değil de sahip olduğu kara mizah duygusundan kaynaklanıyor. Gülmek için abartılı jest ve mimiklere muhtaç değiliz yani.
Ama, “En önemli sebep ne?” derseniz, hepimizin derdini anlayan, büyük şehirlerde sıkışıp kalmışlığımızı çok iyi resmeden, beyaz yakalısından işçisine herkesin “Kaçsak da kurtulsak” rüyasına ışık tutan bir film. Hal böyle olunca bu söyleşi şart oldu. Ve filmin yönetmeni Ramin Matin, başrol oyuncuları Deniz Celiloğlu ve Ezgi Çelik’le bir araya gelip bu satırlara (maalesef) sığamayacak uzunlukta ve keyifte bir söyleşi yaptık.
NEDEN BÖYLE BİR FİLM?
Ramin Matin’e ilk sorduğum, soru tahmin edersiniz, “Neden böyle bir film çektiniz?” oldu. E, cevap da çok şaşırtmadı aslında. Matin, hepimizin muzdarip olduğu dertlerden bahsetti. Kadıköy’de yaşadığını ve hatta Kadıköy’den hiç çıkmadan yaşamaya çalıştığını anlattı. Şehir hepimiz gibi sanatçıların da üstüne üstüne geliyor.
Ezgi Çelik de kendini yaşadığımız keşmekeşten biraz daha uzak semtlere kapatanlardan. Bu noktada filmde adeta bir ‘One man show’ yapan Deniz Celiloğlu başka bir fikirle katılıyor sohbete. “Ben de Moda’da yaşadım bir süre. Rahat da ettim. Ama şimdi Üsküdar’a taşındım” diyor. “Ve o güvenli alandan çıkmak beni geliştirdi, bazı şeyleri daha farklı görmemi sağladı” diye ekliyor.
BU NASIL İSTANBUL?
‘Son Çıkış’ta öyle bir İstanbul izledim ki ben bile içinde yaşadığım şehri tanıyamayıp “Pes!” dedim. İnşaatlar, trafik, gürültü... İnsan her an içindeyken fark etmediği bu kaosu perdede görünce daha iyi anlıyor.
Ramin Matin bu noktada çok titiz bir çalışmayla nasıl akla hayale gelmeyen yerlere gittiklerini ve şehri adeta nasıl bir film karakterine dönüştürdükleri anlatıyor. “Bir distopya, post apokaliptik bir dünya yaratmak istedik. Belki sahnelerde gördüğünüz yerleri tanıyamamışsınızdır, çünkü aslında tanıyamayın diye de bir hayli uğraştık.” diyor gülümseyerek.
METROBÜS ÇİLESİ
Peki, sanatçılar nasıl yaşıyor bu kaosun içinde? Biz sanıyoruz ki hepsi özel araçlar, limuzinler, taksilerde. Hiç bizim derdimizden anlamıyorlar.
Durum pek öyle değil. Ezgi Çelik bir sanatçı, genç ve güzel bir kadın, bir İstanbul insanı olarak metrobüslerde, kalabalık duraklarda, yürünemez kaldırımlarda çektiklerini anlatıyor.
Ve ekliyor “Bunlar sanatçı olarak beni zorlayan ve tüketen şeyler. Hoş, insan olarak da öyle, fark etmiyor.”
SİZ GİDER MİYDİNİZ?
En merak ettiğim ve hepimizin derdi olan soruyu soruyorum en sonunda. “Siz hiç kaçmak istediniz mi güneylere?” Deniz Celiloğlu gülerek anlatıyor hemen “O kadar çok istedik ki filmini bile çektik!” Ezgi Çelik şehircilerden. “Ben yapamam” diyor dürüstçe. “Şehir insanıyım, ıssız, sessiz yerde yaşayamam.” Ramin Matin ve Deniz Celiloğlu bu konuda pozitif; hani imkân olsa yapacaklar gibi. Deniz Celiloğlu “Bir şeyler yetiştirmek isterim. Bahçe, toprak işlerinden de anlarım” diyor.
ENSEYİ KARARTMAYIN
‘Son Çıkış’ gösterime daha erken girecekken 7 Aralık’ta çıkabildi karşımıza. Bunu soruyorum Ramin Matin’e. “Bekledik” diyor, “Biraz da mecbur kalarak.” Onların vizyona çıkacağı gün bir başka yerli film gösterime girdi ve salon sıkıntısı olduğu için ‘Son Çıkış’ bir anlamda sıraya girmiş oldu.
Biz Ramin Matin’le sinema sektörünün sıkıntılarını konuşurken Deniz Celiloğlu söze giriyor, “Ben karamsar değilim. ‘Ülkede sanat yapmak zor’ tartışmalarını gençler açısından zararlı buluyorum. Onları korkutmaya gerek yok. Çalışan, emek veren oyuncular her zaman sanat üretmeye devam edecek” diyor. Bu bir ‘enseyi karartmaya gerek yok’ uyarısı gibi.
ÜRETİM ÇOK AMA SAHNE YETERSİZ
Ezgi Çelik tiyatro kısmından bahsediyor biraz; çünkü sinemanın yanında tiyatro oyunlarında da yer almaya devam ediyor. “Çok fazla oyun var, üretim çok ama sahne yetersiz. Bu kadar oyunun nerede oynanacağını ben bile hayal edemiyorum” diyerek şaşkınlığını anlatıyor. Görev seyircinin! İzleyip seçmek, emeği, iyi sanatı bol seyirciyle ödüllendirmek gerek...