Savaşın uzaması kimsenin işine gelmiyor. Çiçero “En adaletsiz barış, savaştan iyidir” demiş. Enflasyonun zaten yüksek olduğu Avrupa’da (yüksek derken %5,8), enerji faturalarının yüzde 100 zamlanması bekleniyor. Avrupa, Rus gazını yıl sonuna kadar ancak 3’te 2 azaltabilecek. Almanya Başbakanı Olaf Scholz “Gazı hemen kesersek resesyon olur” diyor. Bu da her gün 700 milyon doların ‘sıkı ambargo’ altındaki Rusya’nın kasasına girmesi demek.
Buğday ve gübre fiyatları da artıyor. Rusya, Ukrayna’nın 90 buğday tankerini limana hapsetmiş. Mısır, Yemen, Lübnan şimdiden S.O.S veriyor. Bazıları Avrupa’da benzin kuyrukları ‘kaçınılmaz’ diyor. Diğerleri Ukrayna’dan gelen 4 milyon mülteciye, gıda fiyatlarının artmasıyla K. Afrika’dan (Örn. Tunus) yeni göç dalgasının ekleneceği endişesinde.
Sonbahara Batı ittifakında çözülmeler olacaktır. Zira ufukta seçimler var. ABD’de Trump, Fransa’da Marine Le Pen ya da İtalya’da Matteo Salvini gibi Putin’i seven oportünistler iş başına gelebilir. Zaten ne zaman stagflasyon (işsizlikle enflasyonun aynı anda görülmesi) olsa demokrasilerde iktidar değişir. O yüzden Biden’in Varşova’da Putin’i kastederek “O adam iktidarda kalmamalı” sözlerine önce Macron itiraz etti çünkü Fransa nisanda seçime gidiyor.
Müttefikler, “Ne yani Rusya’ya mı gireceğiz” diye şöyle bir irkildi. Beyaz Saray, Biden’ı ertesi gün düzeltti. Gerçi Biden o konuşmasında ‘Rusya kimyasal kullanırsa gereken karşılığın verileceğinden’ de bahsetti. Bu şekilde Putin’i sınamaya kalkışmak doğru mu bilemem ama müttefiklerin karşılık vermeye hevesli olmadıklarını biliyorum.
DOĞU BLOĞU ANALİZİ
Batı Bloğu böyle de diğer taraf nasıl? Rusya ve Çin’in başını çektiği yeni Doğu Bloğu’nu kastediyorum. En iyimser analistler, Rusya’nın şu an savaş bitse bile ekonomik olarak 15 yıl geriye gittiğini söylüyor. Savaştan önce Ermenistan’da çalışan 3-4 bin Rus varken, Ermenistan’a kaçan Rus gençlerin sayısı günde 3-4 bine ulaştı.
Haftada 20 bin kişi Rusya’yı terk ediyor. Putin, bir nesli kaybediyor. Çin ve Rusya’nın dışında Doğu Bloğu’nda, şimdilik Kazakistan, Belarus, Pakistan, K. Kore, Kamboçya, Laos görünüyor. Çin dışındakilerin ekonomisi zayıf.
Batı Bloğu’nda ise Avrupa Birliği ile Anglosakson ABD, Avustralya, Kanada, İngiltere, Yeni Zelanda göze çarpıyor. Bunlara doğu Asya’nın üç zengin demokrasisi Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ı da ekleyin ortaya üretimi (GSMH) 50 trilyon dolarlık bir Batı Bloğu çıkıyor. Doğu Bloğu ise 20 trilyon dolarda kalıyor.
Batı Bloğu global ekonominin yüzde 59’una, Çin (%18) Rusya (%2) ile yüzde 20’sine katkı sağlıyor. Araştırma-Geliştirmeye de Batı Bloğu, Çin’in üç misli (1,5 trilyon dolar) para harcıyor. Rusya ve Çin’in 2,5 milyon araştırma görevlisi var; Batı’nın ise 5,2 milyon kişi. Daha ilgincini söyleyeyim. Çin en parlak yapay zekâ öğrencilerinin sadece yüzde 34’ü ülkelerinde kalırken, yüzde 56’sı Amerika’da iş bulup gidiyor. Çünkü innovasyon için fikir hürriyeti gerekiyor.
Rusya enerji, Çin ise iş gücünde Batı’nın ilerisinde. Ama Batı’da da know-how var. Örneğin Kuzey Kutbu’ndan likit gaz (LNG) çıkarmak isteyen Rusya; işin uzmanı olan Norveç, Fransız ve İtalyan taşeronlarla kontrat imzalamak zorunda. Aynı şey çip ve yarı-iletken üretiminde de geçerli. Ne Rusya ne de Çin; Amerikan (Nvidia, Intel, Qualcomm) ya da Tayvan’ın TSMC ya da G.Kore’nin Samsung’unun eline su dökebiliyor.
Elektrikli araba bataryası deseniz, Çin’in Huawei’sinin karşısına Batı’nın Ericsson, Nokia, Panasonic, LG, Samsung gibi bir sürü markası çıkıyor. Rusya’ya yaptırımlar Batı’nın küresel mali sistem üzerindeki kontrolünü bir kez daha kanıtlarken, uzun vadede ekonomik avantajın teknoloji ve bilgi ile sağlanacağını gösteriyor.
Evet Çin ve Rusya, temel bilimlerde, uzay yolculuklarında, atom enerjisinde kesinlikle at başı. Ancak Batılı şirketler de ticari olarak faydalı teknolojide, sivil havacılıkta ve biyo-teknolojiden yarı iletkenlere ve yazılıma kadar hemen hemen her alanda lider. Ve bu liderliği kaybedecek gibi görünmüyorlar.