Bölgemiz inanılmaz hareketli. İsrail de onlardan biri. Şöyle ki, kabaca 2009’dan beri gel-git’lerle tam 6’ncı kez ülkeyi başbakan olarak yöneten sağcı Netanyahu, her defasında eskiye göre giderek daha fazla aşırı milliyetçi ve aşırı dindar partilerle ortaklık kurdu. Tabanını radikalleştirerek ve İsrailli Araplara karşı kışkırtarak seçimleri kazanmayı bildi. Bir tür küçük Trump’tı.
Kasım ayında yapılan son seçimde Netanyahu, geniş bir merkezi koalisyon inşa etme girişiminden vazgeçti. Aşırı sağa yöneldi ve koalisyon ortaklarını onlardan seçti. Ve sonra da Filistinlilerle barış sürecinden kaçınmak için mümkün olan her yolu denedi.
Filistin lideri Mahmud Abbas’ı şeytanlaştırmak için her fırsatı kullandı. Oysa Netanyahu, yıllardır Abbas’ın Batı Şeria’da İsrail ile güvenlik iş birliği sağladığının pekâlâ farkındaydı.
YARGI REFORMU
Ve son olarak Netanyahu hükümeti ‘yargı reformu’ paketi hazırladı. Şu günlerde parlamentodan geçmeye hazırlanan yargı paketi, toplumu tam anlamıyla ikiye böldü. 10 haftadır her cumartesi geniş kitleler protestolar düzenliyor. Geçen hafta siyasi yelpazenin her kesiminden 250 bin İsrailli (nüfusun 9 milyon olduğunu düşünürseniz hayli fazla) sokaklara döküldü ve Netanyahu’nun İsrail’in yargı bağımsızlığını yok ederek, otoriter rejim kurmaya çalıştığını iddia etti.
Neydi o yargı paketi? Hükümet, Anayasa Mahkemesi yargıçlarını seçen 9 kişilik komitenin yapısını değiştirmek istiyor. Mevcut yasaya göre, komitede üç Anayasa Mahkemesi hâkimi, iki baro temsilcisi, iki hükümet bakanı ve biri genellikle muhalefetten olan iki milletvekili yer alıyor. Gereken 7 çoğunluk ile Anayasa Mahkemesi yargıçları seçiliyor. Genellikle beş hukukçu ve dört politikacı arasında fikir birliğine varılması gerekiyor.
Yeni öneri, hükümetin temsilcilerine ve atadığı kişilere komitede otomatik çoğunluk vererek, hükümetin yargıçları seçmesine fiilen izin veriyor. Yargı paketinde ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin, Meclis’in çıkardığı kanunları ‘temel yasalara’ aykırılık gerekçesiyle bozma yetkisi de elinden alınıyor. Hükümetten bağımsız olan başsavcının, bakanlıkları denetleme yetkisi de daraltılıyor. Yargı paketinin savunucuları, değişikliklerin, kendine yıllar içinde artan yetkiler tanıyan aşırı geniş bir yargının etkisini azaltmak için gerekli olduğu görüşünde.
Ayrıca gücü; seçilmemiş atanmış elitlerden oluşan yargı mensuplarından, halkın iradesini yansıtan seçilmişler lehine kaydıracağını savunuyorlar. Eleştirenler ise önerilen revizyonun, kontrolsüz gücü hükümetin eline vereceğini, birey ve azınlık haklarını kaldıracağını ve zaten parçalanmış toplumdaki bölünmeleri derinleştireceğini söylüyor.
Ayrıca, yolsuzluk suçlamasıyla yargılanmakta olan Başbakan Netanyahu’nun değişiklikleri hapisten kurtulmak için kullanabileceğinden endişeliler.
GÜVENLİK SORUNU
Tüm bunlar olurken, son kertede çok önemli başka bir gelişme daha yaşandı. İsrail ordusu içinde çatlak baş gösterdi. Birçok asker ve komutan, otokrasiye doğru kayan rejim için cephede ön safta savaşmayacağını beyan etti.
Bu sesler, genelde yaşı 25-40 arasındaki profesyonel rezerv askerler ve askeri istihbarat birimleri arasından yükseldi. Örneğin ‘8200’ adlı istihbarat birimi de protestoya katıldı ki bu birim, teknoloji dehası olarak bilinen seçkin askeri personeli kapsıyor.
Bunlara Hava Kuvvetleri’nin 36 savaş pilotu da eklenince durum iyice kritikleşti. Öyle ki, İsrail Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzl Halevi, Başbakan Netanyahu’yu geçen hafta “Rezerv askerlerin protestosu güvenlik riski oluşturuyor” diye uyardı. Hatta General Halevi ve Savunma Bakanı Yoav Galant, salı gecesi, üst rütbeli rezerv askerlerle krizi görüşmek üzere toplandı.
Netanyahu, Batı Şeria’da karargâha giderek, özel harekatçı polislerin nabzını yokladı ve askere “Siyasetten uzak durun” çağrısı yaptı. Yargı reformu paketinin ilk oylaması ise yapıldı, meclisten geçti.
Ancak son hali verilmesi için yeniden komisyona gitti. Muhtemelen 3’üncü oylamada yasalaşacak. Birçoklarına göre İsrail yol ayrımında. Kimileri “Bu bizim ikinci bağımsızlık savaşımız” diyecek kadar iddialı konuşuyor.