Güney ÖztürkTurnuvalar keyif vermiyor
HABERİ PAYLAŞ

Turnuvalar keyif vermiyor

Euro 2024 seyrettiğim en tatsız, en keyifsiz turnuvaydı... Neyse ki Türkiye yarışı sürükledi de hayatımıza renk geldi. Gerçekten ekran karşısına her geçişimde aynı şeyi düşündüm. Bu Almanları, Slovaklar da yener Türkler de... Bu İngilizleri, Danimarka da devirir, Gürcistan da...

Takımların hiçbirinde benim anladığım şekilde bir yıldız oyuncu, Arda gibi heyecan veren genç yetenek yoktu. Olanlar da yaşlıydı. Halbuki çocukluğumda, mahalle arasında futbol oynarken topu ayağıma aldığımda “Maradona, Maradona ve gooollll” diye kaleye plastik yuvarlağı gönderirdim. Başka birisi Maradona’yı seçmişse ben ya Rummenigge ya da Platini olurdum. Kaledeysem Zoff...

Haberin Devamı

Dünya Kupası’nı iple çeker, Socrates, Zico, Lineker, Baggio, Hagi’yi izlemek için ailece yerimize kurulurduk. Peki n’oldu? Geçmişteki turnuvalar, yalnızca takımların mücadelesine değil, aynı zamanda bireysel yeteneklerin parlamasına da sahne oluyordu. Oyuncular, yeteneklerinin dışında, karizmaları ve liderlik vasıflarıyla da sahada fark yaratıyorlardı. Günümüzde ise futbol, taktiksel ve takım oyununa dayalı bir yapıya büründü. Antrenörler, bireysel yeteneklerden ziyade takım uyumunu ve sistemleri ön plana çıkarmaya başladı. Ayrıca futbolcuların fiziksel gücü de üst seviyeye çıktı. Sahada adeta 22 atlet mücadele eder oldu.

Uzun atlayanlar, depar atanlar, yüksek atlayanlar, kafa, kol, gövde, bacak müthiş bir tempo ve direnç var. Aslında normal bir günde bir atletizm turnuvasında yaşananların hepsi ve daha fazlası 90 dakikada futbol sahasında her an yaşanıyor da biz topa bakmaktan bunu fark edemiyoruz. Hal böyle olunca iki çalım atabilene üçüncü çalımı yaptırmıyor defans oyuncusu... Sonuçta futbol öyle bir hale geldi ki oyun iki ceza yayı arasındaki bir gladyatör dövüşüne dönüştü. Mevcut saha, kale ölçüleri futbolculara dar geliyor. Gole ve estetik hareketlere hasret kaldık.

MİLİMETRİK OFSAYTLAR

Bir başka sıkıntı da bana göre VAR marifetiyle milimetrik ofsayttan gollerin geçersiz kılınması... Aslında bu kadar hızlı ve atletik oynanan futbol için ofsaytın yeniden tanımlanması ve artık santim değil metre hesabı yapılması gerektiğini düşünenlerdenim. Çünkü futbolun ruhu ölüyor, en azından ben ekran başında aynı coşkuyu yaşamıyorum. Gerçek bir hikâyeden örnek vereyim.

Haberin Devamı

Yıllar önce tüm servis müdürleri olarak yazı işleri masasında haber toplantısındaydık. O gün gazetelerde var olan ama bizim atladığımız bir haberi tartışıyorduk. Yeni tarafından haberi bir kez daha basmak istiyorduk ama sözün kısası elimizde yeni tarafı yoktu. O sırada toplantıya yazarımız Necati Doğru geldi. Tartıştığımız habere kıvrak zekasıyla öyle esprili bir başlık söyledi ki, hepimizin çok hoşuna gitti. Ama haber müdürü itiraz etti, “Tamam da abi haber özel değil ki, var gazetelerde” dedi.

Necati Abi de kara gözlüklerinin üzerinden bakıp “Haber özel değil de benim başlık özel” deyiverdi. Hepimiz kahkahayı patlattık. Ve o haber, ertesi gün o başlıkla gazeteye girdi. İçeriği bir gün önce diğer gazetelerde çıkanla aynıydı. Ama başlığı çok konuşturdu. Sonuçta yaptığımız şey gazetecilik tekniğine aykırıydı belki ama gazeteciliğin ruhuna tamamen uygundu. Şimdi futbolcu, insan üstü çaba ya da atletik beceri, ne derseniz deyin yerden 3 metre havaya zıplayıp, topu kafayla köşeye yolluyor ya da röveşataya kalkıp ters voleyle ağları delen bir gol atıyor. Seyirci ayakta, delirmiş, hakem ofsaytı gösteriyor.

Haberin Devamı

Sadece futbolcuyu değil, futbolu da öldürüyor aslında... Bana kalsa ya da ne diyeyim kurallar başka türlü uygulansa ofsayt dahi olsa o golü vermek gerekli derim. Çünkü o gol; herhangi başka bir spor dalında insan vücudunun, becerisinin, azminin ulaştığı son nokta olarak takdiri ve ödülü hak eder. Hepsinden öte futbolun gerçek ruhunu tam da böyle goller yansıtır. Hemen itiraz etmeyin, işe bir de bu yönden bakın derim.

Sıradaki haber yükleniyor...
holder