Hakan ÇelenkCehennem Turizmi

HABERİ PAYLAŞ

Cehennem Turizmi

Haberin Devamı

Dünyanın en popüler yazarı Dan Brown’ın yeni romanı Cehennem’in son 100 sayfası İstanbul’da geçiyor. Ayasofya’nın karanlık dehlizleri insanlığı bitirecek bir tuzağa evsahipliği yapıyor. Romanın kahramanları sanat eserlerindeki şifreleri çözerek cehennemin kapısını kapatmaya çalışıyor. 40 milyon kişinin okuyacağı kitap İstanbul’da turizm patlamasının şifrelerini verebilir...

Cehennem’in sonunu söylemek gibi olmasın ama İstanbul’da kurulmuş tuzağın yerini söyleyen şifre aşağıdaki dizelerde saklı: “Batık sarayın derinliklerine in/orada karanlığın içinde bekler khtonik canavar/kan kırmızısı sularına gömülmüştür lagünün/ki yansıtmaz yıldızları.” Romanın kahramanı Robert Langdon çok zorlandı. Bizim ise bu yeri hemen tanımanız lazım...



Yukarıdaki eğlencelik şifreyi çözmek çok önemli değil ama bir sonraki cümlede okuyacağınız rakamları önemseyin. Dan Brown’un yazdığı Da Vinci Şifresi, 80 milyon; Melekler ve Şeytanlar 40 milyon, Kayıp Sembol 30 milyon sattı. Kitapları toplamda 52 dilde 200 milyon sattı. Ve son kitabı ‘Cehennem’ geçen hafta Türkiye dahil 12 ülkede piyasaya çıktı. 574 sayfalık öykü Floransa, Venedik ve İstanbul’da geçiyor. İstanbul’u öykünün en güzel yerinde; sonunda bulacaksınız. İlk rakamlar Cehennem’in, Kayıp Sembol’den yüzde 24 fazla sattığını gösterdi. Kaba hesapla, 40 milyon satacak. 40 milyon kişi kitabı arkadaşına ödünç verecek. En az 50 milyon kişi 100 sayfalık bölümde İstanbul’u yaşayacak. Milyonlarca meraklı, internette kitabın kritiğini yapacak. Dünya çapında 1 milyar turizm broşürü dağıtmaktan daha değerli. Okur-yazar insanlar gezer ve para da harcar.




Paris’te Da Vinci etkisi


2003’te elinde Da Vinci Şifresi romanı ile Paris sokaklarını ve tarihi eserlerini gezen turistlere rastlıyordunuz. Paris’i ziyaret edenlerin sayısı ertesi yıl yüzde 15 artmıştı. “Da Vinci Şifresi Turizmi” deniyordu. Acenteler öykünün geçtiği mekanlara özel tur düzenliyordu. Da Vinci Şifresi’nin kahramanı Robert Langdon Cehennem’de de karşımıza çıkıyor. Paris’te Robert Langdon’un amacı İsa’nın sırlarını keşfetmekti; bu kez dünyayı kurtarmak. Romanın şahane yanı da bu. Dünya, filmlerin alıştırdığı şekliyle Amerika’da değil İstanbul’da kurtarılıyor. Ya da kurtarılamıyor. Okuyunca görürsünüz. Ayasofya’nın altından girilen ve tüm Sultanahmet Meydanı’nı kapladığı anlaşılan dehlizleri bilir misiniz? Bilmeyebilirsiniz Çünkü keşfedileli 15 yıl olan gizli geçitler hala turizme kapalı. Dan Brown gelmiş, öğrenmiş ve sizi oralara sokmaya çalışıyor.



Yerleri süpürün geliyorlar

12 milyon yabancı ağırlayan İstanbul elbette 42 milyon turist çeken Paris’i yakalayamayacak. Ama Cehennem’in İstanbul’un turizmine ciddi destek atacağı kesin. Önümüz yaz. Kültür Bakanlığı ve belediye hemen romanı okumalı. Dehlizleri açamasalar da en azından Robert Langdon’un gezdiği yerleri süpürseler iyi olur. Artık Ayasofya dünyada daha popüler olacak. Bu vesileyle biz de şu “Ayasofya’yı camiye çevirelim” tartışmalarını, dışarı sızmadan aramızda kapatsak iyi olur.





İSTANBUL iÇiN NE DEDiLER?

Artık ‘dünyaya Dan Brown gözünden bakanlar’ kitlesi oluştu. Dan Brown kitabın karakteri Robert Langdon’un ağzından İstanbul’u şöyle anlatıyor.
- “Buradan bakınca dünya tuhaf şekilde huzurlu görünüyordu.” (Haliç’in karşısında oturmuş Galata’ya bakıyor.)
- “Amerikalı John Singer Saergent ünlü Ayasofya tablosunu yaratırken paletini tek bir rengin tonlarıyla kısıtlamıştı. Altın rengi.” (Bir kez daha gidip Ayasofya’ya bu gözle bakmak lazım.)
- “Burası ikiye bölünmüş bir dünya, karşıt güçlerin şehriydi... Dindarlarla laikler; eskiyle yeni; Doğu’yla batı... Avrupa ile Asya arasındaki coğrafi sınırda duran bu ebedi şehir gerçekten de eski dünyadan daha da eski dünyaya uzanan bir köprüydü...” (Dan Brown, diğer kentleri anlatırken işe en ufak siyaset karıştırmıyor. Böyle bir alışkanlığı da yok. Demek ki Türkiye algısında siyaset öne çıkıyor.)
- “Doğu’nun batıyla buluşması. Dünyanın dört yol ağzı.” (Kötü karakterin, cehennem ateşini neden İstanbul’da yakacağı böyle anlatılıyor) ¦ “İstanbul tarihi en fazla çeşitlilik gösteren yerlerden biriydi. Şehir; Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii, Yedikule ile ilgili folklorik savaş, zafer ve yenilgi efsaneleriyle doluydu.”
- “İslam geleneğinde söz bedene bürünmez, bu yüzden Söz’ün kelime, çoğunlukla da İslam dinindeki kutsal isimlerin yazdığı hat sanatı şeklinde kalması gerekir. Hıristiyanlar yüzleri, Müslümanlar kelimeleri sever.” (Hıristiyanlık simgeleri uzmanı Dan Brown İslam ile ilgili girdiği tek konuda sınıfta kalıyor. Heykel ve resmin İslam’da olmaması tarzıyla değil, yasaklarla ilgili. Putperestliği kesin şekilde tasfiye etmek isteyen İslam dini heykel ve insan suretini yasaklar.)
- “Sahil boyunca uzanan ışıklı minareler, kubbeli camilerin üzerinde yükseliyor; modern ve laik bir şehir olmakla birlikte kökeninde hala dinin yaşadığını hatırlatıyordu...”
- “Boğaziçi’nde Las Vegas.” (Robert Langdon’a Haliç’teki ışıltılı motorların düşündürdüğü bu.)
- Roman kahramanları sürekli trafiğe ve kalabalığa takılıyor. Nüfus patlaması sorununun işlendiği romana kalabalık İstanbul’un evsahipliği yapması manidar. ‘3 çocuk’ tartışması da ayrı ilginç tesadüf.

BiRAZ DA EDEBiYAT

Cehennem, Dan Brown’un tam bir dünya kültürü yazarı olduğunun kanıtı. Kentlerin yerel özelliklerini anlatıyor ama en ufak yerel dil yok. Kitapta Floransa’yı, Venedik’i, İstanbul sokaklarını gezerken eğlenceli sanat tarihi dersi alıyorsunuz. Tablolar, heykeller ve yapılar hakkında bilgi veriyor. Vakti olanlar için tavsiye: Kitabı okurken internet başında olun. Her sanat eserini, yapının fotoğrafını bulup inceleyin. Eğlenir ve bilgilenirsiniz. Romandaki ana kurgu Ortaçağ veba salgınlarına ve nüfus patlamasının dünyayı yok etmesine dayanıyor. Dan Brown’un dehası işte bu. İktisat Fakültesi’nde ders olarak okutulan veba salgını ve John Malthus’un matematiksel nüfus teoreminden herkese hitap eden eğlencelik roman çıkarmak. Da Vinci Şifresi’ni sevenler Cehennem’i sevecekler. Tabii bunun kötü yanı; aynı romanı okuyor gibi olacaklar. Aslında standart, Dan Brown anlatımı. Kurguları bağlarken Hollywood klişelerini doldurmuş. Her satırı öykünün film yapılacağını düşünerek ayarlanmış. Öykünün sıkıntısı bu klişelerde...

Sıradaki haber yükleniyor...
holder