Giriş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler ziyareti kapsamında pek çok ek faaliyet ve görüşme gerçekleştirildi. Düşünce kuruluşu SETA tarafından organize edilen ve benim de davetli olduğum etkinlikte Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın ev sahipliğinde ABD’nin önde gelen bazı isimleriyle buluştum. Ankara-Washington ilişkilerini etraflıca değerlendirdiğimiz toplantıya katılanlar Türkiye’nin son derece değerli bir müttefik ve stratejik bir ortak olduğuna işaret ettiler. Ancak Türkiye karşıtlığı öyle ileri seviyelere ulaşmış ki objektif yaklaşan, makul insanların sesi Türkiye karşıtı lobinin gürültüsü arasında yeterince duyulmuyor. Örneğin Bob Menendez isimli senatörün tek başına ilişkilere verdiği zarar öyle korkunç boyutlara ulaştı ki...
Temsilciler Meclisi ve Senato’da sürekli aleyhte kararlar çıkıyor, Türkiye’yi köşeye sıkıştırmayı hedef alan yasa tasarıları kabul ediliyor. Bunu yapanlar ABD’nin çıkarlarını gözetmiyor, Türkiye nefretiyle hareket ediyor. Uzun süredir ABD’nin ağır yaptırımlarına maruz kalan Türkiye hakkında ilave ambargo tehditleri geliyor. Atina ile son sürat yakınlaşan, Ankara ile ise tam ters şekilde uzaklaşan bir Amerika var karşımızda. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak ve Suriye politikasının Türkiye’nin güvenliğine ne kadar ağır hasar verdiğini hepimiz yaşayarak görüyoruz.
ABD neredeyse bütün kurumlarıyla Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PKK’nın sınır ötesindeki uzantılarıyla tam bir dayanışma halinde. Türkiye’nin yanı başındaki Dedeağaç’taki muazzam askeri yığınak her ne kadar Rusya’ya yönelik bir hamle olarak izah edilse de Türkiye kamuoyunda büyük rahatsızlık yaratıyor. Washington, kısa süre önce de Kıbrıs Rum yönetimine uygulanan silah ambargosunu kaldırdı ve adadaki Rum askerlerine özel eğitim verme kararı aldı. ABD bu kararıyla çözülememiş bir sorun olarak ortada duran bir meseleyi kaşıyıp daha da tehlikeli hale dönüştürmüş oldu.
Dünyanın her tarafında sıcak çatışmalar yaşanırken NATO’nun iki müttefikini içine çekebilecek tehlikeli bir silahlanmanın fitilini ateşlemek nasıl bir aklın ürünü acaba? Türkiye beklendiği gibi buna sert yanıt verdi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu “Madem tırmanma istiyorsunuz, gereğini yapacağız” dedi. ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi Erivan’a gidip Türkiye hakkında inanılmaz sözler sarf etti. Amerika Birleşik Devletleri gibi bir süper gücün en önemli yönetim organlarından birine hakim olan nasıl bir akıl tutulması acaba?
BÜYÜKELÇİLER NE YAPACAK?
Washington ve Türkiye arasında belki de olumlu giden tek başlık olan ekonomi ve ticaret de siyasi sorunların gölgesinde kalıyor. Amerikan tarafı söylemlerinin aksine bu alanda bile isteksiz davranıyor. Görebildiğim kadarıyla ikili ekonomik toplantılar bile Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) gayret ve çabalarıyla yürüyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin dünyadaki en kalabalık misyonlarından biri Türkiye’de.
ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı olarak görev yapan diplomatik ve idari personelin iki amacı var. Biri temsil ettikleri ülkenin çıkarlarını korumak, diğeri bulundukları ülke ile iyi ilişkiler kurulmasını sağlamak. Kısa bir süre önce Ankara’da büyükelçi olarak görevine başlayan ve daha önce Amerikan Kongresi’nde Senatörlük yapan saygın bir isim olan Jeff Flake ilişkiler uçuruma yuvarlanırken nasıl bir strateji izleyecek, ne yapacak, doğrusu çok merak ediyorum.
